Konya dışında yaşayan Konyalılar’a dönük çok net bir gözlemim var: Konyalılar’da hemşericilik anlayışı zayıftır. Hatta berbattır!
Bunun en bariz göstergesi ise, bir Konyalı’yla karşılaştığınızda, bu bir toplantı da olabilir, bir işyeri de olabilir, cüzamlı gibi kaçar sizden Konyalı hemşeriniz. “Dur hemşerim, nereye?” demeden sırtını döner… Bunu Konya dışında yaşayanlar çok defa görmüştür. Oysaki karşınızdaki belki de sadece “merhaba, toprağım” diyecektir size…
Sadece Konyalı sade vatandaşa özgü bir davranış da değildir bu tavır. Konyalı bürokratlarda, Konya milletvekillerinde de aynı tavrı görürsünüz. Burada hiçbir siyasi partiyi gözetmeden net bir şekilde bunu dile getiriyorum. Konyalı vekiller, maalesef hangi hükümet olursa olsun zayıftırlar, etkinlikleri yok denecek kadar azdır. Diğer illerle, bölgelerle kıyaslanamayacak kadar etkisizleridir. Bu konu derin bir konu olduğu için ve her zaman da üzerinde kafa yorduğum, hatta hayıflandığım bir konu olduğu için daha somut örnekler vermek istiyorum…
Mesela bir makama herhangi bir ilden bürokrat atanır. Mesela bir müsteşar… O bakanlığın neredeyse bütün daire başkanlıkları birkaç ay içinde o ilden bürokratlarla donanır… Hatta memurlar bile neredeyse o ilin temsilcisi konumuna gelir. Peki Konyalı bir bürokratta bunu görebilir miyiz? Hayır!
Hatta bırakın Konyalı bürokratı, bir Konyalı siyaside de bunu göremezsiniz. Konyalı bir vekil, Bakan olur, koltuğa oturur. Siz sevinirsiniz, haah Konyalı bir bakanımız oldu. Tabii sevinciniz ertesi gün kursağınızda kalır. Bırakın bürokratlarını, ne danışmanları Konyalı’dır, ne özel kalemi bakanımızın. “Konyalı olsun çamurdan olsun”, demiyorum, ama “Konyalıları da çamur gibi görmeyelim beyler!” diyorum.
Böyle garip bir durumdur Konyalılık... Gerçi geçenlerde, Konya milletvekillerinin olduğu bir ortamda, “iktidar partisine 14 vekil verdik ama bir bakanımız bile yok diyen” Konyalılara verilen cevap çok daha ilginçti: “Konyalılar bundan sonra meclis içinden değil, Meclis dışından bakan arasınlar” dendi… Benim buradan çıkardığım sonuç, yakında seçim olursa, seçim hükümetinde atanacak bakanlardan biri meclis dışından ve Konyalı olacak. Konyalılar Müjde!!!
Bu arada Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Konya üzerine bir kitapçık çıkardığı ve kitapçığı almak için herkesin kuyruklar oluşturduğu haberini okudum geçen bir kitap dergisinde. Sahi Konya merkezde de Konyalılık bilinci bir kitapçıkla sınırlı tutuluyor galiba. Bizden söylemesi diğer iller harıl harıl çalışıyor, enfes dergiler, kitaplar çıkarıyor kendi illerini tanıtan. Sivas’ta çıkan “Hayat Ağacı” bunlardan biri. Geçtiğimiz günlerde bu köşeden tanıtımını da yapmıştım. Belediye başkanlarımıza ve yöneticilerimize duyurulur, sizlerden de bu tip güzel haberler bekliyoruz.
Güzel haber deyince şimdi güzel bir haber veriyorum size sıkı durun!
İki belediye ve 11 köyün birleşiminden oluşan bir dernek kurulduğunu geçtiğimiz aylarda bu satırlardan duyurduğumuz dernek; yani, Turgut ve Çevre Köyleri Eğitim Kültür ve Kalkındırma Derneği güzel bir işe daha imza atmış. Akşehir Şubesi bir dergi çıkarmış. Derginin adı “Turguteli”. Gerçekten çok güzel bir isim bulunmuş. TURÇEVDER bu dergiyle koskoca Konya’ya nazire yapmış adeta. Amatörce hazırlanmış ama TURÇEVDER Genel Başkanı’nın deyimiyle “çam sakızı çoban armağanı” bir dergi olmuş Turguteli, Tebrikler hemşerilerim!
