Tevrat’ta yer alan her ifadenin tahrif edildiği söylenemez. Kur’an’ın müheymin oluşu, bunun kanıtıdır. O, Tevrat ve İncil’deki tahrifleri, işin gerçeğini ortaya koyar. Bu yazıda Tevrat’taki tahriflerin Kur’an ayetleriyle ortaya konulmasının yanında Tevrat ayetleri ile Kur’an’dakiler arasındaki aynılıklara ve benzerliklere işaret edilecektir.
Kur’an, Yusuf’un kardeşlerinin niçin ona tuzak kuracağı konusunda Yusuf’un gördüğü rüyayı ön plana çıkarır. Yakub, “Ey babacığım! Ben (rüyada) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Bunların bana secde ettiklerini gördüm.” (Yusuf, 12: 4) diyen oğlu Yusuf’a, şöyle demektedir: “Ey oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar. Şüphesiz şeytan insan için apaçık bir düşmandır.” (Yusuf, 12: 5). Tevrat’ta ise on yedi yaşında olduğu söylenen Yusuf ile kardeşleri arasındaki problem şöyle ifade edilir: “Kardeşlerinin yaptığı kötülükleri babasına ulaştırırdı.” (Yaratılış, 37: 2). Kur’an’da, Tevrat’ın bu ifadesi açıkça geçmese de yaşı belirtilmeyen Yusuf’un “kardeşlerinin ona tuzak kurmasından” yola çıkarak şöyle denebilir: Onlar, yanlış işlere eğilimlidir ve Yusuf da kötülüğü önlemeye meyilli bir çocuk olarak kardeşlerinin fiilleri hakkında babasına bilgi vermektedir. Tevrat’ın “Kardeşleri, Yusuf'u kıskanıyordu.” (Yaratılış, 37: 11) demesi, Kur’an’da Yakub’un oğlu Yusuf’tan –kardeşleri Yusuf’a tuzak kurarlar endişesiyle- rüyasını kardeşlerine anlatmamasını istemesi ile uyumludur. Tevrat, Yakub’un endişesini haklı çıkarır: “Onu (Yusuf’u) öldürmek için düzen kurdular.” (Yaratılış, 37: 18).
“İsrail Yusuf'u öbür oğullarının hepsinden çok severdi.” (Yaratılış, 37: 3) şeklindeki Tevrat ayeti, Yusuf’un kardeşlerinin, “'Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir.” (Yusuf, 12: 8) şeklindeki sözleri ile uyumludur. Muhtemelen Yakub peygamber Yusuf ve kardeşini (Bünyamin) iyi çocuklar olmaları nedeniyle daha fazla sevmektedir. Yusuf’un kardeşleri hayırda yarışıp o ikisini geçmektense kardeşlerine tuzak kurmaya yönelmektedirler.
Tevrat’ta Yusuf’un “Tarlada demet bağlıyorduk. Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler.” (Yaratılış, 37: 7) şeklindeki rüyasından, Kur’an’da söz edilmez. Ancak onun “Dinleyin, bir düş daha gördüm, dedi. ‘Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.” (Yaratılış, 37: 9) şeklindeki rüyası yukarıda belirttiğimiz gibi (Yusuf, 12: 5) Kur’an’da da yer alır. Ancak Tevrat’a göre Yakub, bu rüyayı ilahi bir mesaj olarak anlamamaktadır: “Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: ‘Ne biçim düş bu?’ dedi, ‘Ben, annen ve kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?” (Yaratılış, 37: 10).
