Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an yılı etkinlikleri devam ediyor. Bu faaliyetlerin bir devamı olarak 4–5 Haziran 2010 tarihlerinde TDV Kadın Faaliyetleri Merkezi Kocatepe Konferans Salonunda “Kur’an ve Kadın” konulu bir sempozyum düzenledi. Sempozyum KFM Müdürü Ayşe Sucu’nun açılış konuşmalarıyla başladı.
Farklı üniversite ve kurumlardan birçok ilim adamının katıldığı bu sempozyum beş oturum ve değerlendirme oturumu ile kadın sorunlarını ele alıp tartıştı. Ayrıca sunulan bildiriler müzakere edildi. Çok faydalı ve verimli bir sempozyum oldu. Yapılan açılış konuşmalarından sonra İlahiyatçıların duayeni Prof. Dr. M. Said Hatipoğlu’nun açılış konferansıyla sürdü. İslam dünyası önderlerini yetiştirmek zorundadır diyen Hatipoğlu hoca, kadına bakışımızdaki kırılmanın tarihsel ve dini nedenleri üzerinde durdu ve en büyük kadın düşmanı olarak Yahudi ve Hıristiyanları gösterdi.
İslamiyet öncesi kadın algısı adını taşıyan ilk oturumda; İslam öncesi doğu toplumlarında kadın algısı, Yahudilikte kadın algısı, Hıristiyanlıkta kadın algısı, Cahiliye döneminde kadın algısı gibi konular üzerinde duruldu.
Kur’an’da kadın tipolojileri adını taşıyan ikinci oturumda ise, Kadın hakları bağlamında tefsirlere eleştirel bir yaklaşım, Feminist teoloji açısından Kur’an’da kadın tipolojileri, Kur’an’da üç kadın, Kur’an’da Rol model olarak kadın gibi başlıklar altında bildiriler sunuldu ve müzakereler yapıldı.
Üçüncü oturumun başlığı, Kur’an bağlamında hak ve sorumluluklar adını taşıyordu. Bu oturumda, Kadın rollerine Kur’an’ın değerler sisteminin kaynaklığı ve Kur’an’a göre insanın temel sorumluluğu gibi doğrudan ve dolaylı kadınla ilişkili gibi konulara değinildi.
Ayrıca diğer oturumlarda ise, günümüz kadın sorunları ve sorunların çözümünde Kur’an başlığı altında bildiriler sunuldu ve çok verimli, ezber bozan tartışmalar yaşandı.
Çok faydalı sonuçlar doğuracağına inandığım bu sempozyumdan altı çizilebilecek görüşleri değerli okuyucularımıza sunmak istiyorum:
Kadın bakışı, artık dini söylemlere taşınmalıdır.
Vahyi yeniden anlayıp bir bilinç sıçraması gerçekleştirmek için yeni bir Kur’an tasavvuruna ihtiyacımız vardır. Bunu da ancak Kelamcılar yapabilir.
Yahudilik ve Hıristiyanlığın kadına bakışı olumsuzdur. Yahudiler sabah dualarında: “Ya Rabbi! Beni kadın olarak yaratmadığın için sana çok şükrediyorum” demekle, Hıristiyanlar ise, “Hz. Havva, Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden ve erkeğine hizmet etmek için yaratılmıştır” demek suretiyle kadın aşağılanmaktadırlar.
Kadın-erkek eşit değildir. Her bir cins, kendi yerinde farklı iki bireydir. Ayrı ayrı kimliklere sahip müstakil varlıklardır.
Bir toplumu anlamak istiyorsanız, o toplumun kadına bakışını araştırınız. Kadın toplumun aynasıdır.
Hz. Âdem ve Havva tek bir özden, zamansal olarak aynı anda yaratılmıştır.
Hz. Havva, tarihi Hz. Âdemle birlikte başlatan kadındır. Dost ve özgürlüğün simgesidir. Hz. Havva, insanlığın yarısıdır. Dolayısıyla kadın, pozitif bir değerdir.
Hz. Meryem, saflığın ve iffetin sembolüdür. Aynı zamanda, her şarta rağmen ayakta kalmanın; onurlu ve güçlü duruşun da bir timsalidir.
Belkıs, yönetici bir kadın karakteridir.
Tarihsel süreçte ortaya çıkan geleneksel tefsir yorumlarında her yorumcu, kendi coğrafi ve kültürel döneminin daha doğrusu tarım toplumunun din yorumlarıyla kadına bakmıştır. Bugün ultra-sanayi döneminde yaşayan bilgi toplumlarının âlimleri geleneksel kadın yorumlarını yeniden gözden geçirmelidirler.
Kur’an’ın nüzulüyle birlikte İslam, cahiliye döneminin kadın algısını devrimci bir şekilde değiştirmiş ve kadına bağımsız hukuki bir kimlik kazandırmıştır. Tarihte Kur’an ve nebevi sünnetin kadına getirdiği pozitif değer algısı tarih içerisinde kırılmalar yaşamıştır. Bugün tekrar İslam toplumlarında cahiliye döneminin kadın algısına dönüşler yaşanmaktadır. Dolayısıyla bugün yeniden iki referans kaynağımıza tekrar dönerek kadın algısını yenilemek zorundayız.
Netice olarak, iki gün boyunca Kur’an ve Kadın adını taşıyan bu bilgi şöleni yoğun katılımlı, heyecan ve hareketli bir zeminde devam etmiştir. Böyle bir organizasyonu düzenleyen başta TDV Kadın Faaliyetleri Merkezi Müdürü Sayın Ayşe Sucu Hanımefendi olmak üzere tüm arkadaşlarını yürekten kutluyor, bu tür programların artarak devam etmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.