Tarih derslerinde istihza edilerek anlatılır. En uzun iktidarda kalan padişah, şu kadar kaldı, ondan sonraki vezir şu kadar yıl vezirlik yaptı. Ve hemen arkasından da övünerek ve gururla demokrasinin nimetlerinden, demokraside halk iradesinin hakim olduğundan ve halk iradesinin tek tip oligarşik ve monarşik yönetimlere karşı bir kalkan olduğundan bahsedilir. Ama gel gör ki, Türkiye gibi demokrasiyi göreceli olarak yaşayan ülkelerde ise bu tür davranışlar sadece tarih kitaplarında okutulur Benim yaşım kırk. Çocukluğumdan beri, Türkiye siyasetinde duyduğum iki üç isim vardır. Bunlar Demirel, Ecevit, Erbakan Süleyman Demirel bilmem kaç defa gitmiş, bilmem kaç defa geri gelmiş. Bülent Ecevit, yürüyecek takati olsa, partinin başkanlığını terk etmeyecek. Sayın Necmeddin Erbakan yasaklı olduğundan dolayı partinin başına geçemiyor. Bunlar sokaktaki çocuklar tarafından bilinen örnekler. Bir de bilinmeyen her ilde, her ilçede bulunan demokrasi icadı kurum ve kuruluşlar var ki, bunların varlıklarını ancak dört yılda yapılan seçimlerde duyarsınız. Bu ülkede kim ne olursa, hangi görevde bulunursa bulunsun, ister parti başkanı, ister cemiyet başkanı, ister amir, ister memur olsun, yeter ki bir görevi teslim et, görevin hakkını ver.... Geri almak için zor kullanmak mecburiyetinde kalıyorsun. Sosyolojik olarak olayı araştırdığınız zaman iktidar olma hırsından kaynaklanan bir problem olduğu sonucu ortaya çıkıyor. İnsanlığın tarihiyle başlayan iktidar olma mücadelesi kardeşi kardeşe, babayı oğla, oğlu anaya düşman etmiştir. Tarihteki savaşların çıkış sebebinin çoğunluğu hep iktidar olma hırsındandır.Bu olay her kesimde böyledir. Şu parti şöyle yapıyor da, başka bir başkan böyle yapmıyor değil, hepsi aynı. Bu ülkede oda başkanlarını değiştirebilmek için yasalar çıkarıyorsunuz herifler ona bile itiraz ediyorlar. Göstermelik olarak seçtikleri bir başkanı, iki ay sonra istifa ettirip meclisten kendilerini seçtirecekleri bir zemin. 15 yıldan beri bilmem ne odasının başkanlığını yapan kişi veya kişilerin yeni çıkan yasaya nasıl itiraz ettiklerini, seslerini nasıl yükselttiklerini birlikte görmekteyiz. Yürütmeyi durdurmak için hemen nasıl mahkemeye başvurdular. Şimdi bu değerli dostlarımızın yaptığının demokrasiyle bağdaşan tarafı ne? Bu krallık değildir de nedir? Dünyanın neresinde, hangi zamanda olursa olsun, uzun süre bir yerin başkanlığını yapan kişilerde üretkenlik ve yenilenme özelliği yerini statükoya bırakıyor. İlk gün başladığı heyecan ve ruh hali zamanla yerini durağanlık ve koltuk derdine bırakıyor. Ülkenin ve halkın yararına kurulan meslek örgütleri, iktidarlarını koruma hırsında olanların krallığı haline dönüşüyor. Bugün bulunduğu kurumun başında uzun süre kalan krallar artık yerlerini demokrasiye, üretkenliğe, yeniliğe bırakmalıdırlar. Yoksa ABD bu tür krallıklardan kıl kapmış durumda. Bu durumu ülkeyi işgal sebebi olarak değerlendirebilir. Bizden sonra gelen kuşaklar tarih kitaplarında demokrasinin böyle zararlarını okumasın.