Kur’an’da “ıslahı (islâhihâ)” ifadesi -2-

Doç. Dr. Murat Kayacan

 

Öneki yazımızda “ıslahı (islâhihâ)” ifadesinin yer aldığı el-A`raf 7/56 ayetine dair Reşid Rıza’nın yaklaşımlarını ortaya koyup değerlendirmiştik. Bu yazımızda ise aynı ifadenin yer aldığı el-A`raf 7/85 ayetini yine aynı müfessirin yorumları bağlamında ele alacağız.

Reşid Rıza’ya göre ıslahın zıddı olan fesat; beşerî toplum düzenini zulümle insanların mallarını haksız yere yiyerek onlara haksızlık yaparak canlara ve ırzlar saldırıda bulunarak bozmayı, ahlakı ve adabı günahla, açık ve gizli çirkin fiillerle ifsadı, cehaletle ve düzensizlikle de bayındırlığı mahvetmeyi kapsar. Bu konudaki ayetin meali şöyledir: “Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Islahı sonrasında yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.” (el-A`raf 7/85). Yeryüzünün ıslahı dünyanın ve dünya üzerinde yaşayanların durumunu düzelten şeylerdir. Bunlar, şirkin hurafelerine ve bayağılıklarına zıt olan doğru bir inanç, ruhları ahlaksızlıkların kirlerinden arındıran salih ameller, bayındırlığı ve güzel yaşamı yücelten teknik işlerdir. Yüce Allah bu surenin başlarında şöyle buyuruyordu: “Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (el-A`raf 7/10). Yüce Allah, insanlığın durumunu fıtrat düzeni ve yaratılış mükemmelliği ile düzeltti; onlara akıl ve organ gücü bahşederek yeryüzünün yaratılışına da hikmetli kanunlarından yerleştirerek peygamberlerle de fıtratı tamamlayan şeyleri göndererek yeryüzünü ıslah imkânı verdi. İfsat, iyiliği veya düzeltmeyi ortadan kaldırmak demektir. Islah ise bir failin fiiliyle olan şeydir. Bu fail ise ya hikmet sahibi olan yüce Yaratıcı’dır ya da O’nun ıslah için görevlendirdiği peygamberler, alimler, adaleti emreden bilge kişiler, adaleti yerine getiren idareciler ve bunların dışında insanların dinleri ve dünyaları açısından onlara faydalı olan güvenilir ve dosdoğru olan çiftçi, sanatkâr ve tüccar gibi çalışanlardır. Sözünü ettiğimiz bu işler, asrımızda birçok ilim ve tekniğe dayalıdır. Bu ilim ve teknikleri öğrenmek, “Bir vacibin gerçekleşmesi için şart olan şey de vaciptir.” kuralına dayalı olarak vaciptir.[1] Yani Reşid Rıza, ıslah çabalarının hem dünyayı hem de sakinlerini koruma kapsamındaki işler olduğu düşüncesindedir. Islah edenler; Allah’tan başlayarak, peygamberler, alimler, adil yöneticiler, çiftçiler vs. geniş bir özne alanını kapsar. Bu bağlamda İslam toplumlarının yeterli düzeyde teknolojik imkânlara sahip olmaları da ıslah faaliyetleri kapsamındadır.

Görüldüğü gibi “ıslahı (islâhihâ)” ifadesinin yer aldığı biri önceki yazımızda biri de bu yazıda ele aldığımız iki ayetin ilkinde bozgunculuk çıkarmanın kötülüğünden, Allah’a dua etmek gerektiğinden ve O’nun iyi davrananlara merhametli oluşundan, ikinci ayette ise Hz. Şuayb’ın kavmini tek Allah’a kulluğa ve insani ilişkilerde hileye başvurmamaya, huzur ortamı oluştuktan sonra fesat çıkarmamaya çağırdığından söz edilmektedir.

 

[1] M. Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr (Mısır: el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Âmme li’l-Kitâb, 1990), 8: 469-470.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.