Konya’nın yetiştirdiği nadide şahsiyetlerden olan ve Süreyya yıldızı gibi gönüllerimizi aydınlatan Lâdikli Ahmed Hüdai, Konya Aydınlar Ocağı’nda yad edildi.
Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, bu haftaki Salı Kültür Sohbetleri’nde Konya’nın manevi mimarlarından Lâdikli Ahmed Hüdai’yi anlattı.
Memleket Tv’den çevrimiçi olarak yayınlanan sohbette Dr. Mustafa Güçlü, Lâdikli Ahmed Hüdai’nin Allah Dostlarından ve ümmi olduğunu ve Hızır aleyhisselam’ın irşâdıyla yetiştiğini ifade ederek “Hacı Ahmed Ağa, Konya’nın mimarlarından ve gönül dostlarından bir güzel insandır” dedi.
Ahmed Hüdai hazretlerinin atalarının Türkistan’tan göçerek Anadolu’ya gelen ve Konya’nın Lâdik denilen derbent köyüne yerleşen Yusuflar sülalesinden olduğunu, Molla Mustafa diye bilinen dedesinin oğlu Mehmet Efendi’nin üçüncü çocuğu olan Ahmed Hüdai’nin 1888 Lâdik doğumlu olduğu belirten Dr. Mustafa Güçlü, çocukluğu ve gençliği Lâdik’te geçen Ahmed Hüdai’nin çobancılık ve çiftçilik yaparak ailesinin geçimine katkıda bulunduğunu söyledi. Ülkenin zor yıllarında askere giden Ahmed Hüdai’nin Balkanlar ile 1. Cihan Harbi’nde cepheden cepheye koşarak 10-12 sene askerlik yaptığını ve gazi olarak memleketine döndüğünü, gazi madalyasını da kendisine madalya verilmeyen aynı bölükteki arkadaşına verdiğini dile getirdi.
Lâdikli Ahmed Ağa’nın Çanakkale Cephesi ile Sina Cephesi’nde yaşadığı hatıralarını da anlatan Dr. Güçlü, şunları dile getirdi: “Ahmed Ağa, Sina cephesinde yaralanıyor. Diğer ölen ve yaralanan arkadaşları da üstüne ve üst üstüne düşüyorlar. Bütün bölük şehit oluyor. İngiliz askerleri canlı vardır diye öldürmek için tekrar süngülüyorlar. O süngülerden üstündeki şehitlerden dolayı süngüler kendisine yetişmediği için kurtuluyor. Osmanlı birliğinin üç günlük mesafede olan Gazze’den Sina’ya geldiği ve yaralı olarak kurtulması halinde birliğine nasıl gideceğini düşünürken karşıdan yaklaşan beyaz atlı birisinin “Selâmünaleyküm Ahmed Ağa! Susadıysan su vereyim mi?” dediğini duyduğunu ve dost olduğunu anladığında, o kişinin kendisini birliğin nizamiye kapısında bıraktığını ve onun Hızır olduğunu, birliğin komutanı subay ve doktorun manevi hali anlayan kişiler olması dolayısıyla sonradan anladığını söylüyor. Ahmed Ağa, iyileşince tekrar cepheye giderek çarpışmak istediğini söylüyor.”
LADİKLİ AHMET AĞA YÂD EDİLDİ
İstiklâl Savaşı’nda değişik cephelerde de düşmana karşı mücadele eden ve İzmir’de düşmanı denize döken birlikte de bulunan Ahmed Ağa’nın 1922’de köyüne döndüğünü belirten Güçlü, “12 sene cepheden cepheye koşarak hizmet etmiş, 3-4 kere yaralanmış bir gaziden bahsediyoruz. Bu hizmeti bile onu anlatmaya takdir etmeye ve dua etmeye yeter. İllâ uçurup kaçırmamız şart değil.” dedi.
Lâdikli Ahmed Ağa’nın okuma yazması olmadığını, sadece askerde tabur imamının kendisine öğrettiği dini bilgisi olduğunu hatırlatan Güçlü, “Lâdikli Hacı Ahmed Ağa, ümmi birisi. Hızır aleyhisselam’la tanıştıktan sonra onda bir haller oluyor ve meramını şiirle, nazımla anlatmaya başlıyor. Sevenleri ona “Ahmet ağabey” diyor. Uzaktan konuşanlar “Lâdikli Ahmed Ağa, Ahmed Hüdai hazretleri” falan diyorlar. Ayrıca “Çoban Ahmed” diyenler de oluyor. Memleket döndükten sonra Hatice hanımla evleniyor. Ondan dört kızı, iki oğlu oluyor. Sonra Halime hanımla evleniyor. Neticede beş kızı, iki oğlu olan birisi. Hak ve hakikat üzere yaşayan, erdemli bir hayatı olan Lâdikli Ahmet Ağa, namaza düşkün birisidir. Hızır aleyhisselam ile sık sık görüşüyor. Manevi yolla irşâd edilmiş üveysi bir kişiliğe sahiptir. 8 Haziran 1969’da 81 yaşında Hakk’a yürüyor. Konya’mızın yetiştirdiği nadide şahsiyetlerden. Süreyya yıldızı gibi gönüllerimizi aydınlatan bir insan olarak geldi geçti. Gönüller sultanı Ahmed Ağa’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun” dedi.
Güçlü, sohbetini Lâdikli Ahmed Ağa’nın şiirlerini okuyarak bitirdi. Kitap kurdu Mustafa Sinan Ümit de, geleneksel olarak Konya helvası dağıttı.