“İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına (ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta)” ifadesi, Kur’an’ın üç Medenî suresinin dört ayetinde geçmektedir. Bu ifade, bağlam gereği bir ayette (Bakara, 2: 140) “İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Ya'kub'un ve torunlarının” şeklinde çevrilmiştir. Bu yazıda söz konusu ifadenin yer aldığı ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Peygamber (s) Ehl-i Kitap’a, “Tevrat’a da İncil’e de uysanız olur. Son risaleti kabul etmek zorunda değilsiniz. Cennet hepimize yeter.” dememiş, onları da İslam dininin son halkasını kabule, Kur’an’a davet etmiştir: “Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilene ve bütün peygamberlere Rableri katından verilenlere iman ettik. Onlar arasında bir ayırım yapmayız. Biz O'na (Allah'a) teslim olanlarız, deyin.” (Bakara, 2: 136). İslam, sadece son dinin değil, tüm peygamberlerin getirdiği dinin ortak adıdır. Ayette, bu dinin (İslam) halkalarına dikkat çekilmektedir. Bu peygamber isimlerinin sayılması, insanları dine davet etmede onlarla “ortak yönlere” dikkat çekme açısından iyi bir örnektir. Yahudiler, Hz. İsa’nın ve Hz. Muhammed’in peygamber olduğuna inanmazlar; Hristiyanlar ise Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmezler. Tüm peygamberlere iman, son peygamberin ve ümmetinin özelliğidir. Ehl-i Kitap’ın düştüğü önemli bir hata ise insanlarla (Üzeyir ve İsa) Allah arasında akrabalık bağı iddiasında bulunmalarıdır. İlahlaştırılmış birine iman ise ahirette makbul bir iman olmayacaktır ve o, şirkin ta kendisidir.
Ehl-i Kitap, cahilce bir tavır göstererek kendilerinden önceki peygamberlerin Yahudi veya Hristiyan olduklarını iddia etmektedir. Hâlbuki insanların kendilerinin değil, atalarının iyiliklerinden dolayı övünmelerinin onlara katacağı bir erdem ya da sevap söz konusu değildir: “'Yoksa siz İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının yahudi veya hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?' De ki: 'Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?' Allah'tan gelen bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir! Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara, 2: 140). Doğru olan, “Bizden önce yaşamış örnek kişiler de bizdendi.” demek değil, “Biz de onların güzel yolunu sürdürüyoruz.” demektir. Ehl-i Kitap’ın bu söylemi, onların mezheplerini, alimlerinin görüşlerini dinin önüne geçirdiklerini gösterir. Çünkü onlar, “Peygamberlerin izinden gidiyoruz.” demeyip, peygamberlerin de aslında onların yolunda olduğunu ima etmektedirler. Ayetteki “Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?” ifadesi öğrenme amaçlı değil, kabul edilemez iddialarda bulunan kimseleri kınamak içindir. Allah’a şahitlik edici olarak Hz. Muhammed ve Kur’an gelmiştir. Ancak meseleyi bilen kötü niyetli Ehl-i Kitap alimleri, bunu gizlemektedir.
Kur’an’da, son peygamber’den şu birleştirici mesajı vermesi istenmektedir: “De ki: 'Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onların hiçbiri arasında bir ayrım yapmayız. Ve biz O'na (Allah'a) teslim olmuş kimseleriz.'” (Al-i İmran, 3: 84). Tevrat’ı da Zebur’u da İncil’i de indiren Allah’tır. Müminler, Kur’an’a inandıkları gibi önceki kitapların da Allah tarafından indirildiğine inanırlar.
Hz. Muhammed, yep yeni bir din getirmiş değildir. O, Nuh peygamber döneminden, risalet zincirinin son halkasına uzanan bir çizginin son temsilcisidir: “Biz, Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davud'a da Zebur'u vermiştik.” (Nisa, 4: 163). Adları belirtilen peygamberlere nasıl vahyedilmişse son peygambere de insanlara yol göstersin diye vahiy gönderilmiştir. İnsanlara düşen şey; arzularına teslim olmak; yanlış yolda yönelmiş olmaları muhtemel atalarının izinden gitmek, değil, peygamberlerin yoluna uymaktır.
Görüldüğü gibi tevhid (Allah’ın birliği) daveti, tüm peygamberlerin ortak mesajıdır. Müslümanlar, dünyada kendilerini azınlık hissetmemelidirler. Onlar, önceki peygamberlere bağlı olduğunu ileri süren Yahudi ve Hristiyanlardan bile daha fazla o peygamberlerin yolundadırlar. Tâbi olunması gereken ve en kapsayıcı risalet son Peygamber’inkidir.