Teröre olan toplumsal tepki önceki gün Konya’da da kendini gösterdi. Binlerce kişi ellerine aldıkları Türk bayrağı ile sokağa döküldü…
Bu tepki ve duyarlılığı anlamak mümkün…
Acı ve öfke, önü alınamaz bir hale doğru yürüyor.
Fakat kendinden, bağımsız olarak yaşanan tehlikeli bir durum da var ortada…
Bu topraklarda Türk, Kürt, Çerkez, Türkmen…
Yıllardır kardeşçe yaşamışız, yaşıyoruz.
Ramazan ayı içinde Konya’nın şehit verdiği iki vatan evladını düşünün…
Biri Kadınhanılı diğeri Kululu; ikisi de Kürt kökenli Türk vatandaşı…
Üstelik askerlik görevinden de kaçmamışlar…
Bir kere terör ile Kürt kimliğini ayrı tutmak gerekiyor…
Gecenin bir yarısı araçlarıyla sokağa dökülüp; kimi zaman bir parti bayrağı, kimi zaman bir işaretle siyasi bağını ortaya koyup gelişi güzel bağırıp çağıranlara pirim vermemek gerekiyor.
Tepki böyle verilmez…
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin terörist eylemlere tepkisi sokağa taşıp bağırıp çağırmak olmamalıdır.
Lütfen bana kızmayın…
Doğruyu söylüyorum.
Ben de bu vatan toprağı üzerinde yaşayıp; selametini düşünüyorum.
Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu’nun basına yansıyan “Şehitlerimizle ilgili sokağa taşan kalabalık maalesef Kürt-Türk nifakını araya sokmak isteyen şer güçlere hizmet eder” sözleri dikkate alınması gereken bir işaret…
AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, “Toplumumuzun zaten böyle bir refleksi var. Ortada bir refleks var. İllaki meydanlarda tepki çok da gerekmiyor” demişti geçenlerde…
Ben de böyle düşünüp AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı ile görüştüm…
Kabakçı’nın sözlerini iki şekilde mühim görüyorum ben…
Birincisi geçmiş siyasi çizgisi itibariyle millete yönelik ciddi bir duyarlılık içerisinde…
İkincisi, partisinin bu konudaki görüşleri ile paralel bir tutum içinde.
Milletvekilimiz Kabakçı, “Sokak hareketleri Türk toplumunu temsil etmez. Türk toplumu ‘ağır’ ve ‘kâmil’ bir toplumdur. Galiçya’da, Kafkasya’da Türk, Kürt, Türkmen birlikte mücadele etmişiz. Aramıza nifak tohumları ekmek isteyenlere karşı cevabımız sert olmalı” diyerek bu konudaki tutumunu ortaya koyuyor.
Cihanbeyli’de yarın miting yapılacağını öğrenen Kabakçı, hemen Çanakkale şehitlerinin listesini çıkarttırmış. Gölyazı’dan, Yapalı’dan, İnsuyu’dan Türk-Türkmen-Kürt onlarca şehit verdiğimizi görüp, bu isimlerin ve “Çanakkale’de kucak kucağa yatan dedelerin torunları inşallah birbirlerine kıymayacaklar” sözünün pankartlara yazılmasını istemiş…
Yürüyüş tertip edilmişse bari bunun ruhuna iyi şeyler kazımak adına çok doğru işaret…
Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada yer alan “Terör olaylarına karşı kitlesel karşı koyma” ifadesi çok enteresan değil mi?
Terör olaylarına karşı ‘askeri güç’ oluşturan devletler sivil vatandaşlarından ne diye kitlesel tepki bekler anlamış değilim…
Bu siyasi iktidar ve kıymetli ordumuzun baş edebileceği bir durum değil midir ki; halkı farklı mecralara çekmeye dönük bir çağrı içine girilmiştir…
Bu ülkeyi seven, teröre prim vermeyen halkımız görevleri başında kalarak, çalmayarak, çırpmayarak, vurup kırmayarak, ödevini en iyi biçimde yaparak vazifesini ödemelidir. Bu toprakları güçlü bir vatan haline getirdiğimiz zaman bize hangi güç karşı koyabilir ki…
Devletin kurumları vardır ve siyasi iktidar her adımını ciddi bir titizlik içinde atmalıdır.
Nitekim bunun işaretlerini gösteren hükümet de halka ‘sokak hareketleri’ni tavsiye etmemektedir…
Önceki günkü mitingde ön sırada yürüyen Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen ve Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli sanırım kendi bireysel tepkilerini ortaya koymak için oradaydılar…
Yoksa hükümete terör karşısında ne yapması gerektiğini dikte etmeye çalışan diğerlerinden onların bir farkı varsa bilmiyorum…
İnsan gerektiğinde canını bile vermelidir…
Toplumda olan tüm renklerle beraber yürünmelidir. Bu topraklar üzerinde yaşayan Türklerle Kürtler birlikte yürümelidir.
Fakat aynı zamanda insan ‘nerede yürüdüğünü’ iyi bilmelidir.