KUR’AN’LA İNŞA EDİLENLERİN KUR’ÂN OKUMALARI-II
Büyük Kur'ân Uzmanı (Tercümanü'l-Kur'ân) İbn Abbas, bir gün yanındakilere "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirler, zalimler ve fâsıklardır.."[1] ayetlerini nasıl anladıklarını sordu. Orada bulunanlar "Bu ayetler Kitap ehli hakkında inmiştir" deyince İbn Abbas şöyle gürledi: "Siz ne iyi insanlarsınız! Tatlı ve hoş olanlar sizin; acı olanlar ise Kitap ehlinin! Hayır, bu doğru değil, ayetler Kitap ehli hakkında inmiş olsa bile, sizleri de bağlar. Allah'ın hükmünü sizden inkâr eden de kâfirdir. Onu kabul ettiği halde, uygulamayan ise zalimdir, fâsıktır."[2]
İbn Abbas’ın bu yaklaşımında, Kur’an ayetlerini öncelikle kendi üzerimize almamız, ayetle önce kendimizi test etmemiz gereğine dikkat çekilmektedir. Şöyle ki Kur’ân’da çokça tekrarlanan ekîmu’s-Salah/ Namazı gereği gibi kılınız cümlesini okuyan herkes ayet ile kendini sorgulamalıdır. Eğer bu kişi namaz kılmıyorsa, namaza başlamalı. Arada sırada namaz kılıyorsa, namazları vaktinde ve tam olarak kılmaya başlamalı. Beş vakit namazı kılan biri ise, namazı gereği gibi kılıp kılmadığını sorgulayıp namaz kalitesini artırmaya gayret etmelidir. Sözgelimi namaz dua ve surelerini ne kadar biliyor, ne kadar kendisini namaza veriyor, bütün bunlarla kendisini hesaba çekmelidir.
Bu konuda Abdullah b. Mesud da şöyle demektedir: “Eğer güç yetirebiliyorsan kendini Kur’ân’a muhatap kıl. Allah Teâlâ’nın ‘ey iman edenler’ dediğini duyduğun zaman, kulağını dört aç. Zira bu hitabın arkasında ya emredilen bir hayır yahut yasaklanan bir şer söz konusudur.”[3]
İbn Mesud da, bir gecede Kur'ân'ı okuyup bitiren kimse için: "Şiir mırıldanır gibi mi okuyor bu adam Kur'ân'ı?"[4] demiştir. Bir başka varyantta ise İ.Mesud şöyle der: "Kur'ân'ı şiir mırıldanır gibi, alelacele okumayın. Sıradan bir nesirmiş gibi de okumayın. O'nun ilginç açıklamalarında durarak, ürpererek O'nu okuyun. Hedefiniz çarçabuk sureyi bitirmek olmasın".[5]
İbn Abbas, kendisine, Kur'ân'ı bir gecede hatmedecek şekilde hızlıca O'nu okumanın hükmü sorulduğunda şunları söyler: "Bana bir tek surenin anlaşılarak okunması, bir gecede anlamadan Kur'ân'ın hatmedilmesinden daha sevimlidir. Ama ille de böyle bir gecede O'nu hatmetmek istiyorsan, kulağın okuduğunu duysun, kalbin de ne dediğini anlasın".[6]
Kur'ân'dan seçme âyetler okuma geleneği, Hz. Peygamberin uygulamalarında da vardır. O, değişik vesilelerle, değişik konularda âyetleri ashabına okurdu. Nitekim bir defasında Peygamberimiz @ Hz. Ebubekir’i sessizce, Hz. Ömer’i de sesli olarak Kur’ân okurken görmüştü. Orada bulunan Bilal Habeşî’yi de değişik sûrelerden farklı âyetleri okumakta olduğunu görmüş ve ona niçin böyle yaptığını sormuştu. Hz. Bilal, “Güzel kokuyu güzel kokuyla karıştırıyorum” diye cevap vermişti. Bunun üzerine Peygamberimiz @ “Hepiniz güzel ve doğru yaptınız”[7] buyurarak onların Kur’ân okuyuşlarını tasvip etmiştir.
Kur'ân'ı anlamamızın gerekliliğini ve bu konudaki günümüz insanının vurdumduymazlığını İkbal de çarpıcı ifadeleriyle şöyle vurgulamaktadır: "Ey Müslüman! Senin hayat nizamın olan ve sana hayat vermek için indirilen Kur'ân ile daha tanışmamışsın bile! O'ndan ve O'nun yasalarından henüz haberin bile yok! Belki de O'nunla ölüm döşeğinde tanışacaksın. Ne hazin ki, sana kuvvet ve hayat bahşetmek için indirilen Kur'ân, şimdi kolay ölesin diye sana okunuyor!".[8]
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Kur’ân, bizim hayat kitabımızdır. Biz onsuz olamayız. Ondan ayrı kalamayız. Çünkü Kur’ân’dan ayrı kalmak hüsrandır. Onu sürekli okumalıyız, onu anlama çaba ve gayreti içerisinde olmalıyız, daha da önemlisi onun gereklerini yerine getirmeliyiz. Yani Kur’ân bizim gönlümüze, beynimize, söylem ve eylem dünyamıza inmelidir. Bizim iç dünyamızı, düşünce dünyamızı, söylem ve eylem dünyamızı, birey ve toplum hayatımızı inşa ve ihya etmelidir. Bu konuda Kur’ân’ın ilk muhataplarının Kur’ân okumalarında bizim için en güzel örnekler vardır.
[1] 5 Maide 44, 45, 47.
[2] Zemahşerî, Keşşâf, I, 616.
[3] Ahmed, Kitabü’z-Zühd, I, 231.
[4] Zerkeşî, el-Bürhân, I,455; Kurtubî, Tezkar, 118.
[5] İbn Kayyım, Zâdü'l-Meâd, I, 339.
[6] İbn Kayyım, Zâdü'l-Meâd, I, 339.
[7] Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, III, 11; GazâIî, İhyâü Ulûmiddîn, I, 432.
[8] Cevdet Said, Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları, 159.