Büyükanne, torunu küçük sincapa yol için azık hazırlamış. Bahçe kapısına kadar da geçirmiş. Küçük sincap yola çıkmış. Gitmiş, gitmiş, çok uzun zamanı dışarıda geçirmiş!
Sabah çıkmış evden,akşama doğru dönmüş! "Büyükanneciğim" diye bağırmış heyecanla.
"Bu dünyada en güçlü, en becerikli ve en cesur küçük sincap benim!"
"Peki bunu nasıl öğrendin?" diye sormuş büyükanne.
"Yolculuğum sırasında! Evden çıktıktan sonra gittim gittim gittim,sonunda karşıma bir deniz çıktı. Ürküntü verici kocaman bir deniz. Ama ben korkmadım elbette. Atladım yüzdüm, karşıya geçtim. Ben bile bu kadar güzel yüzdüğümü bilmiyordum!"
"Bu deniz nerede?"
"Delikten çıktıktan sonra, doğuya doğru."
"Aaaa, o denizi bilirim! Geçen gün oradan geçen rengeyiğinin ayak izinde biriken sudan bahsediyorsun sen!"
"Her neyse, bak sonra ne oldu: Karşıma dev gibi bir dağ çıktı. Üzerinde de kocaman bir orman! Çevresinden de dolaşabilirdim tabii, ama üzerinden atlayabilirim diye düşündüm. Koştum, koştum ve bir zıplayışta ormanı aştım!"
"Evet o orman köstebeğin deliğinin yanındaki toprak. Üzerinde de otlar büyümüştü."
"Ardından iki tane ayı çıktı karşıma. Kıllı, kocaman ayılar, kapışmış kavga ediyorlardı. Ama korkmadım. Daldım aralarına, bir tane birine vurdum, bir tane diğerine! Ayırdım ve kovaladım onları!"
"Evet, evet, arıyla sineği kastediyorsun.Onlar her gün itişirler."
Küçük sincap ağlamaya başlamış:
"Büyük denize rengeyiğinin ayak izi diyorsun, dağa köstebek yuvasının girişi diyorsun, ayılara sinek ve arı diyorsun! O halde ben dünyanın en güçlü,en becerikli ve en cesur küçük sincabı değil miyim?"
Büyükannesi küçük sincabı kucağına almış ve sevmiş:
"Öylesin yavrum! Bütün bunları yapmışsan öylesin elbet. Çünkü sen henüz küçük bir sincapsın. Bu engeller senin için büyük engeller. Biraz daha büyüyünce daha büyük engelleri aşacaksın, üzülme"