Çocukluk yıllarımızın en şenlikli günleri düğünler ve bayram günleriydi. Düğün ve bayramlarımızın vazgeçilmez mekanları ise nerdeyse her mahallede birer tane bulunan odalardı. Hiç boş kalmazdı odalar. Düğün yoksa bayram değilse mahallenin büyükleri orada toplanır, sohbet ederler, yapılacak her iş orada ortaya konur, çözüm birlikte aranırdı. Büyükler anılarını anlatır, gençler hayranlıkla onları dinlerlerdi. Parasına puluna göre oturulmazdı o odalarda. Mahallenin aksakallısı, bilge dedesi en başköşede oturur, gençler kapıya yakın yerlerde sekilenir, bir hizmet buyrulursa yerine getirirlerdi. Çoğu zaman başka köylerden konuk olurdu odada. Öğün zamanı her evden birer ikişer kap yemek çıkar, konuğun karnı doyurulur, konuğun uykusu gelinceye kadar mahallenin yaşlıları onunla sohbet ederlerdi. O zamanlar yeterli vasıta yoktu, vasıtanın gidebileceği yol yoktu. Bu yüzden çevre köylerden gelip şehre gitmek isteyenler mutlaka bu odalardan birine konuk olurlardı.
Mahallenin büyükleri bayram yemeğini odada yerlerdi. Köydeki bütün odalar dolup taşardı. Her ev birkaç kap yemek hazırlar odaya götürürdü. Bunların en iyi yemekler olmasına özen gösterilirdi. Teker katmer, saç böreği, köftü, kuru fasulye ya da nohut gibi. Önde abilerimiz, onların peşinde biz çocuklar bütün odaları dolaşır, büyüklerin ellerini öper, şekerlerini alırdık. El öpen abiler buldukları boş yerlere oturur, hemen kalkıvermeyi ayıpsarlardı. Öyle sıkıntılarımız yoktu biz çocukların. Biran önce odaları dolaşıp, ceplerimizi şekerle doldurduktan sonra harman yerine koşardık oyun oynamak için.
Niyaz Dedemin Tekke adını verdiği küçük bir odası vardı. Evlerinin arkasında daracık bir sokaktaydı. Bizim yaşlılar orda yerlerdi bayram yemeklerini. Onların arasında yemek hoşuma giderdi ama yemekten sonra leğeni ortaya koyup bütün yaşlıların el sularını dökmek baya yorucu olurdu. Dedem öğle namazından sonra Göncü gilin odasına geçerdi. Zaten yakın akraba olurlardı onlar. Köyün en işlek odası da bu odaydı. İki katlıydı, alt kat gelen konukların hayvanları için ahırdı. Üst kattaki odanın tek penceresi vardı ve harımlara bakardı. Her zaman bir ya da birkaç konuk olurdu bu odada. En çok şehre odun satmaya giden Başaralılar kalırdı.
Düğünlerde, düğün odası olarak da kullanılırdı odalar. Eğer yer sorunu varsa akşam damat ve arkadaşlarının eğleneceği zamak odası olurdu. Gençler burada sabaha kadar eğlenirlerdi. Daha uygun ve geniş yer varsa zamak odası orası olurdu. Oda, düğün odası olarak kullanılacaksa sabah erkenden temizlenir, her tarafa minderler serilir, gelenlere hizmet için birkaç kişi seçilir ve çay düzeneği hazırlanırdı.
Pazar sabahı damat ve arkadaşları köyü kapı kapı dolaşarak köylüyü çaya ve düğün yemeğine çağırırlardı. Erkekler odada toplanır, çaylar içildikten sonra düğün yemeği hazırlanmışsa odaya bir haberci gelir ve toplananları kazan ağzı açmaya çağırırlardı. Yemek kazanlarının çevresinde toplanılır, hoca kısa br dua eder bir tepsiye alınan yemeğin herkes tadına bakar ve artık gönlünden ne koparsa bir miktar para atardı. Bu para aşçı ve yardımcılarının olurdu. Yatsı namazı sonuna kadar oda düğün odası olarak kullanılırdı.
Çok değişik nedenlerle artık köy odalarının işlevi kalmadı. Pek azı günümüze ulaşabildi.