SPOT: Yıl 1971. Türkiye’nin tarımda kalkınmayı hedeflediği, ancak çiftçi ve köylü için en zor geçen yılları. Konya’nın Çumra ilçesine bağlı İçeri Çumra Kasabası’nda tipik bir Anadolu ailesi yaşam mücadelesi veriyor. Evin aile reisi Ahmet Küçüksönmez, eşi Necla hanım ile üç erkek çocukları Tunç, Sinan ve Nuh’un hem karınlarını doyurmaya hem de yetiştirmeye çalışıyorlar. Baba Ahmet Küçüksönmez topraktan umudunu kesmiş olacak ki artık ticaret yapmak istiyor. Ve 1978 yılında eşini ve çocuklarını yanına alıp doğup büyüdüğü topraklardan Konya’ya göç ediyor. Küçüksönmez ailesi artık ekmeğini Konya’da arayacak,yeni ufuklara yelken açacak. Bu hafta konuğumuz da bu ailenin iki numaralı çocuğu Sinan Küçüksönmez. Ve bu aile bugün ürettikleri KONLAS markası ile Türkiye’nin en büyük iki firmasından birisi olmanın haklı gururunu yaşıyor.
Röp:Uğur ÖZTEKE Küçük Sinan babasının eski Devrim Ortaokulu’nun karşısında bulunan ve Konya’nın ilk otobüs garajı olan Eski Garaj’da yer alan 60 metrekarelik bir oto lastik dükkanına annesinin elinden tutarak gitmekte, babasını ziyaret etmektedir. Çünkü küçük Sinan ilkokula İçeri Çumra’da başlamış, ikinci sınıf öğrencisi iken anne ve babası ile Konya’ya gelmiş, hem Konya’ya hem de yeni okuluna alışmaya çalışmaktadır. KÜÇÜK SİNAN KÖPEĞİNİ ÖZLEMEKTE Küçüksönmez ailesi Uluırmak’ta müstakil bir eve yerleşirlerken çocukların aklı fikri kasabalarındaki dünyaya gözlerini açtıkları tek katlı evlerindedir. O evlerindeki tavukları, koyunları, inekleri artık Uluırmak’taki bu yeni evlerinde yoktur. Küçük Sinan ise kasabalarındaki o kara köpeğini özlemektedir. Çünkü en güzel çocukluk yılları karabaş ile geçmiş. Karabaş, onu o küçücük cüssesi ile çoban köpeklerinden dahi korumuştu. Ama artık köpeği yoktur. Sinan ağabeyleri ile birlikte yeni çevreye, yeni evlerine ve de mahalle arkadaşlarına ısınırken hızla büyümektedir ve bir gün babası elinden tutarak ortokula kayıt için Sinan’ı Devrim Ortaokulu’na yazdırır. ORTA BİRDE VOLEYBOLLA TANIŞTI Sinan artık ortaokul öğrencisidir. Beden Eğitimi öğretmenleri ise bugün hala İmam Hatip Lisesi’nde kutsal mesleğini aynı ciddiyet ile sürdüren İbrahim Tatuk hocadır. İbrahim öğretmen bütün erkek öğrencileri bahçeye dizmiş, sporcu adayı öğrencileri seçmektedir. Seçme sonunda İbrahim öğretmen birinci sınıf öğrencisi Sinan’ı voleybol takımına almıştır. Oysa voleybol sporu o yıllarda değil Konya’da, Türkiye’de bile öyle popüler bir spor branşı değildir. Her şeye rağmen İbrahim öğretmen, aralarında Sinan Küçüksönmez’in de bulunduğu öğrenci grubunu voleybol topu ve sporu ile tanıştırıp gelecekte belki de birbirinden güzel başarılara imza atacak. Bugün ise geleceğin voleybolcularına maddi ve manevi destek veren bir iş adamını okulun toz toprak içindeki bahçesinde yüreğine sevginin tohumlarını atmaktadır. OKUL TAKIMINDAN ŞEKERSPOR’A Okul takımı ile önce voleybol sporu ile tanışan