Bir şehirde yaşamak ile o şehri yaşamak aynı şey değildir aslında. Konya’da yaşayan 1.200.000 kişiyi sayarak bulabilirsiniz. Konya’yı yaşayan kaç kişi var aramızda?
Koklayın, tarih kokuyor şehir. Önce bir Şems Hazretlerini ziyaret edin. Şems’in “Senin baktığına herkes bakar, ama senin onda görebildiğini herkes göremez” sözü yankılansın kulaklarınızda. Bakmak mı, görmek mi? Fırsatları kâra çevirenler misali; insanoğlu her an’ın kendisine verilmiş fırsat olduğundan haberdar mı ki? Şems’e bakıp tabut gören ile Şems’i görüp aşk’a düşen bir olabilir mi?
Şemsi Tebrizi Cami ve Türbesinden çıkıp, yavaş yavaş adımlayın. Sizi gören güvercinlerin bir anda, aynı ritimde kanat çırpışlarını izleyin. Kapatın gözlerinizi; kanatların rüzgarını teninizde hissedin. Çevirin yüzünüzü Mevlâna Türbesi’ne… Yeşil Kubbe’nin davetine kulak verin. “Ne olursan ol gel” diyor ya Mevlâna Hazretleri… Olduğunuz gibi gidin; yüreğinizin yükünü, gözünüzün yaşının, yüz kızarttığınız anıları da beraberinizde götürün. Ney sesiyle arının, avluda birkaç tur atın. 1200’lü yılların başında bulabilirsiniz kendinizi. O vakit olduğunuz yere oturun, tarihin akışına şahitlik edin. İğdenin kokusu üzerinize sinene kadar bekleyin. Ardından sakin adımlarla Bedesten’e doğru ilerleyin…
Gaz lambaları, örgü sepetler, el dokuması kilimler ve daha neler neler… Gaz lambalarının içine bezir yağı konulurmuş eskiden, benim ailemin soyismi de oradan geliyormuş. Belki de gaz lambalarına hayran hayran bakışlarım bu yüzden. Bedesten’e doğru ilerlerken beni de çimdikleyin, sizlere eşlik edeyim lütfen.
Minik minik evler gibi görünen bu yer; Bedesten. Taze kahve kokusu ile kolonya kokularının ahengi sarar birden. Hep bir telaş; gelinlik çağda ki kızların merasim hazırlıklarının tatlı telaşı, gelin kız heyecanlı, yanında eşlik edenlerin yorgunluğu yüzlerinden okunuyor. Kına malzemeleri satılan dükkanlara doğru gelin kız önde, yakınları ardında bakına bakına ilerliyorlar…
Bir sessizlik oluyor ardından kepenk ve kilit sesleri yankılanıyor… Bedesten’de yine tatlı bir telaş; esnaf namaza yetişiyor. Düzgün kesme taşların gönülleri de okşadığı yerdir Kapu Camii. Bir anda geride kalır; şehir karmaşası, park kavgası, karmaşık internet ağları… Bir el sırtınızı sıvazlayarak size bir hurma ikram eder, o hurmayla birlikte tüm güzel duygular midenize hücum eder. Anlarsınız ki bu şehrin yüzünden belli olmasa bile, özünde ‘Sevgi’ var…
Erkeklerin centilmenliği, hanımların zarafeti, çocukların bayram sevinci ‘bez mendilleri’ hatırlayanınız var mı bilemem ama; arayanlarınız için adres; Bedesten. Bir bez mendilin kenarına ilmek ilmek işlenen isimlere duyulan sevdaları ruhunuzda hissediyor musunuz?
Konya’da yaşıyoruz da, Konya’yı yaşıyor muyuz? Konya’da gün batımları başak sarısı renktedir, bunu görebiliyor muyuz? Meram bağlarında yetişen çiçeklerin kokusuyla günümüze neşe katabiliyor muyuz? Şehrin kulağımıza fısıldadığı sırrı duyabiliyor muyuz?
Konya bize emanet; tarihiyle, yapısıyla, dokusuyla, havasıyla, suyuyla, başaklarıyla…
Yaşamanın hakkını vererek yaşayanlardan olmak ümidiyle kıymetli okuyucularım, haftaya görüşmek üzere…
Av. Yasemin BEZİRCİ