Kardeşlerinin Yusuf’tan kurtulma niyetlerini, Tevrat şöyle anlatır: “Hadi onu öldürüp kuyulardan birine atalım. ‘Yabanıl bir hayvan yedi.’ deriz. Bakalım o zaman (Yusuf’un) düşleri ne olacak!” (Yaratılış, 37: 20). Kur’an’da ise “Yusuf’u öldürün.” teklifi yer almasına rağmen, (Yusuf, 12: 9), öldürüldükten sonra bir kuyuya atılması değil, kuyuya canlı olarak bırakılması teklifi vardır (Yusuf, 12: 10). Tevrat’ta Ruben adlı kardeşin önerisi şöyledir: “Kan dökmeyin. Onu (Yusuf’u) şu ıssız yerdeki kuyuya atın ama kendisine dokunmayın.” (Yaratılış, 37: 22). Bu öneri Kur’an’da şöyle ifade edilir: “İçlerinden bir söz sahibi dedi ki: Yusuf'u öldürmeyin. Eğer bir şey yapacaksanız onu kuyunun derinliklerine atın; yolcu kafilelerinden biri onu bulsun.” (Yusuf, 12: 10). Kur’an adını vermediği bu kardeşin, niyetinin ne olduğunu açıkça belirtmezken Tevrat şöyle der: “Amacı Yusuf'u kurtarıp babasına geri götürmekti.” (Yaratılış, 37: 22).
Kur’an, Yusuf’un kardeşlerinin onu kuyuya atmaya karar verdiklerini belirtir (Yusuf, 12: 15) ancak Tevrat’taki gibi kuyunun susuz olduğuna (Yaratılış, 37: 24) dair bir şey söylemez. Kur’an, “Bir kervan geldi. Sucularını gönderdiler. O da (kuyuya) kovasını sarkıttı. ‘Müjde! Bu bir oğlan’ dedi. Onu bir ticaret malı gibi sakladılar. Oysa Allah onların yaptıklarını biliyordu.” (Yusuf, 12: 19) derken Tevrat; Midyanlı tüccarlar oradan geçerken kardeşleri Yusuf'u kuyudan çekip çıkardıklarını ve yirmi gümüşe İsmailîlere sattıklarını ve İsmailîlerin de Yusuf'u Mısır'a götürdüklerini ifade eder (Yaratılış, 37: 28).
Kötü kardeşler, yaptıkları konusunda babaları Yakub’a hesap verirlerken “(Yusuf’un) Gömleğinin üzerinde de yalan bir kan getirdiler.” (Yusuf, 12: 18). Bu yalan kanın, hangi hayvana ait olduğu Kur’an’da belirtilmez ancak Tevrat kötü kardeşlerin, kuyuya atmadan önce çıkardıkları Yusuf’un gömleğine (Yaratılış, 37: 23), teke kanı sürdüklerini söyler (Yaratılış, 12: 31).
Kur’an’da kötü kardeşlerin, babaları Yakub’a Yusuf’u bir kurtun yediği yalanını söyledikleri belirtilirken (Yusuf, 12: 17) Tevrat’ta Yakub’un kötü oğullarınca ona getirilen giysiyi tanıdığı, “Evet, bu oğlumun giysisi” dediği ve “Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf'u parçalamış olsa gerek!” tahmininde bulunduğu ifade edilir (Yaratılış, 37: 33). Anlaşılan Tevrat’a göre kötü oğulların yalanına, babaları Yakub inanmıştır. Halbuki Kur’an, Yakub’un oğlu Yusuf’a peygamberlik müjdesi verdiğinden söz etmektedir (Yusuf, 12: 6). Dolayısıyla Yakub, kötü oğullarının yalanına inanmamıştır ancak oğlunun nerede olduğu konusunda, bilgisinin olmayışından dolayı artık ona düşen güzelce sabretmektir (Yusuf, 12: 18). Tevrat ise Yakub’taki üzüntü tablosunu şöyle verir: “Yakub üzüntüden üstünü başını yırttı.” (Yaratılış, 37: 34).
Görüldüğü gibi Tevrat ayetlerinin bir kısmı korunmuştur ve bunun şahidi Kur’an’dır. Bir kısmı da tahrif olmuştur, bunların düzelticisi de yine Kur’an’dır.