Sinan artık rüyalarında maç yapmakta, kurduğu hayallerde ise şampiyonluklara koşmaktadır. Öğretmenlerinin de yönlendirmesi ile Sinan bir anda kendini o yıllarda bu spor dalına özellikle alt yapıda büyük yatırımlar yapan Şekerspor’da bulur. Evet Sinan Küçüksönmez artık lisanslı bir sporcudur. Hem okul takımında hem de aynı hocası ve takım arkadaşları ile Şekerspor’da file mücadelesi vermektedir. GAZİ LİSESİ VE YENİ ŞAMPİYONLUKLAR Ortaokulu vasat bir öğrenci olarak tamamlayan Sinan Küçüksönmez artık Konyamız’ın en köklü ve tarihi okullarından Gazi Lisesi’nin öğrencisidir. Lisede de dersleri yine vasattır Ama Sinan’ın spor grafiği hızla yükselmekte, çocukluk hayallerinden sonra gençlik hayallerinde de voleybol sporu yer almaktadır. Bu arada önce okullar arası Konya birinciliğinde şampiyonluğu yaşamakta, yıllarca verilen mücadelenin, azmin, terin, antrenmanların karşılığını bu büyük mutluluk ile karşılamaktadır. Sinan Küçüksönmez için artık voleybol her şey olmaktadır. Sinan”ın okulları değişmekte, ama Yeşil-Beyazlı renklerine aşık olduğu Şekerspor değişmemektedir. Değişen tek şey artık antrenörü Hasan Civcik’tir. LİSEDEN SONRA ÜNİVERSİTE YILLARI “Ben hiçbir zaman öyle çok başarılı derecelerle sınıf geçen bir öğrenci olmadım. İlk ortaokul ve lisede hep normal bir öğrenciydim” diyen Sinan Küçüksönmez üniversite sınavlarına girmiş, ama kazanamamıştır. O sınav Sinan’ı çok etkilemiştir. Aslında babasının işleri gayet iyidir. Abileri ile dükkanları çok güzel işlemekte, para kazanmaktadırlar. Ama Sinan’ın aklı üniversite sınavlarındadır. Azmeder ve bir yıl sonra tekrar girdiği sınavda Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü’nü kazanmıştır. KAPRİSLİ OKUL MÜDÜRÜ YÜZÜNDEN ÖĞRETMENLİKTEN İSTİFA ETTİM Üniversiteyi de istikrarlı bir şekilde bitirip öğretmenliği kazanan Sinan Küçüksönmez 1993 yılının ilk baharında mezun olduktan sonra aynı yılın sonbaharında artık öğretmendir ve ilk görev yeri de Altınekin Lisesi’dir. Öğrencilerini ve öğretmen arkadaşlarını çok sevdiğini hiç unutamadığını anlatan Sinan Küçüksönmez “O yıllar, aylar çok güzeldi. Ama kaprisli bir müdür yüzünden ancak bir buçuk yıl dayanabildim ve öğretmenlikten istifa ettim” diyor. 1995 -97 yılları arasında tekrar babasının dükkanına dönen Sinan Küçüksönmez abisi ve kardeşi ile oto lastiği dükkanında çalışmakta, iş hayatına atılmak için sabırsızlanmaktadır. ASKER OCAĞINDA YİNE SPOR 1997 yılında vatani görevini yapmaya karar veren Sinan Küçüksönmez artık Ankara Etimesgut’ta Karagücü’ndedir. Rutin içtimaların dışında komutanlarının nezaretinde asker arkadaşları ile Karagücü’nün başarısı için ter dökmektedirler. Karagücü arka arkaya aldığı başarılar ile l.lige yükselebilmek için Erdemir Ereğlispor ile final maçı yapar. Karagücü maçı kazanır. Ancak Erdemir Ereğlispor yöneticileri terhis olan bir oyuncunun oynatıldığını iddia ederek maça itiraz ederler. Bu kez final maçı İstanbul’da oynanacaktır. Karagücü İstanbul’daki maçı kaybeder ve Erdemir Ereğlispor artık l. ligdedir. Ve de yıllarca başarı ile ligde kalacaktır. 