Konyanın meşhur ve meçhul yüzleri

Benim din düşmanları ile hiç işim olmaz’ diyen başarılı iş adamı Hanefi Ulusoy insanların dünyanın hızlı gelişiminden ve değişiminden en iyi şekilde istifade etmesi gerektiğini de söylerken, dinin siyasete ya da bir yerlere alet edilmesine çıkışıyor

Kerpiç köy evinden çıkıp rekora imza atan mimar: Hanifi Ulusoy


Özellikle Mimarlık öğrencisi iken dünyasının geliştiğini, ufkunun açıldığını söyleyen başarılı iş adamı Hanifi Ulusoy: Köyde,çocukluğumda, gençlik döneminde Konya’da hayallerimi çizerken hiçbir zaman buralara, bu yerlere geleceğimi, bu başarılara ulaşacağımı düşünmemiştim. Kısaca hayalini bile kurmamıştım. Belki bir resmi dairede devlet memuru olmanın, ev ve araba sahibi olmanın hayallerini kurmuşumdur. Ama buralara geleceğimi hiç mi hiç düşünmemiştim. Mimarlık insanın hayalini geliştirir, ufkunu açar…


Ulusoy özellikle genç kızların okutulması ve eğitimlerinin yaptırılmasını arzu ediyor. Bu arada ‘Benim din düşmanları ile hiç işim olmaz’ diyen başarılı iş adamı insanların dünyanın hızlı gelişiminden ve değişiminden en iyi şekilde istifade etmesi gerektiğini de söylerken, dinin siyasete ya da bir yerlere alet edilmesine ise kesinlikle karşı çıkıyor…


Uğur ÖZTEKE


Konya’nın Hayıroğlu Köyü’nde iki katlı, ahırı ve samanlığı olan kerpiç bir evde dünyaya gelen 45 yaşındaki mimar Hanifi Ulusoy, bugün toplam 8 bin konut ile 360 fabrikanın projesine imza atarak Türkiye’de kırılması güç bir rekoru elinde bulunduruyor.


İş dünyasında çalışkanlığı, dürüstlüğü ve sektörde hep ilklere attığı imzalarla bilinen mimar Hanifi Ulusoy aynı zamanda örnek bir aile reisi ve baba.


Yakın çalışma arkadaşlarının anlattıklarına göre ‘Gündüz evi yansa işini bırakmaz, gece fabrika yansa evden çıkmaz’ biri olarak tanımlanan Hanifi Ulusoy, çalışmaları gibi son derece ilginç bir yaşam felsefesine de sahip: “Dini siyasete karıştıranlara ,din üzerinden bir şeyler kapmaya çalışanlara karşıyım, ama din düşmanları ile de hiç işim olmaz” derken özellikle kız çocuklarının okutulması, eğitimlerinin tamamlanması yönünde idealist bir düşünceye sahip.


Kerpiç Evden Tatil Köylerine Uzanan Bir Hayat


Öğretmen bir baba ve ev hanımı bir annenin beş çocuğundan biri olarak dünyaya gelen Hanifi Ulusoy, bütün kardeşleri gibi ailesinin desteği ile her şeyden önce eğitime ağırlık vermiş. Elbette bunda bilinçli bir eğitimci olan baba Mehmet Ulusoy ile güngörmüş anne Emine Ulusoy’un büyük katkıları var. Kardeşleri doktor, inşaat mühendisi, mimar ve çiftçi olan Hanifi Ulusoy, sırası ile Hayıroğlu İlköğretim Okulu, Devrim Ortaokulu, Karatay Lisesi ve S.Ü. Mühendislik-Mimarlık Fakültesi’ni başarıyla bitirirken, sınıf arkadaşları tarafından çalışkanlığı, sessizliği ve efendiliği ile tanınmış.


