Kur’an’da “ıslahı (islâhihâ)” kelimesi bir Mekki surenin iki ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetlerin ilki, büyük oranda Muhammed Abduh ve Reşid Rıza’nın “Tefsîrü’l-Menâr” adlı tefsirindeki yorumları bağlamında ele alınacaktır.
Reşid Rıza’ya göre zararlı işler yapıp haksız hüküm vererek insanların maslahatına aykırı ve bozgunculuk içeren işler yapılmamalıdır. İnsanların akılları, inançları, şahsi ve sosyal adaplarının zarar görmesine neden olmamak gerekir. Benzer şekilde tarım, zanaat, ticaret, ulaşım yolları ve iş birliği vesilelerinden oluşan geçim vasıtalarının da zarar görmemesine özen gösterilmelidir. Yüce Allah, yeryüzünü ıslah ettikten sonra orada bozgunculuk yapılmamalıdır: “Islahı sonrasında yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır.” (el-A`raf 7/56). Allah, yeryüzünde yararlı olan şeyleri yaratarak ve onlardan nasıl faydalanılacağını insanlara göstererek orayı ıslah etmiştir. Söz konusu yol gösterme ve rehberlik de bunları insanların emrine vermek ve “O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (el-Bakara 2/29); “O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütuf olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (el-Câsiye 45/13) ayetlerinde olduğu gibi kendilerine nimet olarak hatırlatmak suretiyle yapılmıştır. Ayrıca bu ıslah; yeryüzünde hakkı, adaleti ve fazileti yerleştirmek şeklinde yapılmıştır. En büyük ıslah; yüce Allah’ın dinin rehberliğiyle, peygamberler göndererek, peygamberlerin ve resullerin sonuncusu ve bütün alemlere rahmet olan Hz. Muhammed’i göndermek suretiyle ikmal ederek insanların durumunu ıslah etmesidir. Yüce Allah, bununla beşerin inanç sistemini burhan üzerine bina ederek ıslah edip düzeltmiştir. İnsanlık için yeryüzünde ruhlarının ve vücutlarının ihtiyaçlarını birlikte karşılayan ilkeler getirerek ve onlara karşılıklı yardımlaşma ve birbirlerine merhamet etme duygularını vererek onların ahlaklarını ve adaplarını ıslah etmiştir. Mefsedetleri giderme, maslahatları koruma, adalet ve eşitlik ilkeleriyle kayıtlı şura hükümeti kurmalarını emrederek siyasetlerini ve yönetim biçimlerini ıslah etmiştir. İnsanlık, bu yeryüzünün efendisidir. İnsanların yeryüzü karşısındaki durumları, kalbin vücut, aklın da nefis karşısındaki durumu gibidir. Dolayısıyla eğer insanlar düzgün olurlarsa her şey düzgün olur. Eğer bozuk olurlarsa her şey fasit ve bozuk olur.[1] Fesadın en büyüğü, zulme ve kendini büyük görmeye götüren kibir ve böbürlenmedir. Frenklerin[2] durumu ibretliktir. Yeryüzünde madeni, bitkiyi ve hayvanı ıslah ederken, dinlerin en mükemmeline düşman kesilerek insan nefsini ıslahtan nasıl da aciz kalıyorlar? Frenk ülkeleri, bilginlerinin buldukları uygarlık vesilelerini nasıl da insan türünü ifsat edecek şeylere dönüştürmüşlerdir! Aynı şekilde ülkelerindeki insanları hükümranlık ve iktidar çekişmesiyle birbirine düşman ederek, küfür, fıskı ve isyanı serbest kılarak, halkın içinden çalışanların servetlerini kendilerine muhalif olanları tepeleme uğrunda harcayarak ve düşmanlarına karşı -kendilerine yazık etmek pahasına bile olsa- cinayet işleyerek insan nefsini ıslahtan aciz kalıyorlar.[3]
Reşid Rıza, yukarıdaki ayet bağlamında ıslahtan söz ederken Ebu’ş-Şeyh’in, Ebu Bekir b. Ayyaş’tan rivayetini aktarır: “Ebu Bekir’e ‘Islahı sonrasında yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.’ (el-A`raf 7/56) ayetinin anlamı sorulmuş o şöyle cevap vermiş: Yüce Allah, Muhammed’i yeryüzü sakinlerine -fesat içinde bulundukları bir sırada- gönderdi. Yüce Allah, onların Muhammed aracılığıyla ıslah etti. Her kim Muhammed’in getirdiğinin aksini yapmaya çağırırsa o kişi yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlardandır.” Islah sonrası bozgunculuk, ifsad sonrası bozgunculuktan daha çirkindir; çünkü ıslah, -ıslahı korumadığı ve kendi yolu üzere gittiği taktirde- müfsidin aleyhine en büyük kanıttır. Peki, o bozgunculuk yapar ve ıslahı bulunduğu durumdan çıkaracak olursa çirkinlik nereye varır bir hesap etmek gerekir! Bundan dolayı ayette özellikle “ıslahtan sonra bozgunculuk çıkarmak” belirtilmiştir. Yoksa bozgunculuk çıkarmak, her halükârda kınanmıştır ve yasaktır.[4]
Reşid Rıza’nın el-A`raf 7/56 ayeti bağlamında yukarıda belirttiğimiz ıslah konulu yorumları, onun ıslah kelimesinin kapsamını oldukça geniş tuttuğunu göstermektedir. Islahta en etkin özne Allah’tır. O, peygamberleri aracılığıyla insanların inançlarını ve pratiklerini ıslah etmiştir. Dünyada huzur ortamının oluşmasında insanın ifsattan uzak durup ıslah çabaları gütmesi son derece önemlidir. Batı Avrupa ülkelerine karşı herhangi bir kompleks taşımayan Reşid Rıza, onların uygarlık vesilelerini insanları ifsat etmek için kullandıkları ve insanların ıslahı konusunda bir alternatif olamadıkları düşüncesindedir. İslam, toplumu ıslah etme çabası güder. Ona karşı duranlar, fesat ehlidir. Bu kimseler, çirkin faaliyetlerini ıslah olmuş toplumları ifsat etmek için kullanırlarsa daha büyük suç işlemiş olurlar.
Sonraki yazımızda “ıslahı (islâhihâ)” ifadesinin yer aldığı diğer bir ayet olan el-A`raf 7/85’i yine Reşid Rıza’nın yorumları bağlamında ele alacağız.
[1] M. Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr (Mısır: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmme li’l-Kitâb, 1990), 8: 409.
[2] Batı Avrupalılar anlamına geldiğine dair bk. Mahmut H. Şakiroğlu, “Frenk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDV Yayınları, 1996), 13: 197.
[3] Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr, 8: 409.
[4] Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr, 8: 410.