“Allah’ın nimetini anın. (użkurû ni’meta(A)llâhi)” ifadesi; biri Mekki, ikisi ise iki Medeni surenin üç ayetinde yer almaktadır. Bu yazıda söz konusu dört ayet, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Hz. Musa, Allah’ın verdiği nimetleri hatırlatarak İsrailoğullarını nankörlükten uzak tutmaya çalışır: “Musa, kavmine şöyle demişti: Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size en kötü işkenceleri uygulayan, erkek çocuklarınızı öldürüp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden sizi kurtarmıştı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.” (İbrahim, 14: 6). Hz. Musa’nın bu sözleri bir başa kalkma değildir. O, kendisine değil, Allah’a karşı nankörlüğü önlemeye çalışmaktadır. Firavunun zulümlerinden kurtulan İsrailoğullarından beklenen şey, Allah’a şirk koşmaksızın güzel işlerle dolu ömür sürmeleridir. Cahiliye hayatını sürdürürlerse kaybedenlerden olacaklardır. Firavun ailesinin, İsrailoğullarının kadınlarını sağ bırakmalarına rağmen, onlara da eziyet edildiğinin ifade edilmesi, sağ bırakılan o kadınların korumasız kalmasıyla izah edilebilir. İsrailoğullarınınkine benzer bir imtihanla karşılaşıp ilahi yardıma mazhar olan müminlerin de yapması gereken şey, Allah’ın verdiği nimete (güvenlik) şükürdür. Bu da Allah’a ve Resulü’ne (s) itaat etmek yani dinin gereklerini yerine getirmekle olur.
Hicri 5. yılda gerçekleşen Hendek Savaşına dair bir ayette İsrailoğullarınkine benzer bir nimete (güvenlik) dikkat çekilerek şöyle denilmektedir: “Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; hani size ordular saldırmıştı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.” (Ahzab, 33: 9). Ayetteki “ordular”dan kastedilenler; Kureyş, Gatafan kabileleri, Kureyza ve Nadîr Yahudileridir. Bu şer ittifakına karşı Selman el-Farisi’nin önerisiyle Medine’nin etrafına hendekler kazılmıştı. Kâfirlere ceza olarak gönderilmiş olan “rüzgâr”, onların ne çadırını bıraktı ne yaktıkları ateşi. Müslümanların düşmanları, Medine kuşatmasından vazgeçmek zorunda kaldılar. Ayetteki “görmediğiniz ordular” ifadesi, müminlerin savaşta melekler tarafından desteklendiklerini göstermektedir. Allah, kendisine samimi olarak bağlanan kullarını yardımsız bırakmaz.
İtaat sözü vermiş olan müminlere hitaben Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “Allah'ın üzerinizdeki nimetini, ‘Duyduk ve kabul ettik.’ dediğiniz zaman sizi bununla bağladığı (O'na verdiğiniz) sözü anın ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, kalplerin içindekini bilmektedir.” (Maide, 5: 7). Müslüman olmak bir nimettir. “Allah’tan başka ilah olmadığını” açıkça beyan ettikten sonra Allah’a itaat ederek bu nimete şükredilir. İtaatin ölçüsü de vahiydir. Kulluk bilincine dayalı bir hayat, vahyin rehberliğinde sürdürülebilir. Bu konuda samimi olanları da “Müslümanmış gibi görünenleri” de Allah bilir.
Kur’an, İsrailoğullarının Hz. Musa öncesinde de ilahi ikrama mazhar olduğunu belirtir: “Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.” (Maide, 5: 20). Bu ayette anılması istenen “nimet” kelimesinin tekil gelmesi, İsrailoğullarına sadece bir nimet verildiği anlamında değildir. İfadeden kastedilen şey, nimet denilen ne varsa tüm türlerini ancak Allah’ın verebileceğidir. Allah’ın nimetinin anılmasının istenmesi, onun unutulduğunu ve artık o nimetlere yeterince şükredilmediğini akla getirmektedir. Yine ayetteki “sizi hükümdarlar kıldı” ifadesi ile muhtemelen İsrailoğullarının atalarından Hz. Yusuf’a ve onun Mısır yönetimindeki mümtaz konumuna dikkat çekilmektedir. Ek olarak Kur’an, kendilerine en çok peygamber gönderilen toplum olarak İsrailoğullarından söz etmektedir. Ehl-i Kitap, peygamberler zincirinden haberdar kimseler olarak son peygamberin risaletine karşı da ilgisiz kalmamalıdırlar.
Görüldüğü gibi "Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın.” ifadesinin yer aldığı ayetlerin ikisinde muhatap Firavun zulmünden kurtarılan ve içlerinden peygamberler ve hükümdarlar çıkarmış olan İsrailoğulları, diğer ikisinde ise İsrailoğulları gibi düşmanın zulmünden kurtarılan ve Allah’a verdikleri sözde durmaları istenen Müslümanlardır.