Konya’da Dehâ’nın ve cinnetin şairi: Ayaşlı Şakir
“Şemm-i ukbadan geldi gittim râyiha
Hayâtım sanki gelip geçti bir bâriha
Ayaşlı Şakir kemîn bunda haktandır
Mihnetle istemem kimseden bir fâtiha”
Son yüzyılda, Konya’nın ve “Eski şiiri”n gördüğü en büyük “Şair/Meczub” Ayaşlı Şakir; ölmeden önce kabir taşına yazılması için yazar bu şiiri; ve aziz dostu, “Konya’da Kuvayı Milliye Şehidi” Sivaslı Ali Kemali’ye emanet eder.
DEHA’NIN VE CİNNETİN LABİRENTİNDE BİR YAŞAM
Ayaşlı Şakir, şiir ve edebiyat “erbabı”nın unutmadığı, zaman zaman sözünü ettiği; ama, gerek şiirleri, gerek kişiliği, gerek “dramı” hakkında “mütemmim mâlûmat” sahibi olmadığı bir Şair. “Gizemli” , fülû; dehânın ve cinnetin med ve cezirlerinde çalkalanan bir Şair. Belki de, “Sıradan İnsan”a âyan olması istenmeyen kapıları zorlayan bir Şair.
Ayaşlı Şakir hakkında ilk kitabı, ölümünden 16 yıl sonra; Onu anlayan, seven, koruyan, üstün değerini bilen dostları Faik Soyman ile Mehmet Muhsin Koner yazmışlar. Kitap, Babalık Matbaası’nda, 1933 yılında basılmış. Yani, bundan 79 yıl önce.
Bu 79 yıl içinde İbrahim Aczi Kendi, Mehmet Muhlis Koner, Hüseyin Köroğlu, A. Sefa Odabaşı, Mehmet Önder, Mustafa Özcan, Abdullah Uçman, Mehmet Ali Uz icab ettikçe tanıtıcı yazı yazmışlar. Birde 2005 yılında Fatma Betül Telli’nin “Ayaşlı Muallim Şakir Efendi” adlı kitabı var.
Sivaslı Ali Kemali’nin, Naci Fikret Baştak’ın, Namdar Rahmi Karatay’ın, Faik Soyman’ın, Mehmet Muhlis Koner’in, İbrahim Aczi’nin fikirde, sanatta, tasavvufi birikimde “dahi” kabul ettikleri bir Şair’in bunca az bilinmesi, unutulup gitmesi kabul edilecek şey değil.
46 yıllık bir yaşamda zaman zaman dâhiliğin sınırlarından “cinnet”e geçmek; “cinnet”ten bîzar olurken de “münzeviliği” kurtuluş olarak gören; “Selçukiler’in “Aziz iklimi”nde yüzlerce şiir söyleyen Ayaşlı Şakir’e ödenmesi gereken bir borcumuz vardı. Bu borcun farkına Ali Işık vardı. Ve, “Ayaşlı Şakir / Hayatı ve Şiirleri” kitabını yayınladı. Kolay unutulmayacak büyük bir hizmete imza attı.
“ŞEMS MEZARLIĞI” ; “İCTİMA-İ NÛREYN’E GÖMÜLÜŞ; 16 HAZİRAN 1917
İlminden, değerlendirme sağlamlığından, vatanseverliğinden kimsenin asla kuşku duymayacağı, “Kurtuluş Savaşı Şehidi” Sivaslı Ali Kemali; Ayaşlı Şakir’in cenaze namazını kıldırır; o zamanların ünlü gazetesi Türk Sözü’nde şunları yazar: “Konya’nın ilmi hayatında büyük bir mevkii olan İdadinin eski birinci muavini Şakir Efendi, geçen gün, hücresinde vefat etmiştir. Vilâyetimizin bugünkü uyanık neslinin gözlerini ilk defa açan, istibdat devrinin bütün acılarını, felâketlerini kendisine mahsus bir edâ ile talebelerinin ruhuna nakşeden Şakir Efendi idi.”
Ayaşlı Şakir, bir gün Şemsi Tebrizi Mezarlığı’nda İbrahim Aczi Kendi’ye rastladığı zaman, şimdi halâ orada duran kümbeti göstermiş; “Burası, “İCTİMA-İ NUREYN”dir. Şemsi Tebrizi ile Mevlâna’nın mülâkat yeri burasıdır. Eğer ben ölürsem, buraya yatacağım” demiş. Öyle de olmuş.
“HİKMETİNDEN SUAL OLUNMAZ” ; “MÜZEVİ” BİR YAŞAM
Ayaşlı Şakir, Konya doğumlu değil; adından da anlaşıldığı gibi Ankara’nın Ayaş ilçesinden; 1871 doğumlu. İyi bir edebi eğitim görür, 1895’de Konya Darülmuallim-Âli edebiyat şubesine öğretmen tayin edilir. Konya’ya geldiğinde 24 yaşındadır; Konya’da çalışır, Tokat’a öğretmen olarak gönderilir ve “hasta” olarak 1902’de Konya’ya döner. Artık “deha ve cinnet” bütün tezahürleri ile bünyesine egemendir. En yakın dostu, büyük koruyucusu Müderris Sivaslı Ali Kemali’dir. Artık Konya’da kimine göre delirmiştir, kimine göre “ilahi bir cezbe”ye tutulmuştur. “Yaşadığı farklı ruh haleti sonucu bazen “coşar” yalın ayak kırlara çıkar. Yalın ayak, baş çıplak yalnız bir entari ile sokaklara fırlar Mevlâna Dergâhı’nın “niyaz penceresi”ne koşar; evindeki kuyuya iner, orada aşamayı dener.
