Aslında bu konuda yazmak istemiyordum.
Bu konuyu yazarak sulu sepen haline getirilmiş “İslam’da reform” tartışmalarına ortak olmak istemiyordum.
Son bir haftada bir de baktık ki, Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh, Abdullah Cevdet dönemlerinden kalma tartışmaların içinde bulduk kendimizi yeniden..
Gerçi dinde reformun en büyük savunucuları o zaman dinsiz olduğunu çeşitli yazılarında beyan eden Abdullah Cevdet gibi “batıcılar”ken şimdi de değişen bir şey yok, eski hamam eski tas.
Yine dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan kimseler “dinde reform” tartışmalarını ayyuka çıkarmış durumda.
Abdullah Cevdet deyince aklıma geldi.
19. yüzyılın sonlarında Abdullah Cevdet’le ilgili bir olay hafızamı yokladı.
Bildiğiniz gibi, Meşrutiyet’ten sonra kadınlarla ilgili en radikal düzenleme talepleri diğer sahalarda olduğu gibi Batıcılar’dan gelmiştir. Abdullah Cevdet daha Meşrutiyet’ten evvel Cenevre’de yayınladığı İçtihat adlı neşriyatta bir anket açarak İslam milletlerinin kalkınması için “çareler” sormuş, esprili bir Fransız da(!) “Kur”an”ı kapa, kadınları aç” şeklinde cevap vermiş. Gerçi Abdullah Cevdet şimdiki Batıcılar’dan daha insaflı olduğu için olacak, bunu “Hem Kur’an’ı, hem kadınları aç!” şeklinde sloganlaştırmış.
Şimdiki tartışmacılar hiç değilse Abdullah Cevdet kadar insaflı olsalar yine dokunmayacağım onlara.
Bu tartışmaları yapan insanların en azından Kur’an’ı açmalarını ve ondan sonra neyi tartışacaklarsa onu tartışmalarını isterdim.
Ama nerdeee!
Adamlar bir magazin haberi şeklinde yayınlar yapıp, toplumun kafasını bulandırmaktan başka bir şey yapmayı düşünmüyorlar.
Masa başında köy güzellemesi yazan şairler gibi ilgilendikleri alana dair ne fıkhi ne de ilmi bilgiye sahip olmayan, “hariçten gazel okuyan” bu çevrelerin ne yapmak istediklerini aslında az çok anlayabiliyorum.
Onların bu ülkenin, diniyle, değerleriyle ilgilenmeleri pek hayra alamet değildir. Dini bilgileri de Zekeriya Beyaz’dan öteye geçemez.
Peki durup dururken neden bu konu gündeme geldi?
Hemen belirtmeliyim ki, burada da, amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Sayın Başbakanın çok önemli (!) bir danışmanının karısı Çamlıca’da, tarihi bir camide, bir grupla (kadınlı-erkekli) başı açık bir şekilde namaz kılıyormuş,
Bu, dinde reformun zamanın geldiğinin işaretiymiş!
Kim diyor bunu, bu işareti gören kim?
Büyük bir gazetenin çok önemli (!) bir yazarı, genel yayın yönetmeni Sayın Ertuğrul Özkök!.
Yani modern Türkiye’nin fetva makamı!
Bundan daha doğal bir şey olamaz.
Çünkü söz konusu gazetemiz ülkeyi yönetme ve idare etme görevinin yanı sıra, zaman zaman bu tür fetvaları verme yetki ve salahiyetini de kendinde bulur.
“İçtihat”ın yirminci yüzyıldaki temsilcisi Hürriyet Gazetesi’ne ve İslam’da reformculara küçük bir tavsiyem, bu tartışmaları yapmadan önce “Kur’an’ı açın!”
Ve yine küçük bir tavsiyem daha olacak, din sadece kadından ibaret değildir. Kadınsa magazin malzemesi hiç değildir.
Son tavsiyem; modern fetvacılar fetva işini Diyanet İşleri’ne bırakın.
İnananlara saygı duymuyorsanız, en azından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarına saygı duyun.