Cumartesi de, pazar da elimi “İccak sudan soğuk suya” sokmadım… İndirdim kepenklerimi, telefonları kapattım. Şam da, şeker de şöyle dursun, dedim. Bir Kör Ahmet’i, bir Nuri Cennet’i dinledim. Onların çağırdığı Konya türküleri ile Konya’nın son yüzyılını yaşadım. Turnalar, tosun atlar, yağlı mavzer kurşunları, kamalar. Sille, Eşkekaya’nın kavakları, Aksinne. Tellerden, ağızlardan dökülen acılar, sevinçler. “Konya İnsanının Kadim Serüveni”.
Duydunuz mu bilmem? Duymamışsanız, geç kalmış sayılmazsanız. Ben söylüyorum işte: Ahmet Özdemir’in “yiğidi” lâkabıyla anmazsak ayıp olur. KÖR AHMET ile NURİ CENNET’in iki CD’si çıktı. Kör Ahmet 14; Nuri Cennet 17 “Klasik” olmuş Konya türküsünü okudu.
CD’ler Konya Büyükşehir Belediyesi’nin “Kültür AŞ. eliyle” Konyalılara, Konya kültürüne hediyesi…
Çok şey söylemek istiyorum, bu minval üstüne. Ama, buraya sığmaz. Sığdığı kadar olsa bile yazmalıyım. Buyurun öyleyse.
ŞU TÜRKÜLERİ DİNLEMEMİŞSENİZ, TÜRKÜ DİNLEDİĞİNİZİ SANMIYORUM
On beş yıl kadar önceydi. Şimdiki Tiyatro Salonu’nda Konya türküleri üstüne bir gece düzenlenmişti. Kör Ahmet çalıp çığırıyor, eğlendirmeye çalışıyor; kenarlarda dolanıp dururken durumu idare edip gidiyordu. Programı, belki bizi, “mesmo”ya almadığı evhamına kapıldım.
Kör Ahmet sahneden indi, ben çıktım; Konya türküleri üstüne konuşmak için.
İçime ukde olmuştu; “Siz şu beş türküyü dinlememişseniz Konya türküsü dinledim diyemezsiniz. Tosun At Yorulur Gönül Yorulmaz’ı, Cezayir’i, Turnalar’ı, Fırın Üstünde Fırın’ı, Loras’tan da Bulut Ağdı’yı dinlememişseniz siz türkü dinlemediniz” dedim. Salon şaşırmıştı; Kör Ahmet önde, oturduğu yerde, başını önüne eğmiş, yumruk kadar kalmıştı. Kapkara kesilmişti; mısırga gibi.
İkinci kısımda yeniden sahneye çıktı, Kör Ahmet. “Varan 1” der gibi Tosun At’ı; “Varan 2” der gibi Cezayir’i; arkasından Turnalar’ı, arkasından Fırın Üstünde Fırın’ı, arkasından Loras’tan da Bulut Ağdı’yı söyledi. O durumu idare ediveren, o allayıp pullayıp şakayla karışık eğlendiren, çekirdek çitler gibi zeklenen Kör Ahmet gitmiş, başka bir Kör Ahmet gelmişti. “Gara Dakım İnsanın Gonya Yaşam Serüveni” udun tellerinden, Kör Ahmet’in sesinden sağanak yağmurlar gibi dökülüyordu; salon ayaktaydı, alkışların ardı kesilmiyordu.
“HALK SANATÇISI” İNSANLARIMIZA ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ
Kör Ahmet 79, Nuri Cennet 70 yaşında; haberiniz var mı?
Yarım yüzyıldan fazla Konyalının her eğlencesine, her mutlu gününe “Başlarını açarak” seğirttiler. “Hadi Ahmet”, “Hadi Cennet” çetnevire, nişana, zamaha; hadi kınaya, hadi barana toplantısına. Üç kuruş ya verdik, ya vermedik. Çok zaman, “Yahu bunlar da ekmek yemeli” demedik.
Kaşlarını kıvırmadılar, naz yapmadılar; hatırımızı kırmadılar; çağrılan yere seğirttiler.
Konya’nın gariban mahallelerinde binlerce nişanı, kınayı, düğünü, zamahı, barana odalarını bunlar şenlendirdi.
On evden birinde bile radyo olmaya Konya’da; yüz evden birinde bile gramofon olmaya Konya’da 1950’li yıllarda, 1960’lı yıllarda “Düğünde dernekte” halkımızı mutlu ettiler.
Günlük hayatta; Türbeönü’nde, İstanbul Caddesi’nde, “Çalgıcı” diye, “Türkücü” diye gündüz yüzlerine bakmadık. Düğünümüz, derneğimiz olunca “Ocağına düştüm” diye diller döktük.
Geçenlerde Nuri Cennet anlattı: Siyid Ağa, akşam saz meclisinde çalıp çağırırken ‘Cennet evin var mı?’ diye sorarlardı. Olmadığını söyleyince, ‘Ülen Cennet arsa benden’, bir başkası, ‘Ülen Cennet taşını ben çektirecem’, bir başkası ‘Ülen Cennet kepiciyle ağaçları da benden’ derlerdi. Muhabbet bitince, ertesi gün karşılaştığımız zaman hatırlamazlardı.
