“Allah’ın ayetlerindendir (min âyâtillâh).” ifadesi, ikisi Mekki biri de Medeni olmak üzere toplam üç surenin üç ayetinde geçmektedir. Ele alacağımız son ayette çeviri, bağlam gereği “Allah'ın ayetlerinden” şeklinde yapılmıştır. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre değerlendirilecektir.
Örtünme ile Allah korkusu (takva) arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Allah’ın cezalandırmasına aldırış etmeyen kimse, imkânı çok olsa da gereğince örtünmez. Buna karşın, örtünecek bir şey bulamayan ama Allah korkusu taşıyanlar -Adem ve eşi gibi- örtünmek için ellerinden geleni yaparlar: “Ey Âdem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar.” (Araf, 7: 26). Ayetteki “ayıp yerlerinizi örtecek” giysi iç, “süslenecek elbise” ise dış kıyafet olsa gerektir. Dış kıyafetin, toplum içinde kibir göstergesi ya da şehvete yönlendirici niteliği olmamalıdır. Örtü, Allah’ın bir nimetidir. Ayıp yerlerin örtülmesi, edebe dikkat etmenin ön koşuludur. Hem gereğince örtünmemek hem de iffetli olduğunu söylemek, tutarsız bir davranış olur; çünkü ahlaksızlık fiili, sadece “gayrimeşru ilişki” ile sınırlı değildir. Örtünme, Allah korkusuna değil, geleneğe uymak için gerçekleştiriliyorsa kişiyi kötülükten pek az koruyabilir. Ayetteki “elbise yarattık” ifadesinin orijinalinde elbisenin “indirildiği” ifade edilmektedir. Vahiy gibi elbisenin de indirilmiş olması, örtünmenin emir oluşuna dair bir ima taşıdığı söylenebilir. Takva elbisesinin bilinen elbiseden daha hayırlı olması, ikisinin birlikteliğini gösterir. Yoksa Allah’ın ayetlerinden biri olan örtünmeyi göz ardı edip, “Kalbimi temiz tutarım, istediğimi giyerim.” demek Müslümana yakışmaz.
Bulundukları ortamda dinlerini yaşayamayacakları kanaatlerinden dolayı Ashab-ı Kehf, içinde yaşadıkları toplumu terk edip bir mağaraya sığınır ve orada uyurlar:“Güneşin, doğduğunda onların mağaralarının sağ tarafına yöneldiğini battığında da onların sol yanlarını kesip geçtiğini görürsün. Kendileri ise oranın geniş bir yerindedirler. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah kimi doğru yola iletirse o doğru yoldadır. Kimi de saptırırsa onun için doğru yola iletici bir dost bulamazsın.” (Kehf, 18: 17). Ashab-ı Kehf’in din uğrunda hicret etmelerinin ardından sığındıkları mağaradaki konumları, Allah’ın ayetlerindendir. Mağaranın kapısı, kuzeye bakmaktadır ve bu nedenle güneş ışıkları doğrudan mağaraya vurmaz. Böylece orada birilerinin olduğu belli olmaz ve içeridekiler güneş ışıklarından rahatsız olmadan uyurlar. Mağarada uzun süreli uyku, olağanüstü olsa da Allah bunun her açıdan fizik yasalarının üstünde olmasını dilememiştir (mağaranın kuzeye bakması, gençlerin mağaranın geniş bir yerinde uykuya dalmaları vb.). Doğru yolu bulmak, ilahi bir nimettir. Sapıtmak isteyen kimsenin yolu da açıktır. Onu doğru yola getirmek isteyen kimse, sadece çabalar ancak onu doğru yola getirmek, Allah’ın elindedir.
Peygamber’in (s) hanımlarının evinde gerek peygamber tarafından ve gerekse kendileri tarafından Kur’an ayetleri okunmaktadır. Dolayısıyla böyle bir evin hanımı olmak büyük bir onur, vahyi anlamak ve yaşamak için de büyük bir imkândır: “Ve evlerinizde Allah'ın ayetlerinden ve hikmetten okunanları hatırlayınız. Şüphe yok ki Allah lütufkârdır, haberdardır.” (Ahzab, 33: 34). Kur’an ayetlerini her şeyi en iyi bilen Allah göndermiştir. O ayetleri unutmuşçasına bir hayat sürmek doğru olmaz. İnsan, ayetleri okumazsa karşısına çıkan durumlarda ve vahye uygun şekilde ne yapması gerektiğini hatırlayamaz ve başka başka fikirler hayatına hâkim olur. Allah, ayetleri kimin ne amaçla okuduğundan ya da unuttuğundan haberdardır. Herkes yaptığına göre hesaba çekilecektir.
Görüldüğü gibi “Allah'ın ayetlerindendir.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde örtünmeden, din için yaşadıkları toplumdan uzaklaşan Ashab-ı Kehf’e sığındıkları mağaradaki nimetlerden ve Peygamber’in (s) hanımlarının, evlerinde okunan ayetleri hatırlaması ve ona göre yaşamaları gerektiğinden söz edilmektedir.