Fatih Altaylı, Teketek Programına MÜSİAD Kurucu Başkanı Erol Yarar’ı konuk etmiş…
İlginç bir sohbet olacak diyor ve programa kilitleniyorum…
Konuk Erol Yarar olunca, “Müslüman”ların zenginleşmesi meselesine geliniyor hemen…
Altaylı, Türkiye’de gittikçe kendini hissettiren “İslami Burjuvazi”nin temsilcisi olarak gördüğü Yarar’ı sorularıyla sıkıştırmaya çalışıyor.
Bundan yıllar önce olsaydı ne olurdu?
Ezilirdi, büzülürdü Fatih Altaylı’nın karşısındaki…
Altaylı hırçınlaşır, saldırır karşısındaki “Müslüman” da aslında o öyle değil, böyle diyerek, alttan alarak kendini anlatmaya çalışırdı…
Ama bu programda bunların hiçbiri yaşanmadı…
Kendinden oldukça emin, hatta biraz da tepeden bakan bir “Müslüman” vardı…
Tıpkı yıllar önce kendinden oldukça emin, tepeden bakan “Laik Burjuvazi” gibi…
Müslümanların zengin olmasından daha doğal bir şey olamaz diyordu MÜSİAD başkanı…
Artık ülkenin gerçek sahipleri, ülkeyi yönetiyordu ve onların zenginleşmesinden daha doğal bir şey olamazdı…
Kısacası “zenginlik”, “güç”, “iktidar” kelimelerinin bol bol geçtiği bir sohbetin içindeydik…
Konuşmanın tamamı neredeyse “güç” odaklıydı.
Bu nedenle Yarar’ın “zenginlik” meşruiyeti üzerine yaptığı her açıklama da bu minvalde gidiyordu.
Yarar’ın Asr-ı Saadet’ten verdiği bir örnek var ki, sanki Hazreti Peygamber kendi burjuvanızı kendiniz yaratın diyor…
Altaylı’nın Hz. Muhammed’in gösterişten uzak yaşantısı olduğunu hatırlatmasına çok ilginç bir cevap veriyordu Yarar: "O onun tercihiydi. Ama gösterişten uzak olun, zenginliğinizi göstermeyin diye bir hadisi yok. Tam aksine, teşvikleri var. Rızkın 10'da 9'u ticarettedir der. Malını fakir fukaraya dağıtmak isteyenlere mani olur, çocukların hakkını dağıtamazsın diye karşı çıkardı" diyor. ve bir sahabe örneği veriyor.
Hz. Peygamber’in kendine gelen bir sahabenin malını mülkünün neredeyse tamamının hayır ve hasenata ayırdığını söylediğinde buna gönlünün razı olmadığını ve ailesini, çocuklarını kendi işini yürütecek sermayeyi her zaman bulundurması gerektiğine vurgu yapıyor…
Yani örnekler ilginç…
Hz. Muhammed’in “Ya Ebubekir evinde ne bıraktın, mal mülk olarak dediğinde” Hz. Ebubekir’in “Yalnızca senin sevgini bıraktım Ya Muhammed” şeklindeki diyaloga hiç değinmemesi aslında Yarar’ın bakış açısını da ortaya koyuyor…
Konuşmanın başka bölümlerinde daha da ileri gidiyor Yarar…
Elmas, zümrüt gibi değerli taşların sihrinden, zenginlik göstergesi olmasından ve buna sahip olanların gücünden falan bahsediyor…
Programı seyrederken adeta şaşırıyorum…
Zenginleştikçe insanlar “farklı bilinç durumları” yaşamak isterlermiş, sanırım MÜSİAD başkanı da farklı bir bilinç durumunda şu an demekten kendimi alamıyorum…
Yarar’ın cennet anlayışı da ilginç…
Mesela, “Müslüman”lara Allah cennetinde “kulübe” vaat etmiyor, “köşk” vaat ediyor, şeklinde bir cümle sarf ediyor…
Zenginleşen Müslüman’ların, korunaklı, havuzlu, halktan uzak yaşamasına gerekçe gösterirken “Köşk” örneğini vermesi “İslami Burjuvazi”nin ciddi manada bir ruh temizliğine ihtiyacı olduğunu göstermesi bakımından not edilmesi gereken bir durum sanırım.
Konuşma aslında böyle sürüp gidiyor…
Müslümanlar, iktidar sahibi olmalıymış, güç sahibi olmalıymış, zengin olmalıymış, gösterişli olmalıymış, mış mış mış….
Sahi burada “bir hırka, bir lokma” diyen Yunus nerede…
“Kendisi tokken, komşusu aç yatan bizden değildir” diyen Hazreti Muhammed’in ümmeti nerede?
“İslami Burjuvazi” hangi İslam anlayışıyla, hangi İslami referansla hareket etmektedir ki zenginliğe methiye yağdırıyor…
Müslüman zengin olursa, kendi burjuvasını yaratırsa her şey hallolur noktasına gelmişler….
Bilmiyorlar mı ki, dünyada herkes zengin olamaz…
Bu dünyanın kuruluşuna, esprisine aykırı…
Muhakkak fakirler, düşkünler olacak…
Birileri zenginleşirken birileri fakirleşecek…
Özellikle de kendisinin nemalandığı bu kapitalist sistemde muhakkak ki ezen ve ezilen olacak…
İslam’ın iniş sebebi de bu değil midir?
Adaletsizliği, haksızlığı ortadan kaldırmak…
Bozuk düzene nizam vermek…
Ezilenlerin hakkını almak….
Bu yüzden de İslam zenginlerin değil, daha çok ezilenlerin, gariplerin mağdurların dinidir, bunu hatırlatmakta yarar var sanırım MÜSİAD başkanına…
Bilmezler mi İslam’ı ilk kabul edenler toplumun en zayıf kesiminden gelenlerdir…
İlk Müslümanlar, Hatice, Zeyd ve Ali…
Biri cinsiyet ayrımcılığında hep kaybeden kadınların temsilcisi, öbürü köle yani ikinci sınıf bile değil, diğeri ise insanoğlunun en zayıf olduğu süreci yaşayan çocuk…
Kureyş kabilesinin zenginleri nerede…
Onlar çok sonraları gelecekler….
Mesela şunu göremiyorlar mı Yeni Zengin Müslümanlar?
Kulübede yaşayan “Müslüman”, köşkte oturan “Müslüman”a gıcık oluyor artık…
Otobüs durağında bekleyen başörtülü kız, önünden rüzgâr gibi geçen Cipli başörtülü kızdan rahatsız oluyor…
At arabasıyla yük taşıyan Müslüman ahali, gemicikle yük taşıyan genç Müslüman’lara tahammül edemiyor…
Üç bin lira tarım kredisi almak için ineğini ipotek ettiren Köylü Müslüman, Milyonlarca dolar krediyi bir günde alan yeni Müslüman Medya Patronlarını hayret ve şaşkınlıkla izliyor ve içi içini yiyor…
Sahi bunun sonu nereye varır?