"Külliye'ye giden CHP'li" yalanını köşesine taşıyan Abdülkadir Selvi, Yalan Rüzgarı dizisinin pabucunu bile dama atan olayla ilgili çarpıcı bir soru sordu: "Bu iş kime yaradı? İşte Selvi'nin dikkat çeken yazısında dikkat çeken tespit...
YALAN RÜZGARI
Bir dönemler ‘Yalan Rüzgârı’ diye bir dizi vardı. Bu iş, Yalan Rüzgârı’nın bile pabucunu dama attı.
Rahmi Turan sonunda Külliye’ye giden CHP’linin Muharrem İnce olduğunu açıkladı, ardından da kaynağını verdi: Gazeteci Talat Atilla. Hani Külliye’deydi kaynağı? Hani işten atılma korkusu yaşıyordu, hani yüzde yüz doğruydu? Hani Cumhurbaşkanı o ismi açıklayabilirdi, hani iddiaların odağındaki kişiyi aramış ama ulaşamamıştı? Ortaya çıktı ki Rahmi Turan, Muharrem İnce’yi hiç aramamış. O bitti, bu kez sahneye Talat Atilla çıktı. Külliye’ye girdiği ve çıktığını iddia ettiği araçların plakasını yayınladı. Fahrettin Altun, bu plakalı araçların Külliye’ye girip çıkmadığını, daha da önemlisi trafikte kayıtlı bu tür plakaların olmadığını açıkladı.
Talat Atilla ayrıca haberi daha önce Uğur Dündar’a da servis ettiğini açıkladı. Gazeteci haberi yazmak için alır, başkalarına servis etmez ki? Hatta gazeteci birbirinden haber gizler. Bir de Kılıçdaroğlu’na
doğrulattığını iddia etti. Bir de Twitter’dan Kılıçdaroğlu’na “Mühlet veriyorum Kılıçdaroğlu, sen açıkla yoksa ben açıklarım” diye meydan okumaz mı? Kılıçdaroğlu ile son yedi yıldır görüşmedikleri gibi bu haberden dolayı arayıp teyit ettirmesi söz konusu değil.
Kılıçdaroğlu, FOX TV’de yayından çıktıktan sonra İnce arıyor, “Sayın Genel Başkan, benim ismim ortalarda geziyor. Üst perdeden açıklama yapmak istiyorum. Bir ziyaretinize gelip bir fotoğraf verelim” diyor. İddiayı ortaya atan Turan’ın kaynağını açıklamaya zorlanmasını istiyor. Kılıçdaroğlu, gazetecinin kaynağını açıklamaya zorlanamayacağını söylüyor. “Cumhurbaşkanlığı makamı açıklasın. Ne yapacak bekleyelim” diyor. İnce, görüşmek isteğini ve birlikte fotoğraf verme önerisini tekrarlıyor. CHP Lideri de “Tamam, tamam. Ben seni yakında çağıracağım. Görüşürüz” diye karşılık veriyor.
Muharrem İnce, “Bu iddiayı kanıtlasınlar kendimi Taksim Meydanı’nda asarım” diyerek kendisine kurulmak istenen kumpasa karşı meydan okudu. Dün de Yalova’daki köyünde bir basın toplantısı düzenleyerek, CHP Genel Merkezi’nde kendisine bir tezgâh düzenlendiğini iddia etti. Adres olarak CHP Genel Merkezi’ni gösterdi.
CAN ALICI NOKTALAR
1- Muharrem İnce dünkü basın toplantısıyla genel başkan adaylık yarışını başlatmış oldu. Şimdiye kadar İnce için genel başkanlık mücadelesi konusu olan bu iş bu olaydan sonra bir haysiyet mücadelesine dönüştü.
2- En güçlü olduğu dönemde kurultaya giden Kılıçdaroğlu, FOX TV yayınında hatta o yayına kalmadan önce çıkıp “CHP’de hiçbir arkadaşım bunu yapmaz, CHP’ye Genel Başkan olmak için Külliye’den icazet istemez, bizim partimizde genel başkanlık yarışı için tüm zeminler açıktır. Ben bu partinin lideri olarak bunu hiçbir CHP’liye yakıştırmam” dese büyürdü.
3- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı vurmak için hazırlanan komplo, döndü bumerang gibi CHP’yi vurdu.
4- Talat Atilla, süper kulis haberleri verebilen bir gazeteci olabilecekken kendini komplonun merkezindeki gazeteci pozisyonuna düşürdü.
5- Bu olay, gazeteci komplo kurar mı sorusunu bir kez daha gündeme getirdi. Gazeteci komplo da kurmaz, komplonun içinde de yer almaz. Sadece haber verir.
6- Sözcü gazetesi başta olmak üzere basın büyük bir itibar kaybına uğradı. Bir kez daha bu işi namusuyla yapan gerçek gazetecilerle, operasyonel gazetecilik arasındaki fark ortaya çıkmış oldu.
7- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, suskun kalarak bu işi geçiştiremez. Top artık Kılıçdaroğlu’nda.
Tüm bu yazının sonunda ünlü MİT’çi Mahir Kaynak’ın sorusunu soralım: Bu iş kime yaradı? Kılıçdaroğlu ve İnce’ye yaramadığına göre geriye Ekrem İmamoğlu kalıyor. Herkes yıpranırken, yıpranmayan tek isim İmamoğlu oldu. Bir el Ekrem İmamoğlu’nun önünü açıyor olmasın?