Geçen hafta, Dış İşleri Bakanımız Sayın Ahmed Davutoğlu, “Uluslararası hukuka göre Doğu Kudüs, Filistin devletinin bir parçasıdır ve işgal altında olan topraklardandır. Mescid-i Aksa da Doğu Kudüs'te bulunuyor. Mescid-i Aksa, İsrail toprağı değildir ve olmayacaktır. Bir gün barış olacak ve Doğu Kudüs, Filistin'in başkenti olacaktır” dedi.
Sözlerine devamla Davutoğu, “neden Kudüs bizim meselemiz? sorusuna da şu cevabı verdi. “Şu anda Doğu Kudüs'teki dini mekânların idaresi hala Osmanlı'dan kalma teamüllerle yönetiliyor. Yeni bir uygulama, hukuk yok. 1948'te savaş sonrasında oluşan Doğu Kudüs Komisyonu vardı, BM'de. Türkiye, Kudüs Komisyonu üyesidir, ABD ve Fransa ile birlikte. Bu komisyon hala BM bünyesinde varlığını sürdürmektedir. Biz bu komisyonun üyesiyiz.''
Doğu Kudüs'ün geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye'nin meselesi olacağını vurgulayan Bakan Davutoğlu, “Kudüs'ün kaderi de Bağdat'ın kaderi de Bişkek'in kaderi de, Semerkant'ın kaderi de, Saraybosna'nın kaderi de bizim kaderimizdir. Buralarda düzen olursa Anadolu coğrafyası lider olur. Buralarda düzen olmazsa biz Anadolu coğrafyasında rahat oturamayız'” diye konuştu.
“İsra ve Miraç Gecesini” idrak ettiğimiz şu günlerde Sayın Davutoğlu’nun dile getirdiği sorun, bütün dünya Müslümanları tarafından canlı bir şekilde yeniden gündeme taşınması gerekmektedir. Bu konu üzerinde din adamlarımız ‘İsra ve Miraç’ın dini yönü üzeride duracaklardır, elbette. Konu bir efsane söylemiyle dile getirilmemelidir. Çünkü etrafı bereketli kılınmış olan Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblegâhıdır. Kudüs şehri, onunla bütünleşmiştir. O şehir, İslam medeniyetinin muhteşem eserleriyle doludur. Dolayısıyla, Siyonist İsrail’in insafına terk edilemeyecek kadar önemli bir konudur, Kudüs ve ona anlam katan Mescid-i Aksa. Bu sebeple, peygamberler toprağı olan Kudüs ve Mescid-i Aksa, Filistin’in elbette ebedi başkenti olacaktır.
Mescid-i Aksa’mızı en güzel anlatan şairlerden birisi de merhum M. Akif İnan’dır. Hem onu rahmetle anmak ve hem de yeniden Müslüman bilinçte Kudüs ve Mescid-iAksa’nın önemine ve büyük değerine dikkatleri çekmek adına, değerli şairimizin “Mescid-i Aksa” başlıklı şiiriyle okurlarımızı baş başa bırakmak istiyorum:
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu.
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Unuttu mu bunu acaba herkes.
Burak dolanırdı yörelerimde
Mi’raca yol veren hız üssü idim
Bellidir kutsallığım şehir ismimden
Her yana nur saçan bir kürsü idim.
Hani o günler ki binlerce mü’min
Tek yürek halinde bana koşardı
Hemşehrim nebi’ler yüzü hürmetine
Cevaba erişen dualar vardı.
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Mü’minden yoksunum tek ve tenhayım
Rüzgârlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vahayım.
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Götür Müslüman’a selam diyordu
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu.
İsrâ ve Mi’racımız kutlu olsun!