10 YAŞINDA ULUIRMAK’TA KIZKAÇIRAN SATTIM Günümüzün genç ve başarılı iş adamı Sinan Küçüksönmez ilk ticaret yaptığı günleri, para kazandığı yılları hatırlarken çok gerilere gitmekte, maziye dalmakta ve gözleri ile bir noktaya kilitlenip anlatmaktadır. “1981-82 yıllarıydı. Henüz 10 yaşında idim. O zaman biz çocukların en çok sevdiği şey adı kızkaçıran olan patlayıcılardı. Nereden aklıma geldi bilmiyorum. Tevfikiye Caddesi’ne gittim. Orada bu kız kaçıranları toptan satan dükkanlar vardı. Annemden aldığım kutuya toptan fiyatına kız kaçıranlar aldım. Hemen mahallemize döndüm. Uluırmak’ın ara sokaklarında bunları satmaya başlamıştım. İlk paramı kazanıyordum ve heyecandan yerimde duramıyordum” diyor. ÜNİVERSİTEDE TİŞÖRT SATIP KOT PANTOLON PARASI KAZANDIM Üniversite yıllarında da ticaret yapmak, para kazanmak, iş yapmak bir tutku oluyordu. Bu tutku içimde gittikçe büyüyor, beni etkiliyordu. Baskı işinde çok teknik olan bir arkadaşım ile önce Toptancılara gittik ve tişörtler aldık. Üzerlerine önce bölümümüzün armasını yaptık. Sattık. Çok iyi para kazanıyorduk. Sonra bu işe devam ettik. O yaz kazandığım para ile çok moda olan Levi’s marka bir kot pantolon almıştım. ASKERLİK DÖNÜŞÜ EVLİLİK Vatani görevini tamamlayarak Konya’ya yeniden ailesinin yanına dönen Sinan Küçünsönmez artık Eski Garaj’dan Tekstil Pazarı’nda Kamyon Garajı olarak bilinen yere taşınan baba tezgahında kardeşleri ile çalışmaktadır. 1999 yılında İngilizce öğretmeni olan eşi ile yaşamını birleştirir. Bu çiftin bugün üç yaşında Necla Elif isimlerini verdikleri biricik kızları vardır. EVLENDİM AMA VOLEYBOLDAN KOPMADIM, KOPAMAM Askerlik dönüşü evlenen Sinan Küçüksönmez için spor bitmemiştir. Önce o yıllarda bu spor dalında Konya’nın en güçlü kulüpleri arasında yer alan DSİspor’da top oynayan Sinan Küçüksönmez daha sonra bugün Voleybol l. liginde şehrimizi temsil eden Meram Belediyespor’a geçmiştir. O yıllarda yöneticilik için kolları sıvayan ve geçen sürede sporculuk gibi başarılı bir yönetici olan genç iş adamı bugün lig mücadelesi veren Selçuk Üniversitesi bayan takımına da maddi ve manevi destek olmaktadır. HATİCE ÖĞRETMENİN ARKASINDAN AĞLADIM İlkokulda bir öğretmeniz vardı. Bir sene bizim öğretmenimiz oldu. Ondan sonra okuldan ayrıldı. Hatice Civcik öğretmenimizin bizi bırakıp okuldan ayrılması tüm sınıf gibi beni de çok etkilemişti. Günlerde Hatice öğretmenimizin arkasından ağladım. Onun yokluğuna çok zor alıştık. Okul denildiği zaman, öğretmenlik yaparken hep Hatice öğretmen gözümün önüne gelir yine içim kararır. KÖPEĞİM DE ÖLÜNCE ÇOK AĞLAMIŞTIM Öğretmenimin okuldan ayrılışı gibi çocukken İçeri Çumra Kasabası’nda beni en çok üzen, etkileyen, ağlatan ise karabaşın ölümü idi. Benim