Kur’an-ı Kerim Okumaktan Amaç Nedir?

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

 

Kur’an-ı Kerim’i okumak da bir ibadettir. Kur’an okumayı özendirmede Hz. Peygamber (a.s)  bir rivayette şöyle buyurmuşlardır: “Gözün ibadetten nasibini verin. Bu Kur’an’a bakmak ve hayret edici (kevnî konularla ilgili) âyetleri üzerinde düşünmektir.”

 Bu rivayette iki konu üzerinde durulmaktadır. İlki, Kur’an’ı yüzünden okumak, diğeri ise, onu anlamaya çalışmaktır. Özellikle, Allah’ın varlık delillerini anlattığı gerek eşya ve gerekse insan hakkındaki âyetlerin anlamları üzerinde sebep-sonuç ilişkilerine bağlı derin tefekkürlere dayalı sonuçlar çıkarmamız istenmektedir. Elbette Kur’an bir bilim kitabı değil, hidayet kitabıdır. Ama o ilimden de kopuk değildir. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim, ilmî sonuçlar çıkarmayı,  ilim adamlarına bırakır. Örneğin,  Yüce Allah Hz. Nuh (a.s)’a “gemi yap” emrini bir bilgi türü olan vahiyle indirirken, bilgiyi teknolojiye dönüştürme işini insana bırakmıştır. Kur’an’ın ilimle ilişkisini bu bağlamda değerlendirmemiz gerekir. Yoksa Kur’an’da tabiat ve pozitif ilimler alanında formül aramak boşunadır. Onun iniş gayesi, hidayettir.

Yine Hz. Peygamber (a.s)  bir rivayette Kur’an’ın indiriliş amacını çok veciz bir şekilde belirtir ve burada gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir ayrıntıya, noktaya değinir: “Kur’anı okuyunuz ve onunla amel ediniz. Onu okumaktan uzak kalmayınız. Ona yakışmayan yorum ve tevillerle haddi aşmayınız. Onu vasıta yaparak menfaat temin etmeyiniz. Onunla dünyalığınızı çoğaltmaya çalışmayınız.” Dikkat edilirse bu hadiste bir takım emir ve nehiy cinsinden uyarılar göze çarpmaktadır. Bu uyarılardan şu sonuçları çıkarabiliriz:

 İlki, salt Kur’an okumak değil, onu anlamaya çalışarak, hayatı anlamlı kılmaktır. Yukarıda geçen bu rivayette, onu anlamaya ve yorumlamaya çalışırken ilmî usulden koparak, Kur’an’ın ruhuyla ve dil kurallarıyla bağdaşmayacak kişisel ve mezhebi sonuçlara meşruiyet kazandırma adına manevî tahrife gitmenin tehlikelerine işaret edilmektedir.  Kur’an’ı anlama yolunda ilmî birikime sahip olmayanlar, salt mealle yetinmemeli, ilim çevrelerinde muteber kabul edilen bir müfessirin tefsirinden okumalıdırlar. Salt mealden Kur’an anlaşılmaz.

 İkincisi, yine bu rivayette çok önemli bir meseleye de parmak basıldığını görüyoruz. O da “Kur’an’ı vasıta yaparak menfaat temin etmek” sorunu. Maalesef bunun birçok istismar şekilleri vardır. Örneğin, özellikle büyük kentlerimizin mezarlıklarında Kur’an okumayı bilmeyen ama Kur’an’ı gelir sağlamada vasıta olarak kullanan, halkımızın dini duygularını istismar eden birçok kimselere rastlanmaktadır. Yine, okunmuş hatim ve yasin satanlar da bir başka şekilde Kur’an’ı menfaat vasıtası yapmaktır. Bu ve benzeri konularda halkımızın duyarlı olması gerekir.

Kur’an-ı Kerim sıradan bir kitap değil, Allah nezdinden gelen ve O’nun İlahi sözlerini içeren mübarek bir kitaptır. Maddi ve manevi temizlik yapıldıktan sonra tefekkürle okunmalıdır. Kur’an’a yaklaşırken, sıradan bir kitap olmadığını düşünmeliyiz.  O, kendisini, “kendisinde şüphe olmayan bir Kitab” olarak tanımlamaktadır.(Bakara 2/2).  Kur’an’la meşgul olurken bu ayrıntıyı aklımızdan çıkarmamalıyız. Onu, ne aşırı derecede ihtiram göstereceğiz diye hayatımızdan soyutlayalım ne de aşırı derecede indirgemeci bir yaklaşımla kutsallıktan arındıralım. Ona olması gereken değer verelim. İşte o zaman bu İlahi Kitap bize envârını ve esrarını açacaktır.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.