Öğrencilik yıllarımızda kurban bayramlarında deri toplamaya çıkardık. Eşten, dosttan rica minnet kurbanlarının derilerini bize vermelerini isterdik. Bize derken, falan vakıf veya feşmekan derneğe…
Kimisi bir deriyi bağışlayıvermezdi, kimisi başka yere söz verdiğini söylerdi, kimisi de kırk dereden su getirir; ne yapacağımızı, hangi faaliyette kullanacağımızı sorardı…
Topladığımız derileri ‘kaptırma’ riski de vardı ayrıca…
Deri toplama ‘yetkisi’ Türk Hava Kurumu’nundu çünkü. Onlar serbestçe dolaşır ve aslan payını alırlardı…
Bazen bir vakfın gönüllüleri tarafından emek emek toplanan derilerin biriktirildiği depolara baskın olur, deriler el değiştiriverirdi…
THK kendi topladığı derilerin dışında ‘el koyma’ usulüyle de ciddi bir sayıya ulaşırdı…
Öğrencilere burs veren veya yurt imkanı sağlayan pek çok vakıf ve dernek ise üç-beş yüz deri ile yetinirdi…
Deriler tuzlanarak bayram sonu beklenir; sonra üç-beş kuruşa satılırdı da faaliyetlere biraz olsun kaynak çıkardı. Hala deri toplanıyor mu bilmiyorum, bildiğim derinin neredeyse hiç para etmediği…
Eskiden sıkılarak istediğimiz derilerin yerini şimdilerde bizzat kurbanın kendisi aldı. Bir deriyi vermeye çekinenler, şimdilerde kurban bağışı yapmaya başladı. Dahası, deri isterken utanıp sıkılanlar, kurbanlık isterken daha rahat davranmaya başladı…
Nereden nereye…
Evvelki akşam bir arkadaş meclisinde bayramı Kenya’da geçireceğimi; Kurbanı orada kesip, etini ihtiyaç sahibi kardeşlerimize dağıtacağımı söylediğimde, hemen ‘bir kurban da benden deyiverdi’ bir arkadaşım. Ardından diğerleri geldi. Tam 10 kurban bağışı yapılıverdi…
…
Yıllar önce bir hoca efendi yanındakilere kurban derisi toplamalarını söylemiş. Sadece toplamalarını değil, belli bir sayıyı bulmalarını da istemiş. 40-50…
İçlerinden zengin olanı, ‘hocam, 50 değil 100 derinin parasını vereyim, ama benden çıkıp milletten deri toplamamı isteme’ deyince, hoca, ‘derdimiz sadece o miktarda deri toplayıvermek değil, sizin nefislerinizi de terbiye etmek’ demiş…
O zamanları gözümde canlandırıyorum, mesele gerçekten sadece deri toplamak değildi. Mutlaka deriden gelecek paraya ihtiyaç vardı, ama nefislerimizin de terbiyeye ihtiyacı vardı…
Çok şükür bugün deriler, kurbanlar ve diğer yardımlar Allah’ın bereketiyle öyle bir arttı ki Türkiye’ye yettiği gibi dünyanın dört bucağındaki gariplere de yetiyor…
‘Kişi şanına yakışanı yapar’ derler. Türk milleti de şanına yakışanı yapıyor ve nerede bir ihtiyaç sahibi varsa oraya koşuyor…
…
Kenya’ya niye gidiyoruz?
Her beş kişiden dördünün, hiv-virüsü taşıdığı bu orta Afrika ülkesinde ne işimiz var?
Kenya’nın kurucusu Jomo Kenyatta “Beyaz adam bize geldiğinde bizim topraklarımız, onların İncil’i vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız vardı” dediği için…
1914’lerde ülkenin yüzde 80’i Müslümanken, şimdi ancak yüzde 20’sinin Müslüman olarak kalabildiği için…
Buğuz etmekten kurtulup, düzeltmek için bişeyler yapmış olalım…