Açıkçası Güngörenspor-Konyaspor maçı hiç de beklediğim gibi başlamadı. Çaykur Rizespor yenilgisinden sonra, ligin son sırasında da olsa, Konyaspor’un İstanbul’da oynanacak maça stresli çıkacağını düşünüyordum. Defansta cezalı olan Erdinç’in yerine daha 18’ine yeni girmiş Abdülkerim’in oynaması da taraftarı korkutan bir diğer konuydu.
Üç dakikada üç atak yapan Yeşil Beyazlılar, serbest vuruşta Alvaro Meija ile golü bulunca maçın o dakikada bittiği anlaşıldı. Yani Konyaspor’un kazanacağı belli olmuştu. Yoksa skorun artacağı aşikardı. Kaleci Pawelek’in cepheden ve Selim’in çizgiden çıkardığı toplar gol olsa dahi çok şey değişmezdi. İkinci gol Ali Dere’den gelince İstanbul’da yaşayan ve Konyaspor’u yalnız bırakmayan Konyalılar da rahatladı. Ali’nin gol sevinci bana hafta içinde söylediklerini hatırlattı.
Çaykur Rizespor maçından sonra, Recep, Ali Dere, Muhammed, Salih Eken ve Hasan Hüseyin Köse ile birlikte Kazım Özenç Seçen İlköğretim Okulu’nda Beden Eğitimi Öğretmeni Osman Durmuş Hoca’nın düzenlediği panelde bir araya geldik. Orada Ali Dere’nin diğer iki arkadaşına nazaran Rize yenilgisinden daha fazla etkilendiğini hissettim. Robak ile birlikte akıl almaz goller kaçırmışlardı. Uykularının kaçtığı kesindi. Güngören maçında Recep’in defansın arkasına attığı harika pası gol yaptıktan sonra yaşadığı sevinç, tüm sezon boyunca kendisinden bekleneni yapamayan bir oyuncunun nasıl rahatladığını gösteriyordu. Ali Dere, o panelde oyuncu karakteriyle ilgili de işaretler veren önemli sözler sarf etti.
Soru: (bir kız öğrenciden geldi): “Futbol sizin için ne ifade ediyor? Aşk mı, sevgi mi yoksa para mı”?
Ali Dere: “Açık konuşmak istiyorum. Futbol bence ilkokul çağlarında sevgi, futbolun tadını almaya başladığınız benim gibi yaşlarda aşk, 30’lu yaşlarda ise paradır”. (alkışlar)
Soru: “Teknik direktörler size hiç kızıyor mu”?
Ali Dere: “Tabi ki kızıyor. Ben geçen yıl da süper ligde oynadım. Ziya Doğan da, Yılmaz Vural da takımın küçüğü olduğum için hep bana kızıyorlardı. Kayserispor maçını hiç unutmuyorum. O maçta ilk on birde oynuyordum. Teknik direktör Yılmaz Vural’dı. Maç boyunca bana kulübeden hep bağırıp çağırmış. ‘Ne biçim oynuyor bu çocuk? Bu çocuktan futbolcu olmaz. Sen nasıl futbolcusun?’ gibi sözler sarf etmiş. Daha sonra ben o maçta gol attım. Bu kez Yılmaz Hoca, “ya bu çocuğun iyi futbolcu olacağı belli. Süpersin Ali” gibi tam tersi şeyler söylemiş. Ama tabi hocalar mutlaka kızacaktır. Bu hayli normal.
Geçen hafta Rize maçında kaçırdığı gollerden sonra kendisine “sitemlerini” yollayan taraftarlar da bu kez Güngören’de attığı golden sonra “aslanım, koçum” demiştir. Bunlar futbolun hem zorluğu, hem de güzelliği.
Ali Dere sürati ve tekniğiyle, eğer şansı da yardım ederse, Türkiye’de gelecek 10 yıla damgasını vuran oyunculardan biri olabilir. Ama Recep gibi, Muhammed gibi hatta bu maçta çok iyi işler çıkaran 17 yaşındaki Abdülkerim gibi daha sakin olmalı. Yaşı küçük ama mecburen bu yaşlarda 5-6 yıl ilerisinde kazanacağı tecrübeyi, olgunluğu kazanmak zorunda. Çünkü o çok yetenekli.
Bu arada beklediğimden kolay geçtiği için Güngören maçından çok da bahsetmedim. Bundan sonra artık Konyaspor’un ilk iki takım arasından süper lige nasıl çıkacağı konusundan bahsetmek hatta çok sağlam hesaplar yapmak gerekiyor. Rize karşısında kaybedilen puanları arayacağımız kesin ama bu galibiyet en azından moralleri yerine getirdi.