11 Eylül’ün Türkiye’ye özgü olanı: Laik Paranoya
Yurtdışı kaynaklı haberlerden de anlaşılıyor ki Türkiye, Ortadoğulu zengin işadamları ile Avrupalı ve ABD’li partnerlerinin ticari buluşma adresi oluyor. Bunda, başta ABD ve arkasından da Avrupa’nın takip ettiği 11 Eylül paranoyasının büyük etkisi var. ABD ve Avrupa, İslam’la savaşalım derken yatalak ve obezite halkını beslediği büyük bir sermaye desteğini kaybetmek üzere. Hangi düzeyde teknoloji sahibi olursa olsunlar, ne ABD’nin ne de Avrupa’nın sömürü olmadan halklarının bu refