Kudüs hatıraları

Seyit Küçükbezirci

Öğleye kadar, bu yoğun gezimizi tamamladıktan sonra, öğle namazını kılmak için  Kubbet-üs- Sahra'ya doğru yola çıktık.

Kubbet-üs- Sahra, Kudüs'ün altın renkli incisi... Bugün Kubbet-üs- Sahra yeryüzünde ayakta duran en eski İslam mimarisinin olması dışında Cuma günü, Cuma namazı için sadece kadınların kıldığı tek yer olması sebebiyle önemlidir; değerlidir.

 

Kubbet-üs-Sahra, Mescid-i Aksa alanının hemen tamamını kaplayan Muallak Kayası'nın zirve noktasına kurulmuştur. Burada bir mağara yer alır. Kubbet-üs Sahra'nın altında kalan bu mağaranın, Miraç gecesi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in burayı ziyaret ettiği ve buradan miraca çıktığına inanılır. Cuma namazımızı burada, Muallak taşının hemen altında kıldık. Namaz çıkışında daha önce de bahsettiğim üzere kuşların hadisesi, tek kelime ile muhteşemdi...      

                

Buradan Ağlama Duvarına geçtik. Ağlama Duvarı, Beytülmakdis'in batı duvarının bir bölümüdür ve bugün Yahudiler için ibadet edilen en kutsal mekândır. Ağlama Duvarını gördüğümde ilgimi çeken ilk şey haremlik selamlık olayıdır. Duvar ikiye bölünmüş sağ tarafta bayanlar, sol tarafta erkekler ibadet halindeydiler. Yahudilerin fanatik olanları Kudüs'te ikamet ediyor. Ağlama Duvarında ağlayan yüzlerce tür Yahudi bulunur. Bunların en fazla ilgi çekenleri Mesihçi beklentileri olan ve dinin kurallarını sıkı bir şekilde uygulamaya çalıştıklarına inanan Hasidik Yahudileridir. Hasid kelime olarak ehl-i takva anlamına gelir. Geleneksel bir hasidik siyah pardösü, kipa ve fötr şapka giyer ve başının iki yanında saç lülesi bulunur. Ağlama duvarı Yahudiler için çok önemlidir. Cuma ikindi vakitleri ve Cumartesi tüm gün burada ibadet içinde olurlar. Cumartesi günü tüm Yahudi dükkânları kapalıdır. Duvarın taşları arasına dualar yazan kâğıt parçacıkları sıkıştırılmaktadır. Her yıl duvarın taşları arasına bir milyonu aşkın dua kâğıtları yerleştirilir. Bu dua kâğıtları yılda iki defa toplanarak Zeytin Dağı'ndaki Yahudi mezarlığına gömülür.

 

Bir süre Ağlama Duvarını izledikten sonra otelimize gitmek için otobüse doğru yola koyulduk. Otobüse doğru giderken acı bir manzarayla karşılaştık. 2007 yılında İsrail

Hükümeti, rampada ortaya çıkan bir çatlaklığı bahane ederek bölgede etraflı bir arkeolojik kazı başlatmış. Bu kazının, İslam mimari eserlerini ortadan kaldırmak için olduğu apaçık bir gerçekti. Başta İslam Dünyası olmak üzere tüm ülkeler kazılara karşı çıkmasına rağmen kazıların yapılmasına devam ediliyor. Bu kazıların devam edilmesi halinde şehrin dini, kültürel ve tarihi dokusunun tahrip olunmasına kesin gözüyle bakılıyor. Gerçekten çok acı...

 

 

 

Bu acı tabloyu bir müddet izledikten sonra kaldığımız otele geçtik. Otelde biraz dinlendikten sonra akşam ve yatsı namazı için Aksa Camiye doğru yola koyulduk.

