“Konya Çelebisi Hasan Özönder”..

Seyit Küçükbezirci

“Konya Çelebisi Hasan Özönder” ve minnet, şükran, kadir kıymet üstüne

Şu Sille’nin alt yanında, kahveler’deyiz. Âşık Şem’i, Silleli İbrahim Berberoğlu birlikte geldik; “hayâlen”. Loras’tan da bulutlar yağıyordu; “İki turnam” geliyordu, “aklı, kâreli”. Âşık Şem’i Konya’ya “mersiye”sini okuyordu; Sille’nin ken taşı tepeleri, Şem’i “Gonya’nın” derken gümbür gümbür “Gonyâ’nın” diyordu.

Selçuklu Belediyesi’nin ihya ettiği Sille Kültür Konağı’nda Hasan Özönder’e “şükran plaketi” verilecek. Konya Aydınlar Ocağı, “Konya’da herkese vekâleten” yapıyor bu “kadir kıymet bilme” güzelliğini.

Âşık Şem’i, Silleli İbrahim Berberoğlu da tanıyor, ‘Gıyaben’ Hasan Özönder’i. “Kim Konya’ya miktarınca hizmet ederse bize malum olur” diyorlar.

 

ELLİ YIL “UF” DEMEDEN “Fİ SEBİLİLLÂH” YAPILAN HİZMET

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü toplantının maksadını anlatıyor. Sille Kültür Konağı’nın ‘divan salonu’ lebâleb dolu. Yazarlar, tarihçiler, sanatçılar, Konya’nın gönüldaşları; bir ‘Konya’ derken ağızlarından sevgiyle bin ‘Konya’ dökülen gönül damlaları.

Dr. Mustafa Güçlü, “Bir Konya Çelebisi Hasan Özönder’in doğumunun 70. yılı, Konya kültürüne hizmetinin 50. yılı anısına şükranlarımızı sunmak için buradayız. Hasan Özönder’e şehir adına teşekkürler borçlu olduğumuzun idrakindeyiz” diyor. Prof. Dr. Ahmet Saim Arıtan başlıyor ilkin, Hasan Özönder’i anlatmaya. “Hocam benim” diyor, kalkıp elini öpüyor. Yaşar Çalışkan, Hasan Yüğrük zaman tünelinden hatıralar sunuyorlar...

Söz alıyorum, Hasan Özönder’i elli beş yıldır tanımanın “müktesep hak”kıyla. “Çok doğru söyledi Dr. Mustafa Güçlü. Çok sağlıklı değerlendirmiş Aydınlar Ocağı, Hasan Özönder’i. Özönder, ben de 55 yıllık şahidiyim ki “Bir Konya Çelebisi”. Bana göre, Özönder, aynı zamanda bir “KONYA KİŞİZADESİ”. “Kişizade”, kadim Konyalı’nın verdiği en büyük unvan” diyorum.

KONYA TOPRAĞI KADAR KONYALI, HOCALARIN HOCASI; MUHTEŞEM BİR ARŞİV

Bilen bilir Hasan Özönder’in hizmetlerini. Bilmeyenlere, şu saatte kürsü kurup anlatmaya hiç niyetim yok. Girsinler internete, “Hasan Özönder” yazsınlar, tıklasınlar; yüzlerce bilgi yüklü yazı, haber, kitap karşılarında…

Hasan Özönder, 1943 yılında Topraklık Mahallesi’nde doğar. İlahiyat Fakültesi mezunu, ünlü bir “Sanat Tarihi” hocası. Otuz yıl hocalık yapar; uzun yıllarda kazandığı “bilim adamları unvanları”nı pek kullanmaz. “Kendi deyimi ile O, Türbe Önü Akademisi’nden mezun”.

Hasan Özönder’in arşivleri “dudak uçuklatan” cinsten. 12 binden fazla slayt; hepsi numaralı, karteksli, sanat ve tarihin bin bir dalından. 6 bin civarında fotoğraf. Konularına göre arşivlenmiş. Binlerce kitap. Emsâli zor bulunur, sayısız gazete küpürü; binlerce doküman zarfı. Bir fani ömre nasıl sığar? Hayret ki hayret, ama yapmış işte…

Muhteşem bir “hassasiyet” Hasan Özönder’in bir ömür boyu sürdürdüğü çabası. Kitapları ile birlikte bilimsel makaleleri, yazıları yüzleri aşar. Konya’ya dair zerre kadar bir değerin kaybolmasına, unutulmasına gönlü razı değil. Not eder, yazar, çizer, fotoğraflarla tespit eder.

