Şehirler de doğar, büyür, gelişir, geliştikçe kendini var edecek, devamını sağlayacak bir kültür oluşturur.
Konya, çok eski bir medeniyet. Selçuklu Devleti’yle o muazzam kültürünün yapı taşlarını oluşturmuş, Türk-İslam Medeniyetinin kurulmasında başrolü üstlenmiş, Osmanlı Devleti zamanında da bu birikimini doruk noktaya çıkarmıştır. Konya, Selçuklu Devletinin başkenti olmasının yanı sıra, Türkçe ‘nin de başkentidir. Adı İncil’de de geçer.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de, dediği gibi, çeşitli Türk devletlerinin yaşadığı, ÖZ TÜRK VATANI’dır.
Mevlana Celaleddin’den, Yunus Emre’ye, Nasreddin Hoca’dan, Hacı Bektaşi Veli’ye kadar, nice gönül insanına yurt olmuş, ilham vermiş…Karşılığında da bu ilim erbabı yüzlerce zatların öğretileriyle beslenmiş, gelişmiş, geniş mi geniş, başlı başına koca bir “Kültür Medeniyeti”ne dönüşmüş. Bizi biz yapan değerleri doğurmuş…
Çok uzun tarihler boyunca gitgide, çoğala çoğala, büyüyerek, zenginleşerek kocaman ve kutlu bir kültürün tanığı olan Konya’nın bilim, sanat, fikir ve araştırmaları gittikçe unutulmaya yüz tutar hale geldi. Teknolojinin ilerlemesi, yabancı kültürlerin etkilerinin artması, eğlence araçlarının çoğalması, genç neslimizin ilim ve irfana olan ilgisinin de azalması, bu yozlaşmanın en önemli etkenlerinden bir kaçı olsa gerek. Konuyu şuraya getirmek istiyorum;
Selçuklu Belediyesi, nitelikli, özgün ve Konya’nın yerel kültürüne yönelik yapılan çalışmalara ve eserlere destek vererek, “Belediyecilik” adına güzel hizmetler sunuyor. Bunlardan birisi de Seyit Küçükbezirci’nin kaleminden, 25 yılı kapsayan, 141 yazıdan oluşan “Konya Aydınları Üstüne Yazılar” kitabını okuyucularla buluşturması.
Ulusal anlamda literatür taramak daha kolaydır. Lakin yazılı, yerel bilgilere ulaşmak oldukça sıkıntılı bir durum. Gazeteleri, dergileri tarayacak, Konya yazarları, şairleri, fikir ve basın insanlarının eserlerini, araştırmalarını bulacaksınız. Bu oldukça zahmetli ve vakit alacak bir iş. Kitap halihazırda bunları sizin önünüze seriyor, kaynaklar, yerler, tarihler, eserler, görüntüler ve hatta iletişim adreslerini dahi önünüze koyuyor. Deniz derya “Konya Şahsiyetlerini” ve “Eserleri’ni” kolaylıkla tanımanıza, kendi içimizde yetişen bu seçkin bilim, sanat,kültür adamlarımızın, unutulmaya yüz tutmasına izin vermemek için, gelecek kuşaklarımıza aktarılması ve onların da istifade edebilmeleri için, çaba sarf ediyor.
1958 yılından beridir hayatını “Konya Folkloru’na” adamış, Konya basın, sanat, fikir dünyasında önemli yer edinmiş birisi Seyit Hoca. Yola çıktığı ilk günden bu yana, başladığı noktayı asla unutmadan, okuyucularıyla her türlü başarı ve başarısızlığını paylaşan, Konya adına doğru ve güzel olan, olabilecek şeyleri her kalemde dile getirmekten çekinmeyen birisi. Bu kitabında da aynı çizgiyi takip etmiş.
Kitap şu ana başlıklardan oluşmakta;
-Araştırmacılar,
-Kültür Adamları,
-Sanat Adamları ve Şairler,
-Folklor ve Folklorcular,
-Konyalı Kitaplar,
-Gazeteciler, Gazeteler, Dergiler,
-Ağıtlar.
Kitapta en çok ilgimi çeken yazıların başında;
-Bir “Basın Hazinesi’nin” Kurtarılışı ve Prof. Dr. Haşim Karpuz,
-Selçuklu-Osmanlı Mülkü’nde İtalyan Askerleri,
-Konyalılara En Büyük Hediyeyi Veren İnsan: İzzet Koyunoğlu,
-Büyük İdealist “Hemşehrimiz” İhsan Hınçer,
-Konya Üstüne, Yüz Yıllık Çok Enteresan Notlar,
-Harflerin Ya Da Sözcüklerin Cennetinde ve Cehenneminde 41 Yıl,
-Ve “Ağıtlar” ın oluşturduğu 7. Bölüm geliyor.
Yazar, Kendi deyişi ile “Konya Sevdalıları’nı” dile getirdiği bu kitabında, vefayı ön planda tutmuş diyebilirim. Bahsettiği bu ilim insanlarını öylesine benimsemiş ve takdir etmiş ki, pek çoğunu “Benim aydınlarım, Benim Şairlerim” diyerek sahiplenmiş, onları soy metallere benzetmiş.
İleride kaybolmamak, yolsuz kalmamak için birer sokak lambası gibi köşe başlarını aydınlatan ve aydınlatacak olan bu insanlara vefadan ziyade, toplum sağlığı açısından bizlerin ihtiyacı var. Peki; ne yapmalıyız derseniz, yazarımızın tavsiyelerine bir bakmak lazım…Bu “Nadide Şahsiyetler”in biyografilerinin anlatıldığı yazılar üzerinde çalışılmalı, kitapları ve çalışmaları kamuoyuna duyurulmalı, yaşam öyküleri ve eserlerini anlatan tez konuları oluşturulmalı, eğer hayatta değillerse ölüm yıldönümlerinde çeşitli söyleşi ve etkinlikler düzenlenmeli, mahalle cadde ve sokaklarımıza, bizim özümüzden gelen bu kimselerin isimleri verilmeli.
Konya Kültürünü, Türkiye’nin her yanına taşımalı, bu konuda ciddi çalışmalar yapılmalı, örf ve adetleriyle, türküleri, yemekleriyle, yazarları, sergileriyle...İlgili her türlü fırsatlar değerlendirilmeli.
Selametle, ihsanla kalınız…