Arapça'da hamr, bir şeyi örtmek anlamına gelir. Kendisi ile bir şeyin örtüldüğü ne ise ona da himâr denir ve daha sonraları bu kelime kadınların başörtüsünün adı olmuştur, çoğulu da humurdur (Rağıb, ts., I: 325). Kur'an-ı Kerim'de kadınlara başörtüsü örtmeyi emreden iki ayet vardır. Bu yazıda o ayetler bağlamında başörtüsünün farziyeti ve örtünmenin sınırları konusunu ele alacağız.
Kur'an kadının vücuduna ziynet diyerek örtülmesini emretmekte ve bu konuda iki istisna getirmektedir. Öyle olmasaydı, vücudun tamamının herkese karşı örtülmesi gerekecekti. Aşağıdaki ayette, istisnalar iki ruhsat ve imkân getirmektedir; 1. Dışarıda kalan yerler -yüz ve eller- örtülmeyecektir. 2. Örtünün içinde kalan kısımlar da bazı kimselerin yanında açılabilecektir (Karaman, 2007, IV: 71): "Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini (humr), yakalarının üzerine (kadar) örtsünler." (Nur, 24: 31). Dikkat edilirse bu ayette kadınların başlarını örtmeleri emir kipleriyle bildirilmektedir. Emir anlamı olmadığını gösteren dilden veya dinden bir karine/delil olmadıkça bu kipin emir anlamı dışında bir anlam belirttiğini söylemek mümkün değildir. Buna rağmen, bu ayette başörtüsünün emredilmediğini söylemek için ya haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmak veya dilden yahut dinden anlamayan birisi olmak ya da Ehl-i Kitap bilginlerinin yaptığı gibi Kitab'ı bile bile tahrif etmeyi göz almış olmak gerekir (Sarmış, 2007, II: 109). "Görünen kısımları müstesna" kısmıyla ilgili olarak Râzî bu konuda Kaffâl'den şunları nakletmektedir: "Açıkta ve dışarıda kalan demek, insanın yaşayan yaygın âdete göre örtmediği, örtünün dışında bıraktığı yerler demektir; bu da kadınlarda yüz ve eller, erkeklerde ise yüz, kollar, ayaklar gibi organlardır. Buna göre insanlar, açılmasına ihtiyaç ve zorunluluk bulunmayan yerlerini örtme emrini almışlardır, açılması âdet haline gelmiş ve bunda zorunluluk bulunan yerlerini açmalarına da izin verilmiştir. Çünkü İslâm'ın yüklediği ödevler insan tabiatına uygundur, kolaydır ve hoşgörülüdür." (XXIII, 179; Karaman, 2007, IV: 71).
Muhammed Esed, yukarıdaki ayette geçen "Görünen kısımları müstesna" ifadesi hakkında "Her ne kadar İslam hukukunun geleneksel temsilcileri kadının yüzü, elleri ve ayaklarıyla sınırlı tutma eğilimini göstermişlerse de anlamı bizce çok daha geniştir." diyerek içinde yaşanılan çağın örfünü gündeme getirmektedir (II, 713). Halbuki bir çağda İslami ölçüler zaafa uğramış ve insanlar günaha yönelmiş olabilir. Ayeti Esed gibi anladığımızda yanlışın "örf" olarak kabulü gerekecektir ki, buna katılmamız söz konusu olamaz.
Kur'an, kadınların yabancıların yanında baştan topuğa kadar vücutlarını üst bir örtü ile örtmelerini emretmektedir: "Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarını üzerlerine örtsünler. Bu, onların tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Ahzab, 33: 59). Bu ayette geçen cilbab kelimesi, vücudu örten geniş bir dış örtüdür (Sarmış, 2007, II: 108). Himârdan daha geniş ridadan ise daha küçük bir elbisedir. Kadın onunla başını örter ve onu göğsünden aşağıya salar (Zemahşeri, ts., III: 569). Bu sayede özgür mümin kadınlar kölelerden ve cahiliyeye mensup hanımlardan ayrılmış olmaktadırlar (İbn Kesir, 1999, IV: 481). Geçmişte değişik örtülerle yapıldığı gibi, bugün toplumumuzda bu örtünme, çoğunlukla başörtüsü ve manto ile yapılmaktadır. Kur'an'ın açık emrine Rasulullah (s)'ın birçok yönlendirme ve tavsiyelerine, ashab kadınlarının uygulamalarına ve ümmetin bugüne kadar sözbirliğine/icmaına karşı birileri çıkıp, "Başörtüsünden maksat başı değil, boynu ve gerdanı örtmektir." derse, dinde bidat çıkarmış ve kötü çığır açmış olur. Bu da ya cehalet ve gafletten ya da Ehl-i Kitab'ın kendilerine gönderilen Kitab'a yaptıkları gibi çıkar için dinin öğretilerini tahrif etmekten kaynaklanır (Sarmış, 2007, II: 108).
Sonuç olarak diyebiliriz ki, başörtüsü farzdır çünkü, kadının eli ve yüzü hariç vücudunu örtmesi dinin emridir.
Esed, Muhammed, Kur'an Mesajı, (çev. Cahit Koytak ve Ahmet Ertürk), 7. bs., İşaret Yay., İst., 2000.
İbn Kesir, Ebu’l-Fida İsmail b. Ömer (ö. 1373), Tefsiru’l-Kur'ani’l-Azim, 8 C., 2. bs., Daru Tayyibetin Li’n-Neşri ve’t-Tevzi’, Riyad, 1999.
İsfahâni, Ragıb Müfredatu Elfâzi'l-Kur'an, 2 c., Daru'l-Kalem, Dımeşk, Beyrut, ts.
Râzî, Fahruddin (h. 606/1209), et-Mefâtihu'l-Gayb, 32 c., Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut, 2000.
Sarmış, İbrahim, Hz. Muhammed’i Doğru Anlamak, 2 c., 3. bs., Ekin Yay., İst., 2007.
Zemahşerî, Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvil fî Vucûhi’t-Te’vil, 4 c., Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut, ts.