HASAN ÖZÖNDER HAKKINDA SÖYLEMEDİKLERİMİ SÖYLEMENİN BUGÜN TAM GÜNÜ

Sille’de Konya Aydınlar Ocağı’nın Hasan Özönder onuruna düzenlediği “Teşekkür ve Şükran Toplantısı”nda, Dr. Mustafa Güçlü’den söz alarak, “Konya Çelebisi ilân ettiniz Hasan Özönder’i. Aksini söylemek mümkün değil. Bende Hasan Özönder için “Konya Kişizâdesi” niteliğini eklemek istiyorum. Sebebini açıklayayım” dedim. Açıkladım da:

“Tanıdığım elli beş yılda hep zarif, hep kibar, hep güngörmüş, hep insaniyetli. Hiçbir canlı hakkında hiçbir kötü söz, kötü niyet, kötü eylem göstermedi. Bana “mütedeyyin” bir insan söyle, tanıdıkların arasından dense; “Hasan Özönder” derim”

Dile kolay; elli beş yıl. Özönder’le birbirimizi hiç üzmedik, kırmadık; O, beni hep sevgi ve saygı hâlesi ile karşıladı. Hani derler ya, yaratılmışı sevdim, Yaratan’dan ötürü. Özönder, bence, bu ilkeyi hayatına geçirmiş nadir insanlardan biri.

Bilir misiniz? Kadim Konya’da iki yüksek makam var; biri “KÂMİL”lik; diğeri, “KİŞİZADE”lik... Ağalıktan, paşalıktan, profesörlükten, ordinaryüslükten üst bir makam. Ben Hasan Özönder için, o toplantıda “Kişizâde” dedim. İsterseniz O’nu tanıyan yüz kişiye sorun; Onlar da “Evet kişizâdedir” diyecekler.

“BAB-I AKSARAY”DAN, TÜRBEÖNÜ AKADEMİSDİ”NDEN…

Hasan Özönder, Yunus gibi, Veysel gibi toprağını unutmadı. “Türbeönü Akademisi”nden mezuniyetini gururla söyledi.

Aydınlar Ocağı’nın şükran toplantısında “Teşekkür Plaketi”ni Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı ile AK Parti İl Başkanı Ahmet Sorgun’la birlikte sunduk. “Kadir kıymet bilirlik” bâbında, “vefa” babında Mustafa Kabakcı ile Ahmet Sorgun’un toplantıda bulunması çok hoş oldu. Elleri, eminim “şehir nâmına” sunmuştur; teşekkür plaketini.

BİR EKSİĞİMİZDEN DAHA KURTULMA YOLUNDAYIZ…

İbrahim Aczi Kendi, Arif Evren, Mehmet Önder, Celâlettin Kişmir, Mustafa Ataman, Sofu Tuğrul, Selçuk Es, İbrahim Hakkı Konyalı, İhsan Hınçer, Ali Kemal Akça, Sıraç Aydıntaşbaş, Mahmut Sural, Mehmet Ali Apalı, Mehdi Halıcı, Mazhar Sakman. Daha onlarca “aziz insan”. Aman Yarabbi; ne çok sevdiler bu şehri; kendilerinden fazla.

Hiç mecburiyetleri yokken tarihine, folkloruna ışık tuttular; derlediler, incelediler; nafakalarından kesip kitaplaştırdılar. Üç kuruş ödeme alışkanlığı, görgüsü olmayan geçmiş zaman gazetelerinde, “ekmeği yanından”, fi sebilillâh yazdılar. Yazdıkları gazeteyi bile kendi ceplerinden aldılar.

Şehrin söz sahipleri, önde gelenleri “vefa” nedir; “kadir kıymet” nedir; “minnet ve şükran” nedir bilmiyorlardı. Kırılmadılar lafını bile etmediler.

Birkaç yıldır Konya Aydınlar Ocağı bu kusurumuzu, düzenlediği şükran toplantıları ile silme çabasında. Başkan Dr. Mustafa Güçlü sebep olduğu anma toplantılarıyla minnet ve şükran borçlarımızı ödemeye çalışıyor. Bizim namımıza…

Altmışın çoktan sollayan Feyzi Halıcı, Mehmet Ali Uz, Ali Rıdvan Bülbül, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Nail Bülbül, İhsan Kayseri, henüz aramızdayken. Udi A. Cenap Kendi, Nuri Cennet, Ahmet Özdemir henüz bizimle birlikteyken. Bizi başka coğrafyalarda hakkıyla yemeklerimizle tanıtan Nevin Halıcı, Saime Yardımcı hayattayken birikimlerini değerlendirmeliyiz. Hem de acilen.

Veli Sabri Uyar, 1954 yılında vefat ettiğinde, İnsanbul’da Ulunay; “Eyvah, Konya’nın fihristi yandı” diye yazmıştı.

Evet, Konya’nın fihristi yanmıştı; bari

“Konya’nın hafızaları”nın kıymetini bilelim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.