Turguteli’nden ses geldi!
Turguteli’nin başyazısında TURÇEVDER Genel Başkanı Yusuf Taşçı “Her canlı gibi insanoğlu da doğar, yaşar ve ölür. Bu hayatı boyunca da insan kendisine, ailesine ve memleketine ne kadar iyi ve faydalı hizmetler verebilirse, mutluluğunu, huzurunu yaşar ve ölümünden sonra da geride belki küçük bir anı, hoş bir seda bırakabilir” diyerek Turguteli’nin doğumunu müjdelemiş. Akşehir Şubesi Başkanı Yusuf İzzettin Yayla ise sunuş yazısında “Amacımız, yöre insanımızın eğitim düzeyini yükseltmek, ekonomik kalkınmasına katkı sağlamak, aynı zamanda yaşamakta olduğumuz bu güzel Akşehir’in sosyal, kültürel ve ekonomik hayatına katkıda bulunabilmektir. Tarihi ve kültürel zenginliğimizi Akşehir kültürü ile bütünleştirerek yeni güzellikler üretmektir.” diyor ve derginin diğer sayfalarında Turgut ve çevre köylerinin tarihi ve kültürel özelliklerini ele alan tanıtım yazılarıyla sizi baş başa bırakıyor.
İlk tanıtım doğal olarak Turgut Bey’in adını alan kasabaya ayrılmış. Turgut’un tarihinin çok eskilere dayandığına değinilerek, tarihi bir seyahate çıkarıyor bu ilk yazı bizi. Yazıda Turgut’un eski adı “Miskamit” olarak geçiyor deniyor ve beldenin etrafındaki kalıntılardan Bizans döneminde de önemli bir yerleşim merkezi olduğuna dikkat çekiliyor. Daha sonra da “Koca Durgut” ve son olarak da “Turgut” adını aldığı ifade ediliyor. Yazı Turgut adının nereden geldiğine değinirken bir rivayetten yola çıkıyor. Rivayete göre, Ortaasya’dan buraya göç eden üç kardeşten birinin Turgut olması ve Turgut Bey’in buraya yerleşmesinden dolayı bu yöreye Turgut denmiş ve burada yaşayanlara da Turgut oğulları adı verilmiş. Turgut oğullarının Karaman oğullarıyla kız alıp verdikleri ve akraba oldukları da bilinmekte. Yine 16. yüzyılda Musul’dan gelen Türkmenler de buraya yerleşmiş ve Turgut’un bugünkü çekirdeğini oluşturmuş. Turgut dışında 12 tane köy daha tanıtılmış yazıda. Bunlar daha çok zamanla Turgut’tan ayrılan daha önce Turgut’un yaylası olan köyler. Bunların da çok kısa bir biçimde tarihlerine değinilmiş. Şimdi hep birlikte bakalım köylerimizin tarihi seyrine.
Kuzören: Kasabanın adı “kuzey” anlamına gelen “kuz” ve “ören” kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş. Bu ismin verilmesinde kasabanın üç tarafının dağlarla çevrili olması ve sadece kuzey yönünün açık olması etkili olmuştur diyenler çoğunlukta. Bundan 300 yıl önce Turgut’tan göçenlerin kabayı kurduğu sanılmakta.
Eğrukuyu: Turgut halkının yayla olarak kullandığı bölgeye daha sonra yerleşmeleriyle kurulmuş. Köyde bulunan bir kuyunun taş örmesinin eğri olmasından dolayı Eğrikuyu adı verilmiş.
Harunlar: Eski bir Bizans yerleşim merkeziymiş. Türkler tarafından ilk defa Turgut yerleşim yerinin yaylası olarak kullanılmış. Köyün güneyinde Bizanslılara ait Asar Kalesi ve mezarlar bulunmakta. Ancak yapısal anlamda yıkık ve virane durumda. Kale yakınında ayrıca taştan oyulmuş evler bulunmakta. Harunlar araştırma ve yeni bulgular için bakir durumda araştırmacıları beklemekte.
Hursunlu: Köyün büyük çoğunluğunu Turgut kasabasından göç edenler oluşturmakta. Bunun yanı sıra Argıthanı, Kocaş ve Bolvadin’den gelenler de olmuş.
Kıllar: Daha önceleri yayla iken 1930’lu yıllarda Turgut ve Hursunlu gibi yerleşim yerlerinden göçenler tarafından kurulmuş. Köyün ismi, “otlak” anlamında kullanılan “Kırlar” kelimesinin zamanla “Kıllar”a dönüşmesiyle ortaya çıkmış.
Konarı: Köy, Turgut’tan göçen sülalerin yaklaşık 300 yıl önce buraya yerleşmeleriyle kurulmuş. “Konarı” isminin Türkmen boylarından birinin adı olduğu rivayet edilmektedir. Yine bir rivayete göre Turgut’tan çıkan Türkmenler kol başının liderliğini yaptığı kişilere yeter artık “konalım” demişler ve köy “konarı” adını almış. Köyde, büyük mezarlıklar mevcut, hatta Uzunkuyu, Kolca, Yurt Yeri, Tek Mezar adlı mezarlıklarıyla da ünlü.
Kundullu: Turgut’tan gelen Türkmenlerin bir kısmı Kundullu bölgesini yayla olarak kullanmışlar ve zamanla buraya yerleşmişler. Köyün kuruluş adı “Bağrıaçık”. Yaklaşık 250 yıl önce kurulmuş. Daha sonra 190’li yıllarda Adana, Manisa, Denizli ve Antalya illerinden aşiret(Yörük) göçleri gelmeye başlamış ve bu göç on yıl devam etmiş. Kundullu ismi ise köyün olgun ve iri taneli yetişmesi ve buğdayın kum gibi ağır olması dolayısıyla önceleri “Kumdolu” daha sonra değişerek “Kundullu şeklini almasına sebep olmuş.
Kuyubaşı: Emirdağ yöresinden gelen Türkmenler’in önce Odabaşı köyüne, 1860’lı yıllarda ise Odabaşı köyünden ayrılıp hayvancılığa elverişli olan bu bölgeye gelmeleriyle korulmuş. Köyün ismi, Taahhütlü’dür. Sonradan “Kuyunun çevresindeki köy” anlamına gelen “ Kuyubaşı” adını almış.
Yavaşlı: 1880’li yıllarda Turgut bucağından ayrılan Türkmen aşiretinin bölgeye yerleşmesiyle kurulmuş.
Yeşiloba: Bu köy’de Turgut’tan gelen Türkmenlerce oluşturulmuş. Bir yaylak olarak kullanılan yer daha sonra köye dönüştürülmüş.
Yığar: 1875’li yıllarda gelen Türkmen aşiretlerinden birinin kurduğu bir köy. Tarihi serüven açısından Kuyubaşı köyüyle aynı özellikleri taşımakta.
Derginin iç sayfaları bu şekilde köylerin tanıtımına ayrılmış. Ben daha çok burada köylerin tarihiyle ilgili olan bölümlerini aldım. Ayrıca bu köylere ait resimler de meraklılarını bekliyor. Köylerin ekonomik ve sosyal yapısının anlatıldığı bölümlerde ise aşağı yukarı aynı tespitlerin yapıldığını görüyoruz. Bütün bu köyler, Anadolu’daki pek çok köy gibi göç veriyor dışarıya. Köylerde kalanlar ise daha çok yaşlılar. Kentleşme olgusuyla birlikte bu acı gerçek yüzümüze çarpıyar. Ancak Turguteli dergisi bir nebze olsun bu parçalanan, kente göç eden hemşerileriyle bağı koparmamaya çaba sarfeden derneklerden birinin ilk yayın organı olması sebebiyle bizleri heyecanlandırdı. Heyecanımızı kursağımızda bırakmadan ses vermeye devam etsin istiyoruz.
İşin özünü de evelemeden gevelemeden söyleyelim artık…
Dostlar memleketimize sahip çıkalım!