Geçtiğimiz hafta (10-13 Haziran 2005) Van'da Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Elemanları toplantısı vardı. Yüzüncü Yıl Ü. İlahiyat Fakültesi Tefsircilerinin düzenlediği toplantıda yüze yakın ilim adamı bir araya geldi. İlahiyat Fakültelerinde okutulan Kur'ân ve Tefsir derslerinin eğitim ve öğretim problemleri masaya yatırıldı.
Tespit ve tekliflerden bir kaçı şöyle idi:
Bugün tavandan tabana herkes 'Kur'ân, Kur'ân, Kur'ân'a dönülmeli' diyor, ama bazıları Kur'ân öğreniminden rahatsız olunuyor. İlahiyat Fakültelerinin kontenjanları kısıtlanıyor, İlahiyat Fakültelerindeki Kur'ân ve Tefsir derslerinin sayısı azaldıkça azalıyor.. O halde bu insanlar ya 'Kur'ân'a dönülmeli' savında samimi değiller ya da bunun ne anlama geldiğinin farkında değiller.
Gerçekten de Yüce Yaratıcının, kullarının dünya ve ahiret saadeti için gönderdiği Kur'ân mesajından korkmak hem gereksiz, hem de anlamsız. Zira Kur'ân tüm insanlığı kucaklıyor, tüm insanlığın sorunlarını kuşatıyor ve onlara çözüm önerileri getiriyor, onlara iki dünya mutluluğu vaat ediyor. Ama insanlık bunun kıymetini bilmiyor, Kur'ân'dan korkmaya ve ondan kaçmaya devam ediyor. Sonuçta Kur'ân okumaya, onu anlamaya, ve onun mesajına yabancı hale geliyor.
Kur'ân'ı anlama çabası olan ve ilimlerin en şereflisi sayılan Tefsîr ilmi, renkli, hareketli ve bereketli bir ilimdir. Bu ilim, yaygınlaştırılmalı ve daha etkin hale getirilmeli, bu ilmin feyzinden daha çok insan yararlanmalı.. Her seviyedeki insanımızın okuyup anlayabileceği tefsirler ve meâller hazırlanmalı.. Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin kolayca anlayabileceği meâllerimiz olmalı.. Bu konuda İlahiyatlar, Diyanet ve Tefsir ehline büyük görevler düşüyor..
İlahiyatçılar ve Diyanet personeli başta olmak üzere insanımızın geneli, yeterli bir Kur'ân kültürüne sahip değil. Kur'ân merkezli düşünen, konuşan insanlarımızın sayısı oldukça az. Din adına yapılan konuşmalar bile, Kur'ân ayetlerine dayanmıyor. İnsanımızda bir Kur'ân kültürünün oluşturulması gerek..
İnsanımızın bir kısmı için Kur'ân, korkulan bir kitap konumunda.. Okunması zor, ezberlenmesi zor, anlaşılması zor, yaşanılması zor ve benzeri şeyler.. Halbuki Kur'ân, her bakımdan kolay bir kitap.. Nitekim Kur'ân kendisi bu konuya şöyle açıklık getiriyor: "Andolsun ki Biz, Kur'ân'ı düşünülüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu?" (54/17, 22, 32, 40) Evet Kur'ân apaçık bir kitaptır. O, asla anlaşılmaz ve yaşanılmaz değildir. Yeter ki insanlar, onu anlamaya yönelsinler, onu anlamak için çalışıp gayret göstersinler. Bir hadiste de açıklandığı üzere "Kur'ân, kendisine yönelen kimseye kolay gelir. Kendisinden yüz çeviren kimseye ise zor gelir.."
Kur'ân ile ilgili tartışmalarda Kur'ân ehli daha aktif olmalı ve daha etkin ve yetkin bir biçimde yerini almalı..
İki gün boyunca daha başka pek çok konu üzerinde duruldu ve tartışıldı. Bereketli, feyizli ve verimli bir toplantı oldu.