Özellikle mimarlık öğrencisi iken dünyasının geliştiğini ufkunun açıldığını söyleyen başarılı işadamı, “Köyde çocukluğumda, gençlik döneminde Konya’da hayallerimi çizerken hiçbir zaman buralara, bu yerlere geleceğimi, bu işleri başaracağımı düşünmemiştim. Kısaca hayalini bile kurmamıştım. Belki bir resmi dairede devlet memuru olup ev ve sahibi olmanın hayallerini kurmuşumdur. Ama buralara geleceğimi hiç mi hiç düşünmemiştim” derken adeta gözlerinin içi parlıyordu. Ama bu mesleğin kendisini geliştirdiğini söyleyen Ulusoy, ‘Mimarlık mesleği insanın hayalini geliştirir, ufkunu açar’ diyor. Mimarlık öğrencisi iken Nalçacı Caddesi’nde yapılan büyük binaların projelerinin hayalini süslediğini hatırlatan Hanifi Ulusoy, bugün Bosna Hersek’teki 4 bin konutluk Hizmet-Yörünge konutları, 3 bin konutluk AZRA tatil köyündeki GARANTİ Konutları, binden fazla sayıda olan diğer konutlar ile BÜSAN’daki 360 fabrikanın  projesine imza atarak 45 yaşında, alanında Türkiye’de gelmiş geçmiş hiçbir mimarın elde edemeyeceği başarıya, daha doğrusu bir rekora imza atmış durumda.


‘Ben Konya’ya hastayım’


Hanifi Ulusoy’un, inşaat sektöründeki çalışma arkadaşları ile birlikte kurduğu TERMOBİMS alanında Türkiye’nin en büyük tesisi, yine 1994 yılında  kurdukları KONBETON bu sektörde  bir ilk. Prefabrik kaplamada günlük 25 bin metrekare üretimle Türkiye’de sektörün ilk üçü arasında, hazır demir fabrikasını 1996’da faaliyete geçirdikleri zaman yine bir ilki gerçekleştirmişler. Bu fabrikanın önemi 17 Ağustos büyük depremi ile daha iyi anlaşılmış ve Türkiye’de bu tesislerden yüzlerce kurulmuş. Ama KONBETON bugün çalışma hacmiyle Türkiye 4.’sü. Bunları tek tek anlatırken sanki o günleri yeniden yaşarcasına duygulanan, heyecanlanan Mimar Ulusoy, ‘Arkadaşlarımızla Türkiye’de hep ilkleri yaptık.BÜSAN bir ilkti. TERMOBİMS bir ilk idi .GARANTİ KONUTLARI da bir ilk. İlk defa Türkiye’de, hem de Anadolu’da bir tatil köyü inşa ediyoruz’ diyordu. Bunun üzerine “Madem bu kadar büyük dev projelere imza atıyorsunuz. Niye Konya? Ankara veya İstanbul değil?” diye sordum. “Hayır benim hastalığım Konya. Bu projeler kurulurken Ankara, İstanbul diye düşünüldü. Ama biz önce Konya dedik. Başarıyı da Konya’dan yakaladık” şeklinde cevap verdi.


Silah, at ve köpek sevdalısı


Bunca yoğun ve riskli bir çalışma temposu içinde kendine özgü tutkuları da var Hanifi Ulusoy’un. Yine çalışma arkadaşlarının anlattıklarına göre Hanifi Ulusoy bir silah tutkunu. Yanında Baretta F 92 taşıyormuş. Yani bu silah ancak meraklılarında bulunurmuş. Ama Ulusoy’unki biraz daha ender rastlanan cinsinden, en nadir bulunanlarındanmış. Çünkü bu Baretta F 92’nin beyaz renkli olanındanmış.


Hanifi Ulusoy’un silahla ilgili bir anısını anlatan çalışma arkadaşlarından Davut Paşabekiroğlu “Aman abi, kimse Hanifi bey ile atış konusunda iddiaya filan girmesin. Yıllar önce ben onun bu konuda bu kadar iddialı olduğunu bilmezdim. Bir gün atarsın atamazsın diye iddiaya girdik. Aslında ben de bu konuda hayli iddialıyımdır. Kendime güvenince zorla takım elbisesine iddiaya girdik. Atışa gittik. Ve kaybettim. O günden sonra silah ve atış konusunda yanında konuşmuyorum dahi” diyordu. Çalışma arkadaşları Hanifi Ulusoy un geçen seneye kadar evinde eşek olduğunu da söylerken “At onun için bir tutkudur. Köpekleri çok sever. Kısaca bütün hayvanları sever” diyorlardı.


