KONYA’DAN ŞAİRLER, BESTEKÂRLAR, GÜFTEKARLAR:
“EVVEL GİDEN AHBAB” ; ŞAİR NEVZAT KÜÇÜKERDOĞAN
-Biliyor musunuz? “Yaş otuzbeş ömrün yarısı eder” çok gerilerde kaldı. Yetmişli yaşlarda dümen tutuyoruz.
-Artık, “Ne doğan güne hüküm geçer/ Ne halden anlayan bulunur.”
-Yahya Kemal, “Eylül Sonu” şiirinde; “Günler kısaldı, Kanlıca’nın ihtiyarları/ Bir bir hatırlamakta geçen son baharı” der.
“Günler kısaldı; kasımın aralığın kısa günleri, dört buçukta akşam olmaları da işaret eder, ihtiyarlığın son aşamalarını da…
“Günler kısalınca”, “Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları” değil; bir bir hatırlıyorum “evvel giden ahbapları”
Geçen son on yıl, 2000’den sonraki yıllarda; Dördüncü Murat’ın dediği gibi “Rüzigar sert esti”…
İrfan, arkasından Nevzat Küçükerdoğan, arkasından Yalçın Dikilitaş, arkasından Vehbi Durmuş, arkasından Mehmet Ceylan, arkasından Niyazi, Tahsin Horasanlı, İbrahim Sur “Hakk’a yürüdüler”… Yunus Emre’nin deyişi ile “Gök ekini biçmiş gibi” oldu.
NEVZAT’TAN “SEV BİRAZ” YADİGÂR KALDI…
Masanın üstünde Nevzat Küçükerdoğan’ın biricik şiir kitabı; “SEV BİRAZ” duruyor.
Nevzat’ı Hakk’a uğurlayışımız, Üçler’de toprağa teslim edişimiz daha dün gibi. Ama Nevzat’ın gidişini gösteren takvim yaprağında 25 Eylül 2002 yazıyor. Aklım, “Bu böyle” diyor; ama gönlüm, takvimde yazanı kabul edemiyor, “Daha dün gibi” diyor… Aklımla gönlüm ne zaman anlaştılar ki…
-Nevzat Küçükerdoğan, benim çocukluk arkadaşım, gençlik arkadaşım, kardeşim. Ticaret Lisesi’nde altı yıl beraberliğimiz olmuş. Sürekli “Bozkurtların Ölümü”nü, “Bozkurtlar Diriliyor” kitaplarını okuduğumuz; “Kırk yiğit ile Çin’i basacağımız”; yerde alıp gökte savurduğumuz gençlik yıllarımızda “UMUT”u yayınlamıştık; dört Ticaret Liseli ortak. Umut’un sahibi Mustafa Oğuz, Yazı işleri Müdürü Seyit Küçükbezirci, İdare Müdürü Nevzat Küçükerdoğan… Henüz lise diplomamız olmadığı için, Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü’nü, Nevzat’ın ricası üstüne, kapıbir kamşusu Tezcan Altan üstlenmişti. Cesur Hanımdı; Umut’un yazılarının sorumluluğunu taşımak mangal gibi yürek gerektirirdi.
Nevzat Küçükerdoğan “iyi şair”di, çocuk gönüllü bir Herkül gibiydi. “Davamızın heykeli” diye anılırdı, şiirleri yüzlerce gönlün ezberindeydi. Şiirlerinin kitaplaşmasını isteyen dostlarının ısrarlarına dayanamadı; Hakk’a yürümeden bir yıl önce “Sev Biraz” adıyla şiirlerini kitaplaştırdı. Nevzat Küçükerdoğan’dan gönlümüzde yüzlerce hatıra; elimizde “Sev Biraz” yadigâr kaldı.
NİHAVETN’TEN BİR ŞARKI; “ADINI HAYKIRSAM KARANLIKLARA”
Bestelenmiş bir şiiri var Nevzat Küçükerdoğan’ın: adı “Adını Haykırsam Karanlıklara”… Şiirinin “Nihavent” bestesini Hasip Celil Kolas yapmış
Birlikte okuyalım…
ADINI HAYKIRSAM KARANLIKLARA
Adını haykırsam karanlıklara
Gurbette sesimi sen duyar mısın?
Ben burada yar diye diye çile çekerken
Söyle oralarda bahtiyar mısın?
Bir ceylansın adım adım izlenen
Bir sevdasın Leyla gibi özlenen
Bir sır gibi yüreğimde gizlenen
Bilinmez ülkede bir diyar mısın?
Umudum bağlanmış kirpiklerine
Şuramdan bir şeyler iner derine
Koparıp kokladığın bir gül yerine
Beni de göğsüne sen koyar mısın?