çocukluk yıllarında en sadık arkadaşım, dostum, her şeyim, beni koruyan ve benim koruduğum o küçük köpeğimdi. O öldüğü zamanda günlerce ağlamış, onu aramıştım. BABAMDAN BANA KUMAR DERSİ Ortaokul’da 12-13 yaşlarındaydım. Bir gün babam beni yanına çağırdı ve o zaman için çok tutulan küçük delikli atlama denilen bir oyun oynayacağımızı söyledi. Çok sevinmiştim. Ama babamın bir şartı vardı. Bunu para ile oynayacaktık. Kabul etmiştim. O zamanlarda mavi bandrollu Malbora sigarası çok önemli idi. İki sigara paketi para kaybettim. Ne kadar harçlığım, param var ise babam hepsini benden aldı. O günden sonra bir daha elime para ile oynanan oyunları almadım. Yıllar sonra bu delikli atlama oyunu ile babamın bana kumara karşı çok iyi bir ders verdiğini anladım PARAYI İLK DEFA GÖREN ÇOBAN KARPUZ İLE MUTLU OLDU 1989 yılı idi. Arkadaşlar ile birlikte Akviran’ın üstlerinde Toroslar’ın tepesinde pikniğe gitmiştik. Bir ara 8-9 deveyi güden bir çoban, develer ile birlikte bizim piknik yaptığımız pınarın yanına gelmişti. Genç çobanın hali bizi çok etkilemişti. Onun yanına gidip sohbet ettik. Ve kendisine çıkartıp biraz para verdim. Çoban verdiğim paraları evirip çevirip bakıyordu. Anladım ki para onun için bir kağıt parçası olmaktan başka bir şey değildi. Evet genç çoban parayı ilk defa görüyordu. Bu kez kendisine karpuz ikram hediye ettik. Çoban çok sevinmişti. Ama Toroslar’ın tepesinde parayı tanımayan bir insan bizi gerçekten şok etmişti. GURURLU ÖĞRENCİM AÇTI AMA Kısa öğretmenlik hayatımda beni çok etkileyen, unutamadığım bir olayı ise Altınekin’de yaşamıştım. Okulda öğle saatlerinde bir saat boşluk olurdu. Tüm öğrenciler ve öğretmenler öğle tatilinde yanlarında getirdikleri çıkınlarında karınlarını doyururlardı.Bir gün yine öğle saatinde öğretmen arkadaşlarımız ile karnımızı doyuruyorduk. Bir ara pencereden dışarıya baktığım zaman bir öğrencimin yalnız başında duvarın dibinde tek başına oturduğunu gördüm. Onu yanıma çağırdım ve niye yemeğini yemediğini sordum. Bana tok olduğunu söyledi. İnandırıcı gelmemişti. Israr ettim ve zorla para verdim ve karnını doyurmasını istedim. Parayı alan öğrencim gitti ve bir süre sonra geldi. Karnını doyurmuş, paranın üstünü ise bana iade ediyordu. Bu işte küçücük onurlu bir çocuk portresi idi. Açtı, aç olmadığını söylüyordu. Parayı alıyor, karnını doyurduktan sonra kalanını getiriyordu. Tabii bu okulda veli toplantılarında ellerinde kasketleri ile sizin paranızı biz veriyoruz diyen, kızdığı zaman tayinimizi çıkartacağını iddia eden insan portreleri ile de karşılaşıyorduk. DİVAN EDEBİYATINA ÇOK MERAKLIYIM Yaşantısı spor ve ticaret gibi iki büyük mücadele arasında geçen Sinan Küçüksönmez’in en büyük hobisi ise edebiyat. Hem de Divan Edebiyatı. Fırsat buldukça divan edebiyatı eserleri okuduğunu, arkadaş toplantılarında beyitler ile sohbet ettiğini söyleyen Küçüksönmez “ İngilizcem çok iyi. Sporu çok