Kur’ân ayında Kur’ân’ı hayatımıza indirmek
Kur’ân’ı, Yüce Allah indirmiş, biz kaldırmışız. O, bize değer vermiş, bizim için, bizim yararımıza, bizim dünya ve ahiret mutluluğumuz için Kur’ân’ı indirmiş; biz ise Kur’ân’ı okumayı terk ederek, anlamayı bırakarak, gereklerini yerine getirmeyerek onu kaldırmışız.
Gelinen noktada gönlümüzden, beynimizden, gündemimizden ve hayatımızdan kaldırmışız Kur’ân’ı. Artık gönüllerimiz Kur’ân sevdasıyla coşmuyor, sevgilerimizi nefretlerimizi Kur’ân yönetmiyor… Beyinlerimiz Kur’ân düşünmüyor, düşüncelerimizi Kur’ân şekillendirmiyor… Dillerimiz Kur’ân söylemiyor, konuştuklarımız Kur’ân’dan kaynaklanmıyor yahut Kur’ân’a uymuyor… Davranışlarımız Kur’ân’a dayanmıyor ve ona uymuyor… Gündemlerimizi Kur’ân belirlemiyor; önceliklerimiz arasında değil, başında Kur’ân yer almıyor.
Gönlümüzün, beynimizin, söylem ve eylemlerimizin hâkimlerinin kim olduğunu sorduğumuzda bu söylediklerimizi daha iyi anlayabileceğiz.
Kur’ân’ın adını, lafzını, Mushaf’ını, Mushaf kabını kutsadığımız kadar, onun hükümlerini kutsamıyoruz.
Bu tespitleri yaptıktan sonra Kur’ân ile kendimizi test edebilmek için Kur’ân ayı Ramazan iyi bir fırsat diyoruz. Hayatımızın bütün yönlerine Kur’ân’ı indirmek için. Kur’ân’la buluşmak için, onunla tanışmak için, Kur’ân’lı olmak için.
Kur’ân okumalarımızı artırmalıyız. Okumalarımızın kalitesini artırmalıyız. Anlayarak okumak için gayret etmeliyiz. Okuduklarımızı hayata geçirmek için bir çabanın içerisinde olmalıyız.
Kur’ân’ı okuyanlar, daha fazla okumak için… Onu anlayarak okuyanlar, daha derinlikli anlamak için… Anlayarak okuyanlar, anladıklarını hayatlarının daha geniş alanlarına yansıtabilmek için… Kur’ân mesajını başkalarına ulaştırmak için… Kısaca her seviyede herkes, yeni bir şeyler yapmalı, daha önce yaptıklarının üzerine bir şeyler koymalıdır.
Gündemimize Kur’ân’ı alırsak, her gün bir ayeti yahut bir sureyi gündeme taşırsak Kur’ân’a karşı sorumluluğumuzu bir ölçüde yerine getirmiş oluruz. Sözgelimi namazda okuduğumuz Fatiha’yı gün boyu düşünelim, onunla olalım. Fil suresi bir başka günümüzün gündemini oluştursun, Kureyş suresi bir başka gün, gündemimizi belirlesin. Hep böyle devam etsin. O gün mümkün mertebe gündemimize aldığımız ayet yahut sure etrafında düşünelim, konuşalım, okuyalım. Anladıklarımızı hayata geçirelim, eksiklerimiz varsa o mesajlar doğrultusunda tamamlayalım, yanlışlarımızı onlara göre düzeltelim. Göreceğiz ki bir süre sonra Kur’ân ile tanışma konusunda önemli mesafeler almış olacağız. Tıpkı Kur’ân’ın ilk muhataplarının yaptığı gibi. Hani onlar, Kur’ân’dan on ayeti gündemlerine alır, onları bir iyice öğrenip ezberleyip hayata geçirdikten sonra, diğer on ayete geçerlermiş.
Bir de kendimizi Kur’ân’a arz etmeliyiz, onun hükümleriyle hayatımızı test etmeliyiz. Hayatımızdaki ona uymayan şeyleri kaldırıp atmalıyız. Ayetlerini kendi üzerimize indirmeliyiz. Sanki bizim hakkımızda bize iniyormuş gibi onu okumalıyız. Cennetliklerle ilgili ayetleri üzerimize aldığımız gibi, cehennemliklerle ilgili ayetleri de üzerimize almalıyız.
En önemlisi Kur’ân’la buluşmamızı Ramazan’dan sonra da devam ettirmektir. Hani Ramazan’da başlayıp bitirdiğimiz hatimlerimizin sonunda, Kur’ân’ın son suresi olan Nâs suresinden sonra, okumaya devam edip Fatiha suresini ve Kur’ân’ın ikinci suresinin ilk sayfasını okuyarak Ya Rab senin kelamını okudum bitirdim, ama ona doyamadım, onun için tekrar başlıyorum diyoruz ya. İşte bu söylediklerimizin gereğini yapmalıyız. Peygamberimizin beyan buyurduğu gibi: Allah’a sevimli gelen amel: Yolculuğu bitirince tekrar yolculuğa koyulan kimsenin amelidir, konup göçenin ameli. Yani Kur’ân’ı bitirince, tekrar başlayan kimsenin amelidir. O halde Kur’ân’ı okumaya, onunla olmaya devam etmeliyiz. Yoksa Kur’ân, bir sonraki Ramazan’a kadar, konulan rafında bir yıl bizi beklemesin. Zira bizim, her ay, her gün ve her ân ona ihtiyacımız var.