Annesi, babası ve ailesi onun herşeyi


Çevresinde ‘örnek bir baba’, ‘iyi bir aile reisi’ olarak tanımlanan Hanifi Ulusoy’a bu konuda kendi görüşünü sorduğumuz zaman, “Herhalde en iyi baba yarışması yapılsa kazanırım. Ben annemden babamdan böyle gördüm. Onların duasını, rızasını almadan hiçbir şey yapmam. Onların duasına inanırım. Ben onlardan ne gördü isem, eşime ve çocuklarıma da öyle davranmaya çalışıyorum” diyor.


İyi bir baba


Eşi Yrd. Doç. Mine Ulusoy, Selçuk Üniversitesi’nin gelecek vadeden öğretim üyelerinden. Çocukları Hayriye Elif Ulusoy, Emine Ebru Ulusoy ve Ahmet Yasin Ulusoy ise eğitimlerini başarı ile sürdürüyorlar. Kızlarının mimar, oğlunun ise doktor olmasını arzulayan Hanifi Ulusoy, ailesinden söz ederken gözleri adeta ışıl ışıl oluyor, yüzü gülüyordu. ‘Tabii ki her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın vardır’ sözü Hanifi Ulusoy için de geçerli oluyordu. Mine Ulusoy’dan söz edince, sürat tutkusundan söz etmeden geçemeyeceğiz. Arabaya binmeyi ve hızı çok seven Mine hanım sık sık radara yakalanan nadir bayan sürücülerdenmiş. Yoğun çalışma temposunda adeta hiç yürümeyen ve otomobilden inmeyen Hanifi Ulusoy’un ise bu konuda ne bir tutkusu ne de merakı varmış. Yine yakın çevresi iş adamının kullandığı otomobillerin kirliliğinden şikayetçi olarak “Onun arabasına bir de tuvalet yaptıracağız” diye espriyi patlatıp ortamı yumuşatıyorlar sık sık.


Zor durumdaki insanların yardımcısı


Yine çalışma arkadaşları Hanifi Ulusoy’un özelliklerini sıralarlarken, “Kimin yardıma ihtiyacı varsa, en zor anda onun yanında olur. Kimse onun bu yönünü bilmez. Davut Bey’in 14 yaşındaki yeğeni vefat etti. Hastanede tedavi görüyordu. Davut abi gece yarısı hastaneye gittiği zaman bile Hanifi beyi kapıda beklerken görüyordu” diyorlar. Kendisinin geldiği yeri hiçbir zaman unutmadığını, garibanların dostu olduğunu söyleyen çalışma arkadaşları, “Bir kimse yardım istediği zaman mutlaka ona yardım eder. Gariban insanı kapıda karşılar, kapıya kadar uğurlar” diye konuşuyorlar.


Din düşmanları ile işim olmaz


Türkiye gerçekleri üzerinde konuşurken, siyasetin dine alet edilmesine kesinlikle karşı çıkan Ulusoy özellikle genç kızların okutulmasını ve eğitimlerinin tamamlanmasını arzu ediyor. Bu arada “Benim din düşmanları ile hiç işim olmaz” diyen başarılı iş adamı insanların dünyanın hızlı gelişiminden ve değişiminden en iyi şekilde istifade etmesi gerektiğini de belirtiyor.


Hiçbir kötü alışkanlığı olmayan Hanifi Ulusoy aynı zamanda hiç de kahve içmezmiş. Ev halkı kahve içerken Hanifi Bey’de süt içermiş. Vakit buldukça Türk filmi izlemeyi, çocukları ile birlikte olmayı tercih eden Ulusoy aynı zamanda da inat imiş. Yakın çevresine bile zaman içerisinde bütün dediğini kabul ettirirken, çok karşı çıkıldığı zaman bile bunu zamana bırakır ama sonunda dediğini yaptıran taraf olurmuş.


Hanifi Ulusoy’u anlatanlar yine bir çift söz üzerinde adeta birleşiyorlar: Hanifi bey kesinlikle ikinci olmayı kabul etmez. O hep birinci olacaktır. Bir lafı iki defa söylemeye ya da bir lafın kendisine iki defa söylenmesine ise asla tahammül edemez.