severim. Ama divan edebiyatı benim en büyük tutkum” diyor. SPOR SALONU YAPTIRMAK MUSİKİ CEMİYETİ KURMAK İSTİYORUM Sinan Küçüksönmez bu dünyada yapmak istediklerini, hayallerini, ideallerini bir bir sıralarken söylediği iki hedef gerçekten çok dikkat çekici idi: Mesela bir kapalı spor salonu yaptırmak istiyorum. Böyle modern, eksiksiz, her şeyi ile dört dörtlük bir spor salonu. İçinde yüzlerce çocuk spor yapmalı, aileler kendi yuvaları gibiymiş gibi oraya gelmeli. 24 saat orası dolup dolup taşmalı. Böyle bir salon benim hayallerimi süslerdi. Türkiye değişiyor, gelişiyor. Değişim Konya’da da çok hızlı, burada da fikir zenginliği var. Böyle bir spor salonu Konya için ihtiyaç, bu eseri de ben yapmak isterim. Ayrıca bir Musiki Derneği kurmak isterim. Benim sporun dışında resim yapmak, müzik aleti çalmak gibi bir yeteneğim yok. Ama böyle yeteneği olan çocuklara, insanlara ise büyük hayranlık duyarım. KIZIMIN İŞİMİN BAŞINDA OLMASI BÜYÜK ARZUM Henüz üç yaşında olan kızı Necla Elif’in en iyi ve güzel şartlarda hayata alışabilmesi, yetişmesi için anne baba büyük bir hassasiyet gösteriyorlar. İngilizce öğretmeni olan anne sırf kızına daha çok vakit ayırabilmek için öğretmenlikten fedakarlık etmiş. Ama baba Sinan “Kızımın yetişip okumasını, ahlaklı kültürlü bir insan olmasını arzuluyorum. Mesela iyi bir işletmeci olup kendi iş yerimizin başında olabilir” diyor. DÜNYAYI GEZİYOR, FAVORİSİ MİSTİK ÜLKELER Sinan Küçünsönmez işi gereği sık sık yurt dışına çıkıyor. Ayrıca sevmeyi ve doğayı da seviyor. Pek çok ülke gezmiş. Gittiği ülkelerin sayısını bile bilmiyor. Ama onun favori ülkeleri Hindistan, Uzak Doğu, Mısır gibi mistik özellikleri olan ülkeler. KÜBADA TARKAN ŞARKILARI ÇALIYOR Yurt dışında etkilendiği bölgeleri anlatırken 2000 yılındaki Küba’yı unutamıyor: Küba da benim için çok ilginç bir ülke idi. Ama bu ülkeyi gezerken bütün iş yerlerinde, mağazalarda Tarkan’ın şarkılarının çalması beni öylesine etkiledi ki Küba benim için hep o şarkılarla aklıma gelir. KOYU BİR FENER FANATİĞİ Böylesine spor ile iç içe olan, çocukluk yıllarını, gençlik yıllarını spora veren, halen de bir yönetici olarak spora maddi ve manevi destek olan Sinan Küçüksönmez’in elbette hangi takımı tuttuğunu öğrenmek istedik: Elbette benim için de önce Konyaspor ve Konya takımları gelir. Ama üç büyükler içinde şüphesiz ve katıksız Fenerbahçeli’yim. TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK İKİ MARKASINDAN BİRİ BÜSAN’da KONLAS markası artık oto lastiğinde ihraç ve ithalat dendiği zaman Türkiye sınırlarını aşmış durumda. Babalarının Devrim Ortaokulu karşısında bulunan ve Konya’nın ilk otogarında 60 metrekarelik dükkanı bugün için BÜSAN’da 120 bin metrekareye ulaşmış durumda. Üç kardeşin, babalarının izinde el ele, gönül gönüle vererek iş dünyasındaki başarıları Konya’nın Konyalı’nın marka olma yolundaki başarıları içinde çok güzel bir örnek… |