Giyinme ihtiyacı insanın var oluşuyla, öncelikle doğa koşullarından korunmak, sonrasında da kişinin kendisini ifade etmesinin, kimliğinin bir göstergesi olarak ortaya çıkmış ve her geçen gün değişiklik gösteren bir hale bürünmüştür. İklim, coğrafya ve tabiat şartları kadar kültürel değerler de kıyafeti belirlemiştir. Kıyafet bir yönüyle insan topluluklarının dini inançlarını, medeni durumları ile örf ve adetlerini, bireyin yaptığı işi dolayısıyla toplumdaki konumunu ortaya koyarken, diğer yanıyla da cinsiyetini ve ekonomik durumunu da ortaya koymaktadır.
Geçmişten günümüze değişen ve küreselleşen dünya düzeni ile kültürlerin birbirleriyle etkileşmesi sonucu giyim-kuşam da farklılaşma yoluna girmiş; biçim değişiklikleri göstererek bugüne kadar ulaşmıştır. Yaşam tarzında meydana gelen değişiklikleri anlamanın en iyi yolu kıyafetlerde meydana gelen değişmeleri incelemektir.
XIX. yüzyılda Fransız devrimi sonucunda sosyal yapıda meydana gelen değişiklikler, sanayi ve ticaretin gelişmesiyle sadece belirli bir kesimi ilgilendiren moda kavramı, artık her kesimden insanı ilgilendiren bir konu olmaya başlamıştır. Anadolu’da ise giyim-kuşam tarihi milattan önceki yüzyıllara kadar uzanmakta olup, pek çok kavmin etkisiyle belli bir sentezle meydana gelmiştir. Geleneksel yaşamda her kuşak kendinden önceki kuşağı izleyerek bu giyim-kuşam anlayışını, değişikliğe uğrasa da bir şekilde yeni nesle taşımıştır.
Bizler hayatın hızlı değişimiyle birlikte kültürümüzü yansıtan değerlerden de yavaş yavaş ve farketmeden uzaklaşıyoruz. Değişen yaşam tarzımız, “moda” adı altında giyim kuşam tarzımızda da değişikler meydana getiriyor...
Bugün daha önceki haftalarda tanıtımına başladığımız “ Konya’nın Kırkları Serisi”nden diğer bir kitapla devam ediyoruz. Adı Konya’nın Kırk Giyimi. Eserin yazarları iki değerli akademisyen Dr.Emine Karpuz ile Emine Esirgenler.
Kitap Selçuklu Türklerinden günümüze kadar ulaşan kılık kıyafet tarzlarını, bunların nasıl sınıflandırıldığını, kullanılan malzemelerin özelliklerinden, süsleme şekillerine,baş ile el-ayak giyiminden, tamamlayıcı aksesuarlara kadar geniş bir içeriğe sahip. Ayrıca Konya merkez ve köylerinden farlı bir giyim kültürüne sahip Sille giyimleri ile Mevlevi giyim tarzı da ayrı başlıklar altında incelenmiş. Kıyafetler, tarihleri, ayrıntılı tanımları, kumaş özellikleri, yapım ve dikiş tekniği, süsleme tarzı, astar özelliklerine kadar hangi koleksiyonda sergilendiği bilgileri ile sunulmuş okuyucuya .Kalıp çizimlerine yer verilmiş,katalog bölümündeki örnekler için Koyunoğlu ve Etnografya Müzelerindeki envanterlerden faydalanılmış.
Uzun araştırmalar sonucu, literatürler taranılarak, müze örnekleriyle sunumunu ve incelenmesini sağlayan, tarihi giyim kuşam tarzını günümüze aktarmayı başaran değerli yazarlarımızı tebrik ediyorum.
Bilgi dağarcığım için yeni öğrendiğim kelimeler;
- Mıhlama: Üstü sırma işli kadifeden yapılmış gelin elbisesi, bindallı.
- Dival İşi: Dokumanın iplikleri kapatılarak yapılan bir iğne tekniğidir.
- Kutu içi entari-kutu entarisi: istanbul’da yapılarak kutulandıktan sonra Anadolu’da satışa sunulan bindallılara verilen isim.
- Çuha: Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş; Elde işleme yünden ve yerli dokuma kumaştan yapılan, önü açık kısa bir çeşit ceket.
- Sevayi: Telli gelinlik kumaşı
- Şitari: Alacalı bir çeşit ipek kumaş
- Çakşır: Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı
- Fermene: Türlü nakışlarla işlemeli, önü kavuşmayan, yeleğe benzeyen bir giysi.
- Dafk: Giysilerin yaka açıklığını kapatmak amacıyla kullanılan ek yakalara verilen isim.
- Arakiyye: Beyaz,kahverengi veya krem renkli yün malzemeden keçe olarak yapılmış, Mevlevi külahı.
-
Selametle, ihsanla kalınız.