Geçtiğimiz hafta salı günü, THY'nin UEFA kupası grup maçları için Konyaspor'a tahsis ettiği özel uçakta adımıza ayrılan koltuğa oturup Fransa'nın Marsilya şehrine gidecek, perşembe akşamı oynanacak maçı da basın tribününden izleyecektik...
Maç için haftalar önce ismimizi yazdırdık ve pasaportumuzu vesairemizi hazır ettik. Gidiş günü yaklaştıkça Konyaspor iletişim biriminden aranıyor ve programın değiştiğini öğreniyorduk. Geçen yıl da aynı serüven yaşanmış; futbolcular, teknik heyet, kulüp yönetimi, şehir protokolü ve basın mensupları THY'nin özel uçağıyla takımın kampa gireceği otelde misafir edilmişlerdi. Kimseden bu gidiş geliş için bir para istenmemişti, ama bu sefer bize gitmek isteyen gazeteciler kulübe 500 TL bağışta bulanacaklar dendi. Eyvallah, yatıralım dedik. Ertesi gün tam da bankaya parayı yatırmak üzereyken tekrar arandık. Gerek kalmadı, para yatırmayacaksınız ancak uçaktan indiğiniz andan itibaren başınızın çaresine bakacaksınız. Sizi takımın, yönetimin ve şehir protokolünün kalacağı otele götürmeyeceğiz dediler. Bir bit yeniği vardı, bişeyler ters gidiyordu, ancak bunu da sorun etmedik, tamam biz başımızın çaresine bakarız diyerek otel rezervasyonumuzu yaptırdık...
Ve nihayet ağızda ıslana ıslana iyice çürüyen bakla uçağın kalkmasına 24 saat kala çıkarıldı. Maça birlikte gitmeye karar verip aynı otelde rezervasyon yaptırdığımız Yeni Haber Gazetesinin sahibi Lokman Koyuncuoğlu'nu bazı yönetim kurulu üyeleri bir yere çağırarak "Yahu arkadaş senin için kaç kez programı değiştirdik, acaba gelmez misin diye, ama ısrarla gelmek istedin. Biz senin bu uçakla Fransa'ya gelmeni istemiyoruz. Yönetim Kurulunda bu şekilde bir karar aldık. Kusura bakma!" deyiveriyorlar...
Nasıl yani?!..
Bir gazete sahibini üstelik THY'nin yerel medyaya tahsis ettiği koltuklar boş kalma pahasına kim bu uçağa almak istemez! Hangi hakla böyle bir şey dillendirilebilir! Bu izahı yapılamayacak 'yasak' uygulamasını kibar bir tavırla muhatabına söylerler. O da tamam, bu uçağa siz beni almazsanız, ben de kendi imkanlarımla gider o maçı orada izlerim ve konuyu kamuoyuyla da paylaşırım der. Onlar da sen bilin derler...
Lokman Bey kendisine bu tebliğ yapıldıktan sonra durumu bana açtı. Ben de şaşkınlıkla olur mu öyle şey, şaka yapıyorsun dedim, ama maalesef doğru imiş. Meselenin aslını öğrenmek için Konyaspor kulüp başkanını aradım ve bu nasıl bir uygulama, yönetim kurulu böyle bir kararı nasıl alabilir, akla da mantığa da sığmaz. Hem nasıl bir suç işlenmiş ki böyle bir ambargoyla karşı karşıya kalınmış diye sordum. Doyurucu bir bilgi alamadım. Ardından bazı yönetim kurulu üyelerini arayıp meselenin aslını sordum. Kimisi bilgisi olmadığını kimisi de watsap grubunda böyle bir şeyler yazıldığını, ama kendisinin katılmadığını söylediler...
Yani kulüp yönetim kurulu bir gazeteciyi uçağa almama kararı alıyor, ama görüştüğümüz hiç bir yönetim kurulu üyesi kendisinin böyle düşünmediğini kararın kendisi dışında alındığını söylüyordu. Hayretler içerisinde kulüp başkanını tekrar aradım ve “başkan şayet bir ağırlığın varsa şimdi koy ve meseleyi çöz. Yoksa bu ayıpla gidemezsiniz” dedim. “Çözemem, ısrar etme” dedi. Demek ki karar onun da üstünde alınmıştı! Acaba kulübü eski başkan mı yönetiyor diye düşündük! Kimse sahip çıkmıyordu, ama ortada kocaman bir ayıp vardı. Afedersiniz sessiz osuruk gibi kimin çıkardığı belli değil, ama kokusunu herkes çekiyordu!..
Siz bu ayıplı kararınızı değiştirmiyorsanız ben de gelmiyorum sizin uçağınızla dedim. Sen bilirsin dedi başkan, ben bildim ve ismimi sildirdim...
Sonra biz Lokman Beyle ertesi gün başka bir uçağa bilet aldık ve Önce Lyon'a ardından da Marsilya'ya giderek gönlümüzce gezdik dolaştık ve maç saati gelince de gittik paşalar gibi maçımızı izledik...
Yaşandı geçti gitti deyip öylece koymak var meseleyi...
Ne için böyle bir karar alındığıyla ilgili tahmin yürütmek ve eteğimizdekileri kamuoyu önünde dökmek var. Bilinmeli ki Konya'da FETÖ ile mücadeleyi en başından bu yana özel olarak takip eden gazetelerden birisi Memleket'tir. Memleket Gazetesi daha dershane tartışmalarında tarafını belli etmiş ve paralelcilerle mücadeleye girişmişti. 2014 yılında bizzat Fetonun şahsi avukatı Nurullah Albayrak beni dava etmiş ve dava temyizdeyken 15 Temmuz yaşanmıştı. Darbe gerçekleşmiş olsaydı Konya'daki gazetecilerden ilk evvela ele alınacak bizdik. Belki de başımıza bir kurşun sıkılıverecek ve bir çukura atılacaktık!
Fetö mücadelesini ciddi olarak takip eden gazetelerden birisi de Yeni Haber'dir. Tahminim Lokman Bey'e uygulanan bu ambargonun altında da kulüp başkanında Bylock çıkması sonrası yaptığı haber yatıyor.
O günün gazetelerine bakarsanız hangi gazete, televizyon veya haber sitesi bu haberi nasıl görmüş anlaşılır. Hiç görmeyip bu haberi yapmayanlar da en iyi gazetecilerdir artık birilerinin gözünde. Arşiv diye bir şey var, kimin ne yaptığını yıllar sonra bile ortaya koyuveriyor...
Yazacak daha çok şey var, ama lafın tamamı deliye anlatılır, babından kısa kesiyorum...
En iyisini Allah bilir. Yargının hakkaniyetle bu konularda güzel kararlar alacağına dair inancımızı koruyoruz. Dahası önümüzdeki günlerde enteresan gelişmelerle karşı karşıya kalabiliriz. Ertuğrul Gazi atamın da dediği gibi 'toy sizin olsun av benim' diyorum beyler...