YÖK’ün tavsiye kararına Konya kamuoyundan tepkiler geldi.
Selçuk Üniversitesi’ne bağlı Meram Tıp Fakültesi, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi ve İlahiyat Fakültesi’nin yeni kurulan Konya Üniversitesi’ne bağlanması tavsiye kararı, aslına bakarsanız çalışılmamış bir iş değil…
Bunun öncesi vardır sonrası vardır…
Konya olarak, elimizde 3. üniversite varmış da alınmış gibi yaparken mevcut 2. üniversitenin serencamı noktasında da fikir sahibi olmalıyız.
Konya Üniversitesi’yle birlikte Kayseri’ye kurulması kararı alınan Abdullah Gül Üniversitesi’nin aldığı yolu bir görseniz, ne demek istediğimi anlarsınız.
Abdullah Gül Üniversitesi, önümüzdeki yıl öğrenci almak için kolları sıvadı bile… Sanırım Konya Üniversitesi de alacak, ama Kayseri kadar rahat hareket edilemiyor.
Bir kere Kayseri’de Abdullah Gül Üniversitesini Destekleme Vakfı’nı kurdular.
Bu vakıf, yerel anlamda bir TÜBİTAK gibi hizmet verecek ve okulu, hocaları, öğrencileri sürekli destekleyecek.
Vakfın Mütevelli Heyeti Başkanı Hamdi Akın, kısa sürede vakıf olarak 30 milyon lira topladıklarını söylüyor. (Bu miktar daha da artmıştır.) Üstelik bu para inşaata da kullanılmayacakmış. “İnşaat için işadamı arkadaşlarımız binaları paylaşıp, üstlenecekler. 30 milyon lirayı üniversitenin eğitim altyapısına harcayacağız” diyor Akın.
Haydi, buradan çıkıp gelelim Konya’ya…
Konya Üniversitesi’nin kaderinin sadece Rektör Muzaffer Şeker Hoca’nın sırtına bırakılmış olmasını hangi trajediye bağlayacaksınız?
YÖK’ün tavsiye kararını eleştiren özellikle işadamları, Konya Üniversitesi’nin de bir an önce eğitime başlaması için ne tür çalışmalar sergileyecekler?
Misal, Konya Üniversitesi’ni Destekleme Vakfı’nı kurabilecekler mi?
Bir 10 milyon lira toplayabilecekler mi?
Fakülte binalarının yapımını aralarında paylaşarak ne kadar eğitim gönüllüsü olduklarını ispatlayabilecekler mi?
Bana kalırsa bu süreçte kimse Muzaffer Hoca’ya kızmamalı… Onun yerinde kim olsa, YÖK’ün aldığı bu karardan memnuniyet duyar.
YÖK’ün tavsiye kararı sağlıklı olmayabilir.
Bu bölünme işinin üzerinde çalışılması gerekebilir. Konya’ya 3. üniversitenin de kazandırılabileceği makul bir sonuca ulaşılabilir.
Olur bunlar…
Gelin, bir yandan YÖK’e kızalım, alınan tavsiye kararını eleştirelim…
Fakat diğer yandan da Konya Üniversitesi’ne yol aldıracak gayreti sarf edelim…
YÖK’e, kuru tepki vermek yerine Konya Üniversitesi’ni ihya edecek formülü ortaya koymak daha akıllıca olmaz mı?
Ne dersiniz?
***
IŞIK GÖRÜNECEK!
Bazı milletvekillerimizin de konuya tam vakıf olmadıkları kesin…
Çünkü 17 Aralık’ta tünel delme çalışmasının bitmesini, ‘Konya Ovası’nın suyla buluşması’yla aynı şey zannediyorlar.
Bir yandan, tünel delme işlemleri esnasında yaşanan bazı sıkıntılardan bahsediyorlar, diğer yandan ‘17 Aralık’ta Konya Ovası suya kavuşacak’ beyanatlarında bulunuyorlar.
Tünel kazma işlemi biter bitmez, ovaya su vermek mümkün değil ki…
Suya kavuşmaya daha bir miktar daha ‘iş’ var…
17 Aralık’ta tünelde ‘ışık görünecek’ ve düzenlenecek tören de ‘ışık göründü’ içerikli bir tören olacak.
Sakın yanlış anlaşılmasın, projeyi zayıflatmak için, ya da küçük gördüğümden falan söylemiyorum bunu…
Bazı Konya milletvekillerimizin verdikleri mülakatlarda, bilgi eksiklikleri olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Bize inanmıyorlarsa arasınlar DSİ’den ilgili makamları, bilgilerini tazelesinler.
Hiç değilse, kamuoyunu boş yere beklentiye sokmamış olurlar…
Mavi Tünel Projesi’nde iş bitim tarihi 3 Kasım 2012.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Konya’nın içme-kullanma suyu aciliyeti nedeni ile proje bitiş tarihinin öne çekildiğini ve ilk etapta 180 milyon metreküp suyu Konya Ovası’na vermeyi planladıklarını açıklamıştı.
Bu da ceplerinde bir başka bilgi olarak durabilir.