ALİ IŞIK’IN EMEĞİ, MUHARREM HİLMİ ŞENALP’İN HİMMETİ
Şimdi sözü toplayalım. Ayaşlı Şakir’in hayatı ve şiirleri şimdi, Ali Işık’ın yoğun emeği ve müstesna titizliği ile kitaplığımızda. Faik Soyman ve Mehmet Muhlis Koner’in “Muallim Ayaşlı Şakir” kitabından 79 yıl sonra gelen Ali Işık’ın hazırladığı “Ayaşlı Şakir” kitabı dil, yorum, açıklama, sunum açılarından çok çok daha mükemmel. Ama, ilk Ayaşlı Şakir yazıcılarını da şükranla anmak bir borç. Onlar, Ali Işık’ın çalışmasına “methal” oldular.
Ali Işık, benim ölçeklerime göre, iyi bir edebiyat öğretmeni; titiz bir araştırmacı yazar; hakkını haklıya verir.
Arapça’yla, Farsça’yla; “Osmanlı Türkçesi”nin en gelişmiş söylemleri ile cebelleşerek Ayaşlı Şakir’in şiirini bugünün Türkçe’sine taşımak öyle herkesin harcı değil. Aşk ister, meşk ister; bilgi ister, birikim ister. Ali Işık, daha önceleri yayınladığı “Mevlevi Mektupları” kitabında da “veli sabrı”nı göstermişti. 248 sayfalık kitapta, Ayaşlı Şakir’in iki yüze yakın şiiri verilmekte; her şiirin bugünkü Türkçe’ye göre açıklaması sayfaların altında mısra mısra yapılmakta. Ali Işık’ı bir değil, onlarca kez tebrik ederim.
“Ayaşlı Şakir/ Hayatı ve Şiirleri” kitabının tüm masrafını Yüksek Mimar Muharrem Hilmi Şenalp karşılamış. Kitap, “Hassa Mimarlık” yayını olarak kültür çevrelerine sunulmuş. Öğrendiğim zaman sevinçten bir hoş oldum. Muharrem Hilmi Bey’i tebrik ederim. Konya’ya vefa ve hizmet böyle olur.
Ah; büyük âlim, “Kurtuluş Savaşı Şehidi”, unutulmaz Kuvayı Milliyeci Sivaslı Ali Kemali hakkında da “mufassal” bir kitap yapılsa. Naci Fikret, Memduh Yavuz Süslü, İbrahim Aczi Kendi, Ermenekli Kel Şair Hasan Rüştü, Afif Evrnen, Mazhar Babalık hakkında da “fisebilillah hizmetlere saygı” kitapları yayınlansa.
ALİ IŞIK’IN “AYAŞLI ŞAKİR KİTABI”nı 0535 946 93 85 nolu telefondan rica edebilirsiniz.
MESAJ TAHTASI
Konya’nın yüzakı Anadolu’nun en uzun ömürlü dergisi: Çağrı
“ÇAĞRI” çıkageldi, dün… Öyle hoş, öyle anlamlı.. Elli altıncı yaşını sürdürüyor; aylarda.
1957 yılında Feyzi Halıcı’nın ellerine doğmuştu; bir “Selçukya Akşamı”ında. Adını, “Türkçe’nin Dev Ozanı” Fazıl Hüsnü Dağlarca, kulağına fısıldamıştı; “ÇAĞRI” diye.
Gerçekten elli altı yıldır çağırıyor; Anadolu’da fikre, sanata sevdalı kim varsa.
“56 YIL; 631 SAYI; HAZİRAN: 2012” DE…
Farkında mısınız bu yazdığımın? Anadolu’da “fisebilillâh” sanat aşkına, bin bir maddi ve manevi çileye soyunarak, elli altı yıl ayakta kalabilmek; ne demek bilir misiniz?
Geliniz, 56 yıl, 631 sayıyı bir yorumlayalım; derinine inelim.
631 sayı, her sayı tahmini 32 sayfadan: toplam 20192 sayfa.
631 sayıda, her birinde on beş şiir olsa: 9465 şiir eder.
631 sayıda, her birinde 20 fikir ve sanat yazısı hesap etsek; 12620 yazı. Görüyor musunuz birikimin muhteşemliğini?
VE ; 56 YILDA 56 CİLT. Cumhuriyet döneminde, Anadolu’da oluşmuş deniz derya bir sanat birikimi. Bir benzeri yok.
“ÇAĞRI” “okul” olmuş bir dergi; “Ekol” olmuş bir dergi. Babası Feyzi Halıcı, bir sayı atlasa, bir ay geç kalsa hasretine dayanamaz.
Şimdilerde “en uzun ömürlü” iki dergimiz var, Türkiye’mizde. İkisi de birer “Başkent”ten. Osmanlı’nın eski başkentinde “VARLIK” ; Selçuklular’ın eski başkentinde “ÇAĞRI”.
“Varlık” adı İstanbul’da; “Çağrı” adı Konya’da bir caddeye verilebilse. Çağrı”nın 60. yaş günü, büyük törenlerle Konya’da kutlanabilse…
Bir şehir, ne kadar büyük olursa olsun; o şehrin “yüz akı” kurumları sayılıdır. “Yüz Akı” olmak, dünden bugüne olmaz. Bazen elli yıl, bazen yüz yıl gerekir. Hele bir “Aziz Şehir”in, bir ülkenin “klasikleri” içinde yer almak. Öyle değerli ki.
“ÇAĞRI” ; KONYA’NIN KÜLTÜRDE, SANATTA “YÜZAKI”SIN
“Baban Feyzi Halıcı’ya da , sana da nice onurlu, aydınlık yıllar. Senin sayfalarında yeşeren yüzlerce fikir, sanat, kültür adamı da eminim, aynı duygular içindedir.