Türkiye’nin en büyük enerjisini yıllardır harcayan hatta Cumhuriyet’in kuruluşu, Osmanlı’dan bu yana süregelen Batı Medeniyetlerinin! Israrla kaşıdıkları en önemli sorunlarımızın başında yer alır Kürt Meselesi.
Toplumun gerilim noktası olarak ele alınan ve zaman içerisindeTürk-Kürt çatışmasının olması için çırpınanların çözümsüzlüğü önerdiği bu mesele ile ilgili olarak ciddi atılımlara ihtiyaç var.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın DTP lideri Ahmet Türk ile yaptığı görüşmenin ardından sorunun çözümü noktasında tarafların adımlarının biraz daha hızlandırdığını görür gibiyiz.
Devletin çözüm mekanizmasında çok ağır yürüdüğünü hepimiz biliyoruz.
Ülkenin önündeki en önemli sorunu olarak masaya yatırılan bu meselede herkesin değişik çözüm alternatiflerini dayatma arayışı da var.
Çözüm için sorunun temelini bilmek gerekmez mi?
Öncelikle Kürt Meselesinin çözümü için Güneydoğu’nun ekonomik haritasının çıkarılması gerekiyor.
Ekonomik olarak ciddi sancıların yaşandığı bölgede her şeyin devletten beklendiği bir ortamda önlerine koyacağınız çözüm analizlerinin pekte önem arzetmediğini bir kez daha altını çizmekte fayda var.
Bölgenin kendi ekonomik sorununa birde global krizin etkilerini koyduğumuz bu dönemde sancılı bir geçiş ve çözüm arayışı olacak aslında yapılacak olanlar.
Aslıda bu sorun hükümetin en ciddi sınavı bir anlamda.
Türkiye’nin en önemli sorununa çomak sokmak AK Parti hükümeti açısından önemli krize de neden olabilir. Açılım demokrasi adına çok önemli mesafe kat etmek için bir milat olacak doğru temeller üzerine oturtulursa.
Bu açılımın 2011 için AK Parti tarafından bir seçim yatırımı olduğunu düşünenlerin pek azınlıkta olduğunu söyleyemem. Fakat açılımda başarısızlığın hükümete ciddi sorunlar oluşturacağını da belirtmek gerekli.
Hükümet bu konuda başarılı olamazsa ciddi oy kaybı yaşayabilir.
Hatta muhalefetin başaramadığı iktidardan düşme ile de karşı karşıya kalabilir.
Meseleye basit analizlerle bakanlar meselenin derin analizini yapmadan çözüm üretmemeli.
Kürt meselesine yıllardır çok enerji harcadı bu devlet ve hala da devam ediyor.
Masa başında çözüm analizi üretmeye çalışanlara bazı tavsiyelerde bulunmak gerekliliğini hissediyorum bugün.
Sorunların çözümü masa başında tartışıldığı kadar kolay olmayabiliyor. Bunun için önemli olan pratikteki uygulamasını da görmek.
Devletin "eli kanlı eşkiyayı" dikkate almasını isteyenler aslında çözüm için kendi önerilerini dayatmaya çalışıyorlar bir anlamda.
Bu sorunun pratikteki en önemli uygulamasından bahsetmek istiyorum aslında az ve öz.
Bölgeye yıllardır çözüm olmuş bir alternatifin gittiğini herkes biliyor.
Kim bu çözüm?
Fethullah Gülen Cemaati…
Fethullan Gülen Grubunun orada ciddi anlamda bölge halkının devlete yakınlaşmasına katkıda bulunduğuna benim gibi devlette şahit.
Devleti hiçe sayanlar da bu gruba karşı çıktıyor.
Bölgede PKK, Gülen Cemaatinin faaliyet yapmasına kati sürette karşı çıkmakta ve önlerindeki en büyük engel olarak onları görmekte.
PKK’nın Kürt Açılımı meselesinde muhatap alınmasını isteyenler bölgeyi yakından tahlil eden ve çözüm için herhangi bir karşılık beklemeden sessiz sedasız mücadele veren bu grubu önermiyor?
İki şeyi birçok kişinin fısıldadığını duyar gibiyim.
Laik devletiz olmaz. Gülen Cemaati din bir grup diyerek önerimi reddedenlerin seslerini duyar gibiyim.Teröristi devletin muhatap almasını isteyenlere ne demeli peki?
Üstelik de Gülen Cemaatinin laik devleti yıkmaya yönelik bir faaliyetinin olduğunu idida edebilecek birisi var mı peki?
Her Bayram her Ramazan zengini alıp fakirle Güneydoğu’da buluşturan bu insanların PKK’dan, Abdullah Öcalan’dan , daha çok o bölge insanı hakkında söz söyleme hakkı var.
Nitekim onlar kan dökmeden, sadece sevgi ile o bölgeye gidip memleket, devlet sevgisini aşılıyorlar.
Yaptıklarından menfaat gözetmeksizin gece gündüz batıdan alıp doğuya taşıyorlar.
Ya PKK?
Ayhan KISKAÇ