İçinde yaşadığımız, Selçuklu başkenti, ülkemizin coğrafya olarak en büyük şehri, hoşgörünün merkezi Konya’ya aşık olmamak mümkün mü?
Geçtiğimiz hafta KTV Televizyonu Genel Müdürü ve Konya Basın Birliği Başkanı Zafer Varol ile ailecek Alanya’nın şirin beldesi Avsallar’da kısa bir tatil yapma olanağı bulduk. Sayın Varol’un ve bendenizin işyerlerimizdeki yoğunluk yüzünden tatilimizi kısa tuttuk. Konya’ya olan aşkımız yüzünden turizmin tüm güzelliklerini elimizin tersiyle iterek aranıza döndük. Sıcak ve nemden kurtulup yıllardır içinde yaşadığımız “Şehr-i Konya” ile buluştuk. Memleket’te ve www.bozkirinsesi.com’da yazmaya, KTV’de ekranlarında her hafta Salı günleri canlı olarak ekrana taşıdığımız AYNA programında konuklarımızı konuşturmaya devam edeceğiz. Sizlerle kısacık ayrılığımızın oluşturduğu boşlukları kapatmaya çalışacağız.
***
Bugün geçmişte bir ara yazı konusu yaptığım “mert ve namert” kavramlarını birazcık açmak istiyorum. Şimdiden söyleyeyim bu iki kavramı sütunlarıma taşımamın nedeni birlikte tatil yaptığım sağdıcım Zafer Varol değil. Bunu kayıtlara geçeyim ki medya dünyamızdaki bazı dedikodu severlerin önünü hemen keseyim. Hedefim bu konuda bir çoban ateşi yakmak. İsteyen destek verir, isteyen “boşver” der. Yazımı da geniş tutarak hem patronumuz Adem Alemdar’ı, hem de sizleri sıkmak istemiyorum.
Mert; dürüsttür, ahlaklıdır, ilkelidir, adalet sahibidir. Doğru bildiklerine inanır. İnanmakla birlikte yaşar. Tavizsiz bir yaşam sahibidir. Zaman ve koşullara aldırmaksızın kötülüklere isyan eder. İsyanı asaletinden ve genlerinden gelir. Onu asil yapan; sürülerin, yığınların oluşturduğu kişilik olmamasıdır. O; kendini, neslini, yolunu bilir. Kalabalıklar içinde yalnızdır. “Herkes gibi olmaktansa kendim gibi olmayı tercih ederim” diye haykırır. Bu yalnızlıktan şeref duyar. Para ve rant için çizgisini bozmaz. İlkelerini kırmaz. Net ve açık oynar. Sinsiliği sevmez. O; aşk’a kavgası olanlardandır. Ülkesini ve “Şehr-i Konya”yı karşılıksız sever. Yüreğindeki bu aşk, yaşamın doruklarında gezen kartallar misali destansı bir yapıya sahiptir. Aşk onu olgunlaştırır. “Şehr-i Konya” ve sevdasının büyüklüğünde çıkar çevrelerine karşı eğilmez. Zalimleri sevmez. Zalimler karşısında da eğilip bükülmez. Aç yaşar, tok gezer. Dost satmaz. Dostunu sattırmaz. Düşmanına adaletsiz davranmaz. Dost’una ve düşmanına merttir. İhanet nedir bilmez. İyiliği de, kötülüğü de asla unutmaz.
Namert; kötülüklerin sahibidir. Sinsiliği sever, rantçılarla kol kola gezer. Rehber, önder ve dost edinilmez. Sağı solu belli değildir. Sırt dönülmez, emanete hıyanet eder. Kendi menfaati için bitmek bilmez isteklerin kölesidir. Zevkleri ve kazancı için yaşar. Kan emicidir. Yeryüzü ve “Şehr-i Konya” onun fitneleriyle doludur. Şeytanın dostudur. Kardeşlik hukukunu yalnız şeytan ve şeytanlarla kurar. Güzel olanı çirkinleştirmek için vardır. Yalan, iftira ve sinsi tezgâhlarıyla insanlığın acımasız yaratığıdır. Gittiği yere kötülükleri sunar. Bu dünya için fazlasıyla yaşayan birisidir.
Mert ile namert! Bitmeyen kavganın adı!
Mert olan yüreği, namert olan parası (!) ve çevirdiği entrikalar ile gündemde kalır. Namertsiz bir dünya ve “Şehr-i Konya” olmayacağı gibi, namertlere karşı baş kaldırışta mertlerin yokluğu mümkün olmaz… Gelin, yürekleri ile mertlik merdivenlerini dimdik çıkarken yorulan Konya aşıklarına destek olun. Menfaat denilen ummanın içerisinde sefa süren, hedeflerine ulaşabilmek için dün “abi” kabul ettikleri insanların bugün önlerine set çekmeye çabalayan ve “adi” tuzaklar hazırlayan namertlerle (!) mücadele edelim. Yoksa, Konya’da namertlerin oluşturacağı karanlıklarda mum ışığında mert arar hale geliriz..