Tarihte müftülerimiz, toplumun hayırlara yönlendirilmesinde büyük ve unutulmaz emekleri geçmiş önder ve örnek kişilerdir. Osmanlı Döneminin çok önemli şahsiyetlerinin içerisinde müftülerimiz, listenin en başında gelen hayır adamlarıdır. Osmanlı geleneğinde Konya uleması ve müftüleri genellikle Aleaddin Caminin kuzey kapısının bulunduğu hazireye defnedilirdi. Oraya defnedilebilmek için bir takım şartlara haiz olmak gerekirdi. Esefle söyleyelim ki 1926’larda bu müftü mezarları, devlet adamları mezarlarıyla birlikte buradan kaldırılmıştır. Mezar taşları ya lağım kapağı olarak kullanılmış yahut da kaldırım taşı olarak değerlendirilmiştir. (!)
Tarihçilerimizin tespitine göre mezar taşları bir bölgenin Müslümanlık tapu senetleri, bilgi hazinesi belgelerdir. Bu hazinelerin zayi edilmesi, Osmanlı dönemi Konya müftülerimiz hakkında çok az bilgi sahibi olmamıza sebep olmuştur.
Bizler Konya Müftülüğü ve Büyükşehir Belediyesi olarak geçmişe vefa olsun, yeni kuşaklara örnek olsun diye Konya Müftülerini tanıyor ve hatimlerle anıyor serlevhasıyla bir program başlattık. Geçtiğimiz hafta ikincisini düzenlediğimiz bu programda Müftülerimizi anmaya, onları imkanlar ölçüsünde tanımaya ve onlara okuduğumuz hatimleri bağışlamaya devam ediyoruz.
Programın ilkinde Nakıboğlu İbrahim Efendi’yi hayırla yadettik. Onu bir müftî, medresesi olan bir müderris, vakıf sahibi bir vâkıf/hayır öncüsü olarak tanıdık ve rahmetle andık.
İkinci olarak da Eşenlerli Müftüleri yâdettik. Aynı aileye mensup üç Konya müftüsünü birden andık. Eşenlerli Seyyid Mehmed Efendi, Köse Müftü Seyyid Abdurrahman Efendi (v: 1816) ve Seyyid Ahmed Efendi (v: 1832). Elbette dedelerimizin seyyid, şerîf ve müftü olması, yetmez. Önemli olan, onlara layık evlatlar olmaktır. Onlarla övünmek de bize yakışmaz ve bize bir şey kazandırmaz. Önemli olan onların yolunda, onların güzelliklerini hayatımıza taşımaktır. Nitekim Peygamberimiz kızını şu sözlerle uyarmıştır: Kızım Fatıma, babanın peygamber olduğuna güvenip yatma, Rabbin için salih amel işlemene bak. Bu ikinci panelimizde Eşenlerli Müftülerle ilgili şu tespitler öne çıktı:
Bozkır/Eşenlere mensup bu üç müftü, iki kardeş ve bir oğul olarak bu görevi ifa etmişlerdir. Onlar yalnızca müftülük hizmetini yapmakla kalmamışlardır. Onlardan Abdurrahman Efendi aynı zamanda bir adı da İhyaiyye olan Kapu Camisinin bânisidir. Temeli Mevlevî dervişlerinden biri tarafından atılıp yaptırılan Kapu Camiinin 1811’de yanmasından sonra yıkılıp genişletilerek yeniden yapılamasına ön ayak olmuştur. O, Kapu Camiini yeniden ihya etmiştir. O, aynı zamanda Konya merkezden Meram’a kaldırım taşları döşenmesini sağlamıştır.
Aynı zamanda bu müftüler Konya’nın çok önemli ilim merkezi/üniversitelerinden biri olan Ziyaiyye Medresesinde müderrislik vazifesi ifâ etmişlerdir. Bugün Şerafeddin Camiinin doğu tarafında bulunan parkın içerisindeki tuvaletin yerinde olan Ziyaiyye Medresesi.
Görüldüğü üzere onlar, sadece memurluk yapmakla kalmamışlar, sosyal pek çok alanda topluma hizmet etmişler ve kalıcı eserler bırakmışlardır.
Bir zamanlar zıyasıyla cihanı aydınlatan ilim merkezinin yerini şimdi Konyalı tuvalet olarak kullanıyor. Tabi ki durumun vehametini bilen Konyalılar o tuvaleti kullanmazlar. Bu toplantımızın belki en hayırlı sonucu bu ilim merkezinin bulunduğu yeri tuvalet olmaktan kurtarmaktır. Aynı şekilde Şerafeddin Caminin doğu tarafındaki Darul-Kurra’nın da karakol olmaktan kurtarılmalı, yapılış gayesine uygun bir hizmet alanında kullanılmalıdır. Elbette Cennet Vatanımızın en geniş yüzölçümüne sahip olan Konya arazisinde tuvalet yapılacak yer de çoktur, karakol yapılacak yer de.
Toplantımızda konuşmacılarımızın dile getirdiği taleplerden biri de vaktiyle Alaaddin Caminin haziresinde yatan şahsiyetlerin isimleri tespit edilip sembolik de olsa bu hazire duvarlarına yazılması. Caminin restorasyonu yapılırken tam da zamanı! Tekrar bütün müftülerimize rahmet diliyoruz.