Sosyolojik sonuçları tek bir sebebe indirgemek doğru değildir. Bir sonucun birden fazla sebebi olabilir. Evet, bir pehlivan, minderde hasmını bileğinin gücüyle tek başına mağlup eder. Ancak onun bu galibiyetinde hocasının, ailesinin, yakın arkadaşlarının, güreş sırasında onu destekleyenlerinin katkısı vardır. Hatta onun yetişmesi önünde engel olanların, herhangi bir engellemede bulunmamalarının bile sonuçta katkıları vardır. Toplumsal gelişmeler de böyledir.
Şimdi gelelim Konyalılar neden birbirlerine karşı tutkun değildir, sorusunun cevabına. Evet, diğer yörelerimizle mukayese edildiğinde Konyalıların tutkunluklarının, birbirlerine destek olmalarının, organize olmalarının daha zayıf olduğunu görürüz. Sözgelimi Karadeniz insanı, doğu insanı nerede yaşarsa yaşasın daha organizedirler. Sayıca daha az olmalarına, ekonomik güç ve imkânlar konusunda daha sınırlı olmalarına rağmen onların yurt içinde ve yurt dışında dernekleştikleri, organize oldukları görülür. Konyalıların ekonomik alandaki çalışmalarının genellikle aile şirketi mesabesinde kaldığı vakıadır. Bu sonuçların sebepleri meyanında şunları zikredebiliriz:
Bir kere Konya, tarih boyunca bir istila-işgal, deprem gibi tabii bir afet görmemiştir. Konya kendi kendine yetmiştir hep. Konyalı da kendi ayakları üstünde durabilmiştir. Bu mümbit ve bereketli topraklar kendi insanını fazlasıyla besleyip doyurmuştur. Hâlbuki zor zamanlar, insanları bir araya getirir, birbirine yaklaştırır, birbirine yardım ve destek olmayı gerektirir.
Konya’mızın sloganı, bir başkent her zaman başkenttir sözü de önemli bir tespittir. Uzun yıllar başkentlik yapan Konya, pek çok kültüre kucak açmış, onları bağrında barındırmış, onları asla harici unsur olarak görmemiş, kendinden bilmiştir. Bu da Konyalının bir ölçüde kendi içinde organize olmasına engel olmuştur. Selçuklu ve Karamanoğulları döneminde Afganistan, İran’dan gelenleri bile bağrına basmış, Ermeni’si Rum’u ile her kültürden insanı da kendi içinde tutmuştur.
Mevlanâ felsefesi de gelinen bu noktada etkili olmuştur. Herkese kucak açan, ötekini kendinden farklı görmeyen bir bakış açısı, Konyalılaşmanın önünde engel olmuştur.
Asırlardır İslam ile yoğrulan Konya insanı, ırkçılığı, bölgeciliği hoş görmez. Ona göre önemli olan şuralı buralı olmak değil, adam olmaktır. Onun için Cumhuriyet tarihinde Burdur, Sinop, Çorum, Sivas, Erzurum asıllı olanlar rahatlıkla Konya’nın sosyal ve siyasî hayatında aktif rol alabilmişlerdir.
Zorunlu bir sebep yoksa Konya, kolay kolay insanını dışarı göndermez. Çünkü o kendi insanını besleyip doyurmakla kalmaz, dışarıdan ocağına düşenleri de doyurur. Konyalı çok fazla dışarıya kız vermez, verdiyse damatlarını kolay kolay dışarıya salmaz. Elbette bunun kaideyi bozmayan istisnaları vardır.
Yerel dernek vakıf ve benzeri organizelerin yaygınlaştığı günümüzde, Konyalıların da kendi kültürel değerlerini yaşatabilmek, birbirlerine maddî ve manevî alanlarda destek olabilmek, her alanda daha ilerilere yola alabilmek için organize olmaya ihtiyaçları var diye düşünüyoruz. Özellikle ülkemizin değişik bölgelerinde ve yurt dışında yaşamak durumunda olan Konyalılar için bu organizeler, hayırda yarışmaya vesile olacaktır diye düşünüyoruz.