Bugün sizlere insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerden birisi olarak bilinen “Sadakat ve Ahde-vefa” dan bahsetmek ve görüşlerimi paylaşmak istedim. Bitkileri bir tarafa bırakacak olursak -canlılar içerisinde en sadık olan hangisi?.. diye ortaya bir soru attığımızda, gayri ihtiyari dahi olsa, büyük çoğunlukla ilk aklına “Köpek” oluyor değil mi. Köpek ırkını yakından tanıyan ya da tanımayanlar için genel kabul bu böyle. (Bu cinsle yakından haşır haşır neşir olanlar bu sadakati çok daha iyi bilir)
Peki, yazımın girişinde belirttiğim, insanı hayvanlardan ayıran başlıca özellik olma durumu nerede kaldı. Hatta birde soruyu tersten soralım. Yaradılışı gereği tüm cinslerinin ortak özelliği olan “yeme, içme, giyinme, yatma, kalkma vs” özelliklerinin dışında ekstra üstün özellikleri nelerdir? dediğimizde sıralayabileceğimiz kaç özelliğimiz kaldı ki?
Yaradanın kutsal kitabında “Yaratılanların En Faziletlisi” diye bahsettiği insan, gerçekten şuan yaradılış gayesi ile ne kadar uyumlu ve gerçekten “fazilet” çizgide mi sorgulamak gerekir. Ya da gerçekten faziletli huyları huy ve ahlak edinmiş insan sayısı acaba, hayvanlaşmaya meyilli insan sayısından çok daha fazla mı araştırmak lazım.. Ben ara ara insanların ne kadar dönek ve menfaati için nasılda yağcı, yalak ve taklalaştığını vurguladığım da bazı insanlar çıkıp, yazımın altına yorum yazarak ve bu devranın böyle geldiğini ve böyle de gideceğini savunmaya kalmıyormu? Bu gidişatı değiştirmeye ne benim nede benim gibi azınlığın gücü ve nefesinin yetmeyeceğini savunacak kadar da mevcudu kabullenmiş durumdalar ya. Pes doğrusu pes. Hani bir söz vardır; “İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok sevmeye başladım” diyen, doğrumu söylenmiş yani.
Haa birde biz toplum olarak kedilere “Nankör” deriz, tartışmasız değil mi? Şahsen kedilerin ne kadar nankör olduklarını tam olarak bilmiyorum, çünkü nankörlerle hiç işim olmaz diyerek uzak durmayı tercih ederim. Ancak adam bildiğim ve adam geçinen çok insanlarla her türlü insani ortamda bulundum ve anladım ki, bence insanlar kedilerden çok daha nankör ve vefasız. Üstelik bu sadece benim bir iddiam değil, toplumun büyük çoğunluğunun onayladığı bir gerçek. Peki, durumu tespitini yapıyoruz da neden sebep ve çözüm konularında bir türlü ortak karara varamıyoruz. Hiç birimiz kendimizin “Köpekten daha az sadık, kediden daha çok nankör” olduğumuzu kabul edemiyoruz. Hepimiz şahsımız haricindeki toplumun bu tespitteki durumda olduğunu kabul ederken, gösterdiğimiz cömertliği kendimizi yargılamada gösteremiyoruz.
Bir örnek verecek olursak hani şu köşe başlarını parselleyen büyükbaşların yağcı takımları var ya. (Her devrin vazgeçilmezleri) Ben şahsen o krallardan çok kralcıların, yalakalıklarına ve taklacılığına takılmış durumdayım. Gerçi bir açıdan bakıldığında sözde kralların da “naylondan kral” olduklarını hesaba katacak olursak, ancak o soytarıların yağı ve gazı ile kendilerini kral havalarına sokabiliyorlar ya! Anadan üryan dolanan Krala –çıplak.. demek şöyle dursun, “Padişahım çok yaşa” yarışına girenlerin, ganimetlerden pay kaptığı ortamda, kaç tane adam gibi adam kaldı ki zaten. Benimkisi de laf. Neyse lafı uzatmayalım ve kendi açımızdan bizde son sözü şöyle koyalım. “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”
ADAM GİBİ*************************
Yerinde sayanların sesi,
İlerleyenlerden çok çıkar.
******************HİKMETLİ SÖZLER
--İçim Acıyor--
Seni her bitirişimde
Nefesim kesiliyor
Sen tükendikçe bende
Gözlerim karanlıklara bakıyor
Gidişinin mevsiminde
Ortalık yaz bende kış başlıyor
Sen gelsen bile
Ben dönmem
Sen sevmeye karar versen bile
Ben bu yüreği bir daha kanatmam
Senin gelişini düşündükçe
Sevda beni çarmığa geriyor
Bu aşkı kimseye söyleyemesem de
Her bakan anlıyor
Sen gelsen bile
Ben dönmem
Ben yaramı çok kanattım
Canımı çok yaktım
Sevdam acıdıkça ben ağladıkça
Sen bittin
İşte asıl gidiş bu
Ben senden yavaş, yavaş gidiyorum
Geri dönmemek üzere
Sen gelsen ya da gelmeyi düşünsen bile
Bu acıların bedeli
Sensizliğin bensizliği.