Evet Anadolu'muzun güzel bir kentinde, yüze yakın bir grup güzel insan, güzelim konuları konuşmak için bir araya geldi. Van Gölü, gerçekten bir deniz. Van ilimiz, bu muhteşem denizin kıyısına kurulmuş. Ne var ki tabiî güzellikler yeterince korunup değerlendirilememiş. O güzelim yer, bir batı ülkesinin elinde olsa, onu cennete çevirir. Van, güzelliklerin kıymetinin tam olarak bilinemediği bir ihmaller şehri görünümünde. Alt yapı eksiklikleri devam ediyor.. Sahil şeridi, susuz çöller gibi yeşilden yoksun. Sahilin en güzel yerine kurulmuş olan Üniversite Yerleşkesi (Kampüs) de yeşilden mahrum.. Oysa Üniversite her konuda olduğu gibi, çevrecilik konusunda da şehre örnek olmalıydı.. Denizden ve deniz ulaşımından yeterince yararlanılamıyor.. Ermeni komutacılarınca katledilen binlerce şehidimizin anısına bir şehidlik yapılmış, ama şehidlerin metfun bulunduğu yer layık-ı veçhile güzelleştirilememiş, doğru dürüst bir kitabe bile yazılamamış.. Bu fırsatlar Ermenilerin elinde olsa, dünyayı ayağa kaldırırlar.. Tarihi miladdan önce sekizinci asırlara kadar uzanan Van Kalesi bakımsız, yol ve çevre düzeninden yoksun.. Kale etrafındaki camiler de öyle..
Beşbinden fazla cemaat alan Van Ulu Camiinde Cuma namazı kılmak da bir başka güzellik.. Üç katlı bir camîî ve cami içerisinde Kur'ân okuyan, ezkar ve evradla meşgul olan, namaz kılan, sohbet eden insanlar.. Namazda Fatihanın bitiminde cami, cemaatin sesli âminleriyle çınlıyor.. Namazdan sonra cemaatle bütünleşen Medrese Hocaları mollalar göze çarpıyor.. Bunlar kültür mozaiğimizin farklı tondaki renkleri, zenginliklerimiz yani..
Van Gölünde güneşin batımını izlemek ayrı bir güzellik.. Van Gölü çevresi de envai çeşit tabiî ve tarihî güzellikleriyle görülüp gezilmeye değer yerler. Van'a bakan Edremit'in içinden Şemrem suyu akmaya devam ediyor.. Tatvan (Taht-ı Van=Van'ın altı) tüm güzellikleriyle Bitlis'ten Van'a selam çakmayı sürdürüyor.. Nemrut'un yaz mesire yeri olan dört bine yakın rakımdaki krater göllerinin her biri ayrı birer güzellik ve özellikte.. Altmış dereceye varan sıcaklığıyla Ilık Göl, Soğuk Göl, Buharlı Göl vs.. Lakin meşakkatli bir yoldan ulaşılabiliyor bu güzelliklere.. Tatvan Belediye Başkanı Teleferik yapımı ve benzeri projelerinden bahsetti de biraz rahatladık..
Ve Bediuzzaman'ın Meresetü'z-Zehrâ'nın temelini attığı Van'da İlahiyat Fakültesi.. Beşi profesör, sekizi doçent, yirmiye yakın yardımcı doçent ve toplam yetmiş civarında öğretim elemanıyla şimdiye kadar dört yüze yakın mezun vermiş.. Son dört yıldır ise hiç öğrencisi kalmamış.. Binası ve hocalarıyla, çocuksuz ev gibi; tomurcuklandığı halde bir türlü meyveye duramamış bir ağaç gibi mahzun ve sessiz bir halde, yeniden öğrencileriyle tanışacağı günü bekliyor.. Bilmiyoruz yetkili ve etkililer ne düşünüyor ve ne bekliyor?! Bir tarafta yanlış ve eksik din anlayışlarından sızlanmalar; öte yandan her şeyi hazır öğrencisiz ilahiyat fakülteleri ve yetkin hocalar!
Evet Van, güzel bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Emeği geçen herkese teşekkürler. Güzel memleketimizin gezilip görülmeye değer o kadar yeri var ki, saymakla ve anlatmakla bitmiyor
Onlara kelime ve sayfalar yetmiyor