Aslan yattığı yerden belli olurmuş, değil mi? Atalarımız ne güzel de söylemiş. Hem Konya’da faaliyet göstereceksin hem de Konyalı olmaktan utanacaksın. Evet! Kesinlikle utanmak! Bire bir iletişimde hep konuşulanı dile getiriyorum. Firmamızı İstanbul’a taşıyacağız bak nasıl büyüyoruz, işlerimiz nasıl gelişiyor! Maalesef yıllarca bu inanç bu ve buna benzer cümlelerle dile getirildi. Zamanla pekişti de pekişti. Yattığın yeri inkar etmeyeceksin.
Ama belki iletişim stratejisi olarak eleştirdiğiniz Atiker firması bundan utanmadı. Al sana 42 ATK 42 dedi. İlk bakışta arabesk gibi gelebilir aslında ama bence yılların inancına karşı diklenmek ve fark ettirmek.
Yeni Atiker sponsorluk iletişiminde Atiker firması artık vaad reklamına doğru yolculuğa başlamış gibi geldi. Neymiş çevreciymiş neymiş yüksek performans verirmiş gibi tüketiciye benim faydam budur demeye başladı. Nerde diyor bunu, sponsorlukta.
Bunu sponsorlukta değil de reklamlarda demeye başlarlarsa Atiker bir Atiker daha olur. Benden söylemesi. Sponsorluk özellikle çok izlenen programlara sponsor olmak hızlı bilinirlik sağlar. Atiker’e sağladı. Kabul. Ama hep sponsorluk hep sponsorluk algı körlüğü yaratır. Artık tüketici sizi görmemeye başlar ve belli bir süre sonra unutur. İsminizi sorduklarında hatırlayamayabilir. Bu tehlikeyi bilerek iletişim değişkenlik arz etmelidir. Reklam bu yüzden devrededir. Reklam firmanın sürpriz yapmasını sağlar. Sürpriz yapan kişileri hep severiz değil mi? Firmalarda aynen öyle sevilirler. Ama sürprizi amaca hizmet edecek şekilde yapacaksınız.
Atiker’e sponsorlukların yanına “reklam senaryoları” yazarak iletişim kurmasını tavsiye ediyorum. Hiç olmadı advertorial reklamlar yapmalı. İşte o zaman markanın kişiliği gelişmeye başlayacak. Konya’nın markası böyle olunur denilecek. Atiker’e tebrikler.
Neyse başa dönersek Konya’nın bu var olan kokuşmuş, köhneleşmiş “Biz en iyisi İstanbul’a taşınalım, işlerimiz daha da büyür” inancını herkes elbirliği ile ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. Sadece Atiker’in veya birkaç firmanın diklenmesi yetmez. Topyekun yapılmalı bu. Belki eskiden bunu yapanlar kar da ettiler. Başarılı da oldular ama marka diyorsak, büyümek istiyorsak, diğerlerinden daha büyüğüz diyorsak gerçeklerle savaşmayı da bilmeliyiz. Artık öyle.
Mediacat ile Konya Reklamcılar Derneğinin işbirliği ile çıkarttığımız Konya Ajans Rehberinde de bu konunun üzerinde durmuştum. (Mediacat Eylül sayısında ek olarak verildi) Başkası olma kendin ol. Aynen şarkıda söylendiği gibi ne olduğunu net ve açıkça söyledikçe iletişimde geri dönüşüm alırsın. Aksi halde aldığımız yol arpa boyu bile olmaz.
Atiker’le başlamışken Konya orijinli iletişimde önemli firmalarımızdan biri olan Gesaş’la devam edelim. Reklam ajanslarına veya firmalara hep söylüyorum. Anlatacak hikayeleriniz varsa gönderin buradan paylaşalım diye. Gesaş’ın reklam ajansı Medyavuz müşterisinin iletişim stratejisi hakkında bizi bilgilendirdi. Ben de sizlerle paylaşayım. Herkese de kapımızın açık olduğunu yeniden söyleyeyim.
Medyavuz son iletişim faaliyetleri ile müşterileri Gesaş’ın ulusal kanallardaki iletişimi ile (ATV, STV, Show, Kanal 7, Star Avrupa) marka bilinirliğini artırma yolunda hızla ilerlediklerini söylediler. Sessiz ve emin adımlarla reklam verenlerini yukarıya taşıdıklarını vurguladılar. Osman Yavuz ve ekibine Gesaş iletişim yolculuğunda başarılar diliyorum. Gesaş da Konya’mızın önemli markalarından ama daha fazla frekans alması gerekir bence. Az önce Atiker için söylediğim gibi reklam senaryoları yazmalılar. Vaadini akılda kalıcı söylemen için senaryo gerekir. Medyavuz ve Gesaş’ı ilerleyen günlerde takipte edelim, bakalım neler yapacaklar. Konya orijinli iletişim örneği için de tebrikimizi de gönderelim.
Kış kokusunu hissettirmeye başlayınca açıkhavada farklı iletişim yapan firmalar da bir bir oraya çıkıyor. Gaznet’te havalar soğumaya başlar başlamaz iletişiminde kar topunu kafanıza atarak, aklını başına al kafana kar topunu yersin diyor. Gaz nasıl bir renksiz bir ürünse reklam da bundan beslenmiş olacak ki bir o kadar renksiz. Bu kadar silik bir iletişimle kimi nasıl tahrik edeceksiniz merak ediyorum. Reklamda gösterilen o delikanlı hangi hedef kitleyi temsil ediyor soruyorum. Reklamda hedef kitle analizini yapmazsan böyle olur. Bu reklamdaki kişiden anlıyoruz ki, Gaznet’in hedef kitlesi üniversite öğrencileri, ya da yeni işe girmiş bekarlar. Onlara benzemiyor mu? Kesinlikle başkası olmaz. Böyle zayıf bir reklamla başarı imkansız. Bir akıl vereyim bu yanlışlara rağmen en azından delikanlının kafasına 4 tane kartopu gönderseydiniz reklamınız yanlışlara rağmen 4 taksit mesajına odaklandığı için nispeten doğruları söyleyecekti. Ama şimdi tutar yanı yok reklamın.
Bu haftanın şaheserine iki reklam aldım. İkisi de banka reklamı. Biri İşbankası Bankamatik reklamı. Diğeri Garanti Bonus reklamı. İşbankası bankamatik reklamı, bence Mehmet Ali Alabora’nın kişiliği ve dinamizmi ile tam örtüşmüş, belki de sizin fark etmediğiniz şaheser bir reklam olmuş. Tam da bankamatiklerden para çekmenin ortak hale geldiği dönemde herkesten önce benim bankamatiklerim var ve daha fazladır diyen İşbankası büyüklüğünü burada da gösterdi. Garanti Bankasına ne demeli ya! Hatırlayın! Bardakla sürahi karşılaştırması. Dünyada sular azalıyor ama tüketen çoğalıyor. Suyu kullanma ve çevreye sahip çıkmaya bir markanın dokunuşu. İşte size modern toplumsal sorumlu pazarlama anlayışı. Reklamı seyredince içim titredi. Olağanüstü bir düşünce ve uygulama. Düşünenlere ve uygulayanlara helal olsun.