Kur’an’da “Allah katında olanlar daha hayırlıdır.” ifadesi

Doç. Dr. Murat Kayacan

 

“Allah katında olanlar daha hayırlıdır (mâ ‘indallâhi ḣayrun).” ifadesi, ikisi Mekki ve diğer ikisi Medeni olmak üzere toplam dört surenin birer ayetinde geçmektedir. Bunlardan Mekke’de inen ikisi bağlam gereği, “Allah katında olanlar daha hayırlı” ve ele alacağımız son ayetteki ifade ise “Allah katında olanlar (…) daha hayırlıdır.” şeklinde tercüme edilmiştir. Bu yazıda söz konusu ifadelerin yer aldığı ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.

Ahiretteki nimetler o kadar güzeldir ki dünyadakilerle karşılaştırıldığında dünya hapishane gibi kalır:[1] “Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi?” (el-Kasas 28/60). Bol nimeti seven insan, nimetlere kavuşma hedefini dünya ile sınırlarsa kaybeden kimselerden olur; çünkü bu dünyadaki nimetler gelip geçici, cennet ise ebedidir. Aklını kullanan kimseler, bu farkı dikkate alıp sabreder ve ahiret nimetlerini merkeze alır. Ayette “Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi?” denilerek kınanan kimseler müşriklerdir ve Nesefi’nin ifadesiyle buradaki kınama, kalıcı olanın geçici olandan daha iyi olduğu üzerinde düşünmemeleri nedeniyledir.[2]

İnkârcılar, dünya nimetlerinin onların aleyhine delil olabileceğini hesaba katmamakta ve kendilerini kayba sürüklemektedir: “Size verilen şey, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Allah katında olanlar daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Bu ödül, iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir.” (Şura 42/36). Müminlerin konumu inkârcılarınkinden farklıdır; çünkü onlar sabredip ebedi ödüle kavuşmayı hedefler, şeytanın saptırmalarına karşı Allah’a dayanırlar. Sonsuz mutluluk Allah’a şirksiz iman ve tevekkül ile kazanılacaktır. Kâfirlere dünyada verilen nimetlerden farklı olarak müminlere verilen şeyler, az olsa bile bereketlidir.

Allah’a kullukta kusur etmemeye çalışmanın ve O’nun azabından çekinmenin kişiye kazandıracağı şey, ahirette mutlu olmaktır: “Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katında olanlar daha hayırlıdır.” (Al-i İmran 3/198). Kısa süren dünya hayatı boyunca gücü yettiği oranda Allah’a kulluk eden kimse, aslında hayırlı bir ticaret yapmış olur. O kimse itaat dolu bir ömür sürmüş ve karşılığında cennette yaşama imkânına kavuşmuştur.

Resulullah (s) camide hutbe verirken davul sesleri ve sevinç naralarıyla bir kervan gelmiş; bunu duyan cemaatin az bir kısmı hariç camiyi terk edip kervana koşmuşlardı: “Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah katında olanlar eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (el-Cuma 62/11). Sahabenin -kıtlık nedeniyle olsa da- Resulullah’ın hutbesini bitirmesini beklememeleri doğru değildir. Bireylerde davranış değişikliği bir süreç gerektirdiği ve bunun kişiden kişiye değiştiği unutulmamalıdır. Doğru olan şey, hatalı davranışlar sergileyenlere karşı merhametli olmaktır. Zaten ayette söz edilen olayın defalarca yaşandığına dair bir bilgi yoktur. Sahabenin masum olmadığını da ima eden bu ayette hayırlı olanın dünya nimetlerinden ziyade ahiret nimetleri olduğuna dikkat çekilmiştir.

Görüldüğü gibi “Allah katında olanlar daha hayırlıdır.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde dünya hayatının geçiciliğinden, ahiret nimetlerinin dünyadakilerden daha hayırlı olduğu gerçeğini ancak akledenlerin anlayabileceğinden, içlerinden ırmaklar akan cennetin iman ve tevekkül sahibi kimselere nasip olacağından, ticaret ve din arasında tercih yapılması gerektiğinde doğru tercihin ikincisi olduğundan; rızık verenin Allah olduğundan söz edilmektedir.

 

[1] Ebu İsa (ö. h. 279) Tirmizî, Sünenu’t-Tirmizî, 2. Bs (Mısır: Şirketu Mektebeti ve Matbaati Mustafa el-Bali, 1395) 4: 562.

[2] Mahmud Hafızuddîn (ö. h. 710) Nesefî, Tefsiru’n-Nesefi (Medâriku’t-tenzîl ve hakaiku’t-te’vil), 3. Bs, 2 c. (Beyrut: Daru’l-Kelimi’t-Tayyib, 1419) 2: 651.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.