Kur’an’da “Semud kavmine de kardeşleri Salih’i (gönderdik)” ifadesi, üç ayette geçmektedir. Bu ayetlerden Neml, 27: 45’teki “gönderdik” kelimesi, ayetin metninde yer aldığı için parantez içinde verilmemiştir. Üç ayetin orijinalinde de “kavmine” kelimesi mevcut değildir. Bu ifadenin geçtiği Kur’an’ın üç Mekki suresinin üç ayeti, o ayetlerin içinde bulunduğu surelerin nüzul sırasına göre ele alınacaktır.
Suriye ve Hicaz arasındaki Hicr bölgesinde yaşamış olan Semud kavmini, şirke ve Allah’ın ayeti deveye karşı zulme sapma konusunda, Salih peygamber uyardı: “Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). O, onlara şöyle dedi: 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir belge geldi. Şu Allah'ın devesi sizin için bir mucizedir. Onu kendi haline bırakın Allah'ın toprağında otlasın ve ona bir kötülükte bulunmayın. Yoksa sizi acıklı bir azap yakalar.” (Araf, 7: 73). Toplumlar, peygamberlerini aciz bırakmak üzere ondan olağanüstü bir şey getirmesi talebinde bulunurlar. Talepleri karşılanır da inkârlarını sürdürürlerse azaba uğrarlar. Salih peygamber, bu yasaya dikkat çekmektedir. Ayette “Allah'ın devesi” denilerek devenin Allah’a ait olduğunun vurgulanması, onun kamuya ait olduğunu, dolayısıyla zarar verilmemesi gerektiğini ima etmektedir.
Kur’an, Hz. Muhammed’in (s) daveti nedeniyle Mekke’de yaşanan anlaşmazlığa adeta Semud kıssası üzerinden dikkat çeker: ““Andolsun ki ‘Allah'a kulluk edin!’ demesi için Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Hemen birbirleriyle çekişen iki zümre oluverdiler.” (Neml, 27: 45). Mekke’de de “bir olan Allah’a” davetin hemen ardından insanların bir kısmı inanmış bir kısmı ise hakikati inkâr etmişti.
Hz. Salih, Allah’tan başka tapılacak bir varlık olmadığı gerçeğini, içinde yaşadığı toplumda gündeme getirmektedir: “Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur! Sizi yerden inşâ eden ve orada yaşatan O'dur; O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin! Çünkü Rabbim yakındır, (duaları) kabul edendir." (Hud, 11: 61). Ayette “Sizi yerden inşâ eden” denilmesi ilk insanın yeryüzünde yaratıldığını göstermekte ama oradan müminlerin “ahirette gideceği cennete” yükseltildiğinden söz edilmemektedir. Bundan yola çıkarak bazı müfessirler, Hz. Adem ve eşinin içinde bulundukları cennetin, dünyada bir bahçe olduğunu ifade etmişlerdir. Allah hakkında “yaşatan O'dur” denilmesi insan ömrünün ne kadar olacağına O’nun karar verdiğini gösterir. Allah hakkında Hz. Salih’in, “O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin!” demesi bu kavmin aslında Müslüman olduğunu ancak sonradan tevhid dininden uzaklaştığını, Salih’in de onları doğru yola geri dönmeye davet ettiğini akla getirmektedir. Yine Salih peygamberin “Rabbim yakındır, (duaları) kabul edendir.” şeklindeki sözü, onun Allah’a aracısız bağlanıp O’ndan doğrudan yardım istenebileceğini gündeme getirdiğini, o toplumda ise bundan uzak bir din anlayışının hâkim olduğunu göstermektedir.
Görüldüğü gibi söz konusu üç ayette, Hz. Salih’in kavmini tevhide, bağışlanma dilemeye ve tövbe etmeye davet ettiğinden söz edilmektedir. Bu davet, Hz. Muhammed’in risaletinin başladığı yıllarda olduğu gibi o toplumda da anlaşmazlığa neden olmuştur. Zaten şirk ile tevhid arasında bir uzlaşma söz konusu olamaz. Orta yol; şirk-tevhid karışımı bir anlayış ve ona dayalı cahili bir düzen değil, İslam’dır.