Kör Ahmet de, Nuri Cennet de “Bicçimez”li; aynı toprağın çocukları. Gerçekten üstünde düşünülmesi gerekli. Kör Ahmet daha ud çalmaya başlamadığı zamanlarda, gözleri görmediği için Nuri Cennet elinden tutup götürürmüş; düğüne, derneğe. Güğüm, ibrik çalarak şenlendirirmiş âlemi.
İkisi de içimizden çıkan, bizden “Halk Sanatçıları”.
Nişanında, kınasında, düğününde, baranasında bulunmuşlar onbinlerce Konyalının.
Kör Ahmet, Nuri Cennet “Gara Dakım Halk”tan. Dimnit üzümü kadar, şeker armudu kadar, tandır ekmeği kadar, alıç kadar, pelit kadar; gırgöğ güvercinler kadar, Takkeli Dağ kadar, Loraç kadar Konyalı.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI TAHİR AKYÜREK DİYOR Kİ…
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, “Bülbül Konmuş Sarayına Konya’nın CD’leri”ni sunan önsözde şunları söylüyor: Bir şehrin gerçek kimliği, daha çok tarihi süreç içinde oluşan ve kuşaktan kuşağa aktarılarak sürdürülen sözlü kültür değerlerinde saklıdır. Bu kültürel mirasın başında da, “Halk Müziği” olarak adlandırdığımız çeşitli form ve türleriyle türküler gelir.
Doğru söylüyor, Başkan Akyürek. Türküler bizim kültürel kimliğimizin önemli bir parçası. Türküler bizim sevinçlerimizin, acılarımızın; duygularımızın, düşüncelerimizin tercümanı.
Ahmet Hamdi Tanpınar ünlü “Beş Şehir” kitabında Konya’yı anlatırken; Anadolu’nun romanını yazacaklara türkülerden yola çıkmalarını tavsiye eder.
Elbette “Kadim Konya”nın “Halk Sanatçıları” sadece “Kör Ahmet”ten sadece “Nuri Cennet”tenibaret değil bunlar, elde kalan, yaşayan “Büyük ustalar”dan ikisi. Zaten, ikisi de, CD’lerinin kitapçığında Konya’ya emeği geçen saz ve söz ustalarının adlarını sayarlar; minnetle şükranla anarlar.
SON DEMLERİNDE BARİ HATIRLARINI HOŞ EDELİM
Bu insanlar düğünde, dernekte “baş tacı” edildi; toplantının ertesinde selâm bile esirgendi. “Çalgıcı” diye kız verilmedi; sazlarını bile karanlık gecelerde gizlice çuvalların içinde taşıdılar. Ama, büyük bir kültürü unutulmaktan kurtardılar. Ne acılar pahasına…
Silleli İbrahim Berberoğlu, Topal Murat Tiftik, divan sazı üstadı Mazhar Sakman aramızdan çoktan ayrıldı; halâ efsaneleri devam eder. Ama, hakçasına söylemek gerekirse, onlara hiç gün göstermedik. İşimiz düşünce yalakalığın daniskasını yaptık; işimiz bitince adam yerine komadık.
Geçip giden kalite Konya türküleri sanatçılarının çoğunu tanıdım. Yaşam öykülerini, dramlarını biliyorum. Buraya girmek istemiyorum, böylece kalsın.
Yalnız, on yıllar boyu düğünde, dernekte bizi mutlu eden saz erbaplarına; halk türküsü solisti “Gara Dakım Gonyalılar”a çok borcumuz var. Onlar borucumuzu yüzümüze vurmadan çekip çekip gittiler. Çoğuyla “helâlleşmek” fırsatını bile kaçırdık.
Bari kalanların kıymetini bilelim. Yakın bir gelecekte yaşayan halk sanatçılarımızın kıymetini bilelim. Yakın bir gelecekte yaşayan halk sanatçılarımızın listesini vereceğim. Kıymetlerini bilmek, faydalanmak için; resmi, sivil herkes ne yapacaksa yapsın.
SİZE DÜŞEN BİRŞEY VAR… HEM DE ACELE…
Konya Büyükşehir Belediyesi “Bülbül Konmuş Sarayına Konya’nın” adı altında iki Konya Türküleri CD’si yayınladı. Birinde Kör Ahmet 14; birinde Nuri Cennet 17 türkü okuyor. CD’lerin girişinde de ikisinin sizi duygulandıracak, acıklı hayat hikâyeleri veriliyor.
Bu kalitede, Konya türküleri üstüne, bugüne kadar, bir resmi kurum CD yapmadı, yapamadı. Geç olsun da güç olmasın derler. Geç oldu, ama değdi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’eteşekkürler. Kültür AŞ’den Koordinatör Dr. Mücahit Küçüktığlı’ya, Editör Muhammet Ali Orak’a, Sanat Yönetmeni Bayram Bilge Tokel’e tebrikler.
İlk fırsatta gitmelisiniz; “Bülbül Konmuş Sarayına Konya’nın” 2 CD’sini de almalısınız. Konya halk türküleri neymiş, çocuklarınız da görsün. Torunlarınıza da “bergüzar” olsun.
Büyükşehir Belediyesi’nin kitap satışları yapılan bürolarının hepsinde var bu eserler. Size en kolay yeri söyleyeyim; Büyük Postane’nin karşısında, Kayalı Park’ın içi.
Bir de dileğim var; Büyükşehir Belediyesi’nden: En kısa sürede bir “Konya Klasiği” olan Mazhar Sakman’dan türküler CD’si yapılmalı.
15 Ekim 2012 Memleket