30 Ekim Cumartesi... Gezimizin son gününe gelmiştik. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Büyük bir coşkuyla El Halil'e doğru yola çıktık. El Halil'e doğru giderken Batı Kudüs'ün modern ve temiz caddelerini gördükçe Doğu Kudüs'ün ser sefilliği içimi acıtmıştı. İsrail Hükümeti aynı vergiyi Filistin halkından son kuruşuna kadar almasına rağmen hiçbir şekilde Filistinlilerle ilgilenmiyordu.

El Halil, Batı Şeria'daki, İsrail işgal bölgesinde bir şehirdir. Resmi olarak Filistin'e bağlıdır. El Halil dost anlamına gelir. İsmini de Hz. İbrahim peygamberimizden almıştır.

El- Halil yolu üzerinde, Nebi Yunus Cami içerisinde yer alan Hz. Yunus Peygamberimizin makam-ı şerifini ziyaretiyle başladık gezimize...

 

Caminin görevlisiyle yaptığımız sohbette Hz. Yunus Peygamberimizin bir yıl kadar burada konakladığı ve burada onun adına bir makam inşa edildiğini söyledi. Yine Filistin'in batı tarafında Hz. Yunus (a.s.) 'a ait bir makamın daha olduğu ancak orada İsrail yönetimi tarafından camii yapımına izin verilmediği için orada cami yapılamadığını belirtti..

El- Halil kentinin girişine geldiğimizde maalesef İsrail askeri geçişimize izin vermedi. İsrail halen El-Halil'de zulmüne devam ediyor. Burada kabirleri bulunan Hz. İbrahim Peygamber ve İshak Peygamberin kabrini göremeden ayrılmak durumunda kaldık.

 

El Halil'i görememenin burukluğu ile Yafa kentine doğru yola çıktık...

 

Yafa...

 

İsrail'deki bu yerleşim yeri, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. İsminin kelime anlamı "sıcak ve kuytu yer" dir. İbranice de ise "güzel kız" demektir. Burası, bir liman şehridir. Öte yandan: Tel Aviv şehrinin bir parçasıdır ve hatta Tel Aviv -Yafa olarak da anılmaktadır. Tel Aviv sahil şeridinin sonunda yer alır.

 

Yafa'ya adım atar atmaz bir saat önce El-Halil'de yaşadığımız durum aklıma geldi. Bir şehirde zulüm diğer şehirde eğlence, renkli, cıvıl cıvıl bir hayat...

Tel-Aviv'e bağlı bir yerleşim yeri olan Yafa 'da, 19.yüzyıla ait birçok Osmanlı eseri bulunmaktadır. Bunlardan belki de en önemlisi Mahmudiye Cami'dir. Yafa'nın en büyük ve en önemli camisi olan Mahmudiye Cami'yi gezdikten sonra kısa bir şehir gezisi yaptık.

 

Sultan II Abdülhamit'in hükümdarlığının 25. yıldönümü anısına yaptırılan Osmanlı döneminde dikilmiş yedi saat kulesinden biridir. Yafa Saat Kulesi antik şehir olan Tel Aviv'e bağlı Yafa'nın kuzey girişinde, Yefet Sokağı'nda yer alır. Görülmesi gereken bir mimaridir.

 

Sesi kaldı Osmanlı'nın, ruhu kaldı buralarda... En güzel hatırasıyla Kudüs'te kaldı Osmanlı...

Kısa bir Yafa turundan sonra uçağımızın kalkacağı İsrail Ben Gurion Uluslararası Havaalanına gitmek üzere yola koyulduk...

Dolu dolu geçen dört gün...

Kudüs'ü yaşamak, Kudüs'ü fotoğraflamak, bir fotoğraf karesinde Kudüs'ü yaşatmak...

Kubbestü's- Sahra'nın revaklarında, çinilerinde, kitabelerinde tarihi yaşamak...

Filistinli halkın dik duruşunu, minnettarlığını, hayranlığını, sevgi dolu bakışlarını görmek...

Göz Mescid-i Aksa'yi arar oldu.

Kısacası aklım, ruhum, gönlüm Kudüs'te kaldı...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.