Kur’ân’ın Rüyaları

Prof. Dr. Ali Akpınar

Rüyaların insan hayatında önemli bir yeri vardır. Çocuklar dâhil her insan rüya görür ve çoğu zaman rüyalarda gördüklerinden etkilenir.

İnsanla ilgili hemen her önemli konuya temas eden Kur’ân-ı Kerîm, rüya gerçeği üzerinde durmuş ve bazı rüya örneklerine yer vermiştir. Peygamberimiz de rüyayı önemsemiş, zaman zaman rüya yorumları yapmıştır. Nitekim o, sâlih rüyayı, peygamberliğin parçalarından saymıştır. Ona ilk vahiy, sadık rüyalar şeklinde gelmiş, peygamberliğinin ilk altı ayında rüyasında gördükleri gerçek hayatta aynen vuku bulmuştur.

Rüya tabir ilmi, kehanete değil ilahî kaynağa dayanır. Rüya tabiri, zannîdir, kesin ve bağlayıcı değildir.

Rüyalar bizi hayata hazırlar. Kur’ân’da geçen rüyalar ve yorumları, rüya yorum ilminin ipuçlarıdır.

Her peygamber, kendi döneminde öne çıkan konuda uzmandı. Hz. Musa peygamber döneminde sihirbazlık revaçta idi, Hz. Musa aleyhisselam, sihirbazların sihirlerini etkisiz kılan mucizelerle geldi. Hz. İsa peygamber döneminde tıb alanında maharet sahibi olmak revaçta idi, Hz. İsa aleyhisselam hastaları iyileştirme ve hatta ölüleri dirilteme mucizesiyle geldi. Peygamberimiz döneminde de insanlar şiir ve edebiyat alanında birbirleriyle yarışıyorlardı. Peygamberimiz de insanların bir benzerini getirmekten aciz kalacakları Kur’ân mucizesiyle geldi. Tıpkı bunun gibi Hz. Yusuf peygamber döneminde rüya tabiri çok önemli idi. Tabandan tavana herkes rüya tabirini çok önemsiyordu. Bu yüzden Hz. Yusuf, pek çok uzmanın yorumlayamadığı rüyaları en güzel şekilde yorumlayan bir peygamber olarak geldi.

Genelde rüyalar, tersine çıkar diye bir inanış vardır, ancak Kur’ân’da anlatılan rüyaların hemen hepsinin düzüne çıktığını biliyoruz. Şöyle ki, Hz. Yusuf, küçük yaşta rüyasında, güneş, ay ve on bir yıldızın kendisine secde ettiğini görmüş; sonuçta gördüğü bu rüya doğrultusunda babası, annesi ve on bir kardeşi ona boyun eğmiştir.

Yusuf’un zindan arkadaşlarından biri, rüyasında efendisine garsonluk yaptığını görmüş, sonuçta zindandan çıkıp saraya garson olmuştur.

Diğer zindan arkadaşı rüyasında, başının üzerindeki ekmekleri kuşların kaptığını görmüş, sonuçta asılmış başının üzerinde kuşlar uçuşmuştur.

Mısır kralı rüyasında, yedi semiz ineği yedi zayıf ineği yediğini, yedi kuru başağın yedi yeşil başağı yok ettiğini görmüş; rüya yedi bolluk senesinin yedi kıtlık senesi izleyeceği ve bolluk senelerinde biriktirilenlerin kıtlık senelerinde eriyeceği şeklinde yorumlanmıştır.

Saffat suresinde anlatıldığı üzere Hz. İbrahim, rüyasında oğlunu kurban ederken görmüş, sonuçta kendisine bu emir verilmiştir.

Fetih suresinde işaret edildiği üzere, Peygamberimiz, rüyasında ashabı ile birlikte Ka’be’yi tavaf ettiklerini görmüş, hakikaten ertesi sene umre yapmak müyesser olmuştur.

Rüya tabirinin esası hakkında büyük müfessir Râzî şunları söyler:

Kur'ân ve aklî deliller bunun doğru olduğuna delâlet etmektedirler. Kur'ân'dan delile gelince, bu,Yusuf suresindeki  ayetlerdir. Akli delillere gelince, bu da şudur: Şu kesindir ki, Allah Teâlâ nefs-i natıkanın cevherini (rûh), felekler âlemine çıkıp Levh-i Mahfuzu müşahede ve mütâlâa edecek bir biçimde yaratmıştır. Onu bundan alıkoyan ise, bu nefs-i natıkanın bedenin idaresiyle meşgul olmasıdır. Uyku zamanında ise, bu meşguliyet azalır, nefs-i natıka, bu müşahede ve mütalâayı yapmaya daha muktedir hale gelir. İşte ruh, herhangi bir halde bulunduğunda, bu ruhî idrak ve algısından dolayı hayâl âlemine uygun düşen özel izler bırakır. İşte rüya yorumcusu, bu hayâl âlemine ait izler yardımıyla, o aklî idrak ve algılara dair istidlalde bulunmaktadır.İşin özeti budur. Din de bunu tekîd etmektedir. Hz. Peygamber'den rivayet edildiğine göre, O şöyle buyurmuştur:

"Rüya üç çeşittir: İnsanın, kendisine telkini ile gördüğü rüya; şeytandan olan rüya ve sâdık hak olan rüya.” "Salih bir kimsenin görmüş olduğu rüya, peygamberliğin kırk altıda biridir!" Bunlardan yalnızca sadık rüyalar, rüya tabirini bilen kimselere anlatılmalıdır. Diğer nefsanî ve şeytanî rüya çeşitleri ise anlatılmamalıdır. Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: Rüya anlatılmadıkça askıdadır, anlatıldığında gerçekleşir. Bu yüzden, rüyalarınızı yalnızca sizi seven ve size öğüt verecek kimselere anlatınız.

Peygamberimizin peygamberlik süresi yirmi üç yıldır. Bunun ilk altı ayı, sadık rüyalarla geçmiştir. Altı ay, yirmi üç yılın kırk altıda biri olduğu için, sadık rüya nübüvvetin kırk altıda biri sayılmıştır.

Rüyalar çoğu zaman sembollerle görüldüğü için, onların yorumunu herkes doğru olarak yapamaz. Rüya tabiri ile meşgul olan kimsenin dinî bakımdan güvenilir, özü sözü doğru, imanlı ve sâlih biri olması şarttır. Sâlih/sâdık rüyayı, sâlih ve sadık olmayan kimseler doğru bir şekilde yorumlayamazlar. İmam Mâlik, erbabı olmadıkları halde rüya tabiri işine girişenleri, nübüvvetle oynayanlar olarak nitelemiştir.

Kur’ân ve sünnette geçen rüyalar ve onların yorumları, diğer rüyaların tabirleri için ipucu olabilir. Bunun dışında rüya tabir kitaplarında yer alan yorumlar, kesin değil, daha çok tecrübe ve temennilerden ibarettir.

Rüya, kesin bilgi kaynağı olmadığı için onunla amel edilmez. Fıkıh kitaplarında kaydedilmiştir ki, bir kimse rüyasında Peygamberimizi görse, o da ona yarın Ramazan’ın ilk günü oruca başla, yahut yarın bayram oruç tutma dese, o kişi bununla amel edemez.

İyi rüya gören, uyanınca Allah’a hamd eder, kötü rüya gören kimse de onun şerrinden Allah’a sığınır. Rüyayı hayra yormak ve rüya gören kimseyi rüyada gördüklerinin hayra gelmesine dair dua etmek ise âdabtandır.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.