“Allah’ın yasasında asla değişiklik bulamazsın (len tecide lisünnetillâhi tebdîlâ).” ifadesi, biri Mekki ikisi Medeni surede toplam üç defa geçmektedir. Bir ayette sünnet kelimesi açık te (ت) ile (Fatır, 35: 43) iki ayette (Fetih, 23; Ahzab, 33: 62) ise kapalı te (ة) ile yazılmaktadır. Bu durum, bir anlam farkına yol açmaz. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
İslam ve Müslümanlara karşı komplo kuranlar, yaptıklarının gizli kaldığını sansalar da Allah, tuzaklarını görür ve onların başlarına geçirir: “Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Hâlbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin yasasından başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yasasında asla değişiklik bulamazsın. Allah'ın yasasında kesinlikle bir sapma da bulamazsın.” (Fatır, 35: 43). Müslümanları, Mekke’den hicret etmek zorunda bırakan müşrikler bunun bedelini, hicret sonrası Bedir’de uğradıkları bozgunla ödemişlerdir. Benzer bir durum, günümüzdeki İslam düşmanları için de söz konusudur. Risaletin ilk yıllarında kâfirlerin kurdukları tuzaklar aleyhlerine döndüğü gibi bugün de Müslümanlara dinlerinden dolayı kurulan tuzaklar boşa çıkacaktır. Yeter ki Bedir’deki gibi galibiyet için gerekli tedbirleri alsınlar. Önceki toplumlara uygulanan ilahi yasadan ibret almak isteyenler; deprem, sel, tsunami, iç savaş vb. felaketlerle cezalandırılanların mekânlarını ziyaret edebilirler. İbret almak istemeyenler ise “Doğada ve sosyal hayatta olur böyle şeyler. Bunların insanların günahlarıyla ilişkisi yoktur.” derler. Söz konusu yerlerde Müslümanlar da yaşamış olabilir. Onlar da o sırada vefat ettilerse zorluğa sabrettikleri için ahirette ödüllendirilmeleri umulur.
İslam’ın etkili olduğu dönemlerde münafıklar, Müslüman görünmeyi kârlı görürler. Hâlbuki onlar dünya ve ahirette kaybedeceklerdir. Onların, Müslümanlar aleyhine kâfirlerle işbirliği yaptıkları kesin olarak kanıtlanırsa Müslümanlar tarafından öldürülmeleri gündeme gelir. Bu, ilahi bir kuraldır: “(Bu) Allah'ın daha önce geçenler hakkındaki yasasıdır. Allah’ın yasasında asla değişiklik bulamazsın.” (Ahzab, 33: 62). Ayette söz edilen, hakkında “Alah’ın yasası” uygulanan kimselerin, önceki toplumlardan helak edilen kâfirler olduğunu aktaran Mâturîdi, bunların geçmiş toplumlardaki münafıklar olmasını da mümkün görür.[1] Mukâtil, bu ayetteki ilahi yasanın Bedir ehline uygulandığı düşüncesindedir.[2]
Eğer kâfirler müminlerle savaşsalar arkalarına dönüp kaçarlar. Sonra ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirler (Fetih, 48: 22). Bu gerçeğin kendilerine vurgulandığı kişiler, Rıdvan biatına katılan müminlerdir:[3] “Bu, Allah'ın öteden beri süregelen sünnetidir. Allah’ın yasasında asla değişiklik bulamazsın.” (Fetih, 48: 23). Allah’ın “öteden beri süregelen sünneti”nin, işin sonunun müminlerin lehine sonuçlanması anlamında olması mümkündür.[4] Kaçmıyorlarsa müminlerin onların suç işlemlerini engelleyecek heybete kavuşmadıklarından dolayı olabilir. Yani kâfirlere kaşı mücadelenin, zaferle sonuçlanması için müminler tarafından yapılması gerekenler göz ardı edilmemelidir.
Görüldüğü gibi “Allah’ın yasasında asla değişiklik bulamazsın.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde İslam aleyhine komplo kuranların, münafıkların cezalandırılacaklarından ve müminlere karşı savaşanların korkusuzca müminlere karşı savaşamayacaklarından söz edilmektedir.
[1]Mâturîdî, Ebu Mansur (ö. 333/944), Tefsiru'l-Mâturîdî, 10 c., Daru'l-Kütübi'l-İlmiye, Beyrut, 1426/2005., c. 8, s. 416.
[2] Mukatil b. Süleyman Ebu’l-Hasan (ö. h. 150), Tefsiru Mukatil b. Süleyman, 5 c., Daru İhyai’t-Turas, Beyrut, h. 1423, c. 3, s. 508.
[3]Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. 310/923), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 1420/2000, c. 22, s. 235.
[4] Mâturîdî, c. 9, s. 307.