Bir ceylansın adım adım izlenen
Bir sevdasın Leyla gibi özlenen
Bir sır gibi yüreğimde gizlenen
Bilinmez ülkede bir diyar mısın?
“NEVZAT’I DÜŞÜNÜYORUM GÖZLERİM KAPALI…”
Konya Ticaret Lisesi mezunu, İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu İktisatçı Nevzat Küçükerdoğan işinde de başarılıydı. Büyük bir sanayi kuruluşunun personel müdürlüğünü yürütürken kalbi oyunu bozmaya başladı. Dev gibi Nevzat kalp krizleri yaşarken; İstanbul’da ameliyat oldu. “İyiyim” diyordu; aramızda “Şiir Akşamları”na katılmaya başladı, ama halsizdi. 25 Eylül 2002’de son nefesini verdi. Az sonra İstanbul basınında yazılar çıktı, Nevzat’ın ardından; “Ucuz kalp kapağı takılan Konyalı Nevzat Küçükerdoğan ameliyatından yedibuçuk ay sonra yaşamını yitirdi. Aynı ucuz kapaktan bir yılda yedinci ölüm” deniliyordu haberde. İnsafsızlar, insanlıktan nasipsizler yazık etmişlerdi arslan gibi şaire… Daha altmışların başındaydı, söyleyecek çok şiiri vardı.
“ÇEKİP GİDECEĞİM, DEMİŞTİ, ŞAKA SANMIŞTIK…
Bir gün bir şiirle çıkagelmişti. “Herkül görüntülü sevgi dolu çocuk” Nevzat Küçükerdoğan başıma dikilmişti… “Şunu oku bir” diyordu. Okudum; “Çekip Gideceğim” şiirini… Alabora olmuştum; belli etmedim, zorla gülümsedim: “Şaka yapıyorsun” dedim. “Sen öyle san” dedi. Dediğini de yaptı. 25 Eylül 2002 de… ÇEKİP GİTTİ. Hatırası gönlümüzde, şiiri elimizde kaldı yadigâr…
ÇEKİP GİDECEĞİM
Bir gün bu şehirden çekip gideceğim
Alıp başımı çıkacağım dağlara
“Akyokuş”tan Konya’ya doğru
“Emmiler” türküsünü söyleyeceğim
Hiç yapmadığım şeyleri yapacağım
Caddeden geçenlere omuz vurup
Genç kızlara laf atacağım
“Muhacir Pazarı”nın izbe bir meyhanesinde
Kirli bir masaya tüneyip
Ufak bir şişe rakıyı susuz içeceğim
Sonra
Salih’in zurnası gibi zilzurna sarhoş olup
O sevmediğim adamın kapısına gidip
Bir güzel tüküreceğim
Görürsün
Bir gün bu şehirden çekip gideceğim
Ne traş olacağım
Ne banyo yapacağım görürsünüz
Tophane bıçkınları gibi
Ayakkaplarımın arkasına basacağım
İnadına bir türkü patlatıp
“Alişimin kaşları kare”
Şarkısını söyleyeceğim
Ben bu şehirden bir gün çekip gideceğim
Dahası güneş doğmadan
Herhangi bir fırından
Bir somun ekmeği alacağım
Koynuma bastırıp sıcak ekmeği
Bir kendi ağzıma atacağım
Bir sokak köpeklerine yedireceğim
Ben bu şehirden bir gün çekip gideceğim
Sonra mahsustan hastalanacağım
Karımı çocuklarımı başıma toplayıp
Onların yüreklerini hoplatıp
Kendime bir güzel baktıracağım
Cümlelerimi avaz ederek
Birazcık da naz ederek
Katıla katıla güleceğim
Sonra
“sen bu yerden gideli ey tac-ıser
“seni söyler bana dağlar dereler”
Şarkısını söyleye söyleye
Ben bu şehirden çekip gideceğim
NE DİLENİRSE O OLUYOR, DEMEK Kİ…
Şu şiiri daha “manidar”… “Babam sana geleceğim” demişti; dediği oldu;
25 Eylül 2002’de… Ne denirse o oluyor demek ki…
“Bıktım usandım dünyadan
Babam sana geleceğim
Uyanıp da bu rüyadan
Babam sana geleceğim
Neler gelir fani başa
Ağla gözümdeki yaşa
Seve seve koşa koşa
Babam sana geleceğim
Senden geçen nurlu akla
Kucağını bana sakla
Aç kolların beni bekle
Babam sana geleceğim
Ümit güzel yarım kalmış
Herkes hayallere dalmış
Bütün dertler beni bulmuş
Babam sana geleceğim
Gözlerini bana kaldır
Yüzüm kara değil aktır
Şu kesin ve muhakkaktır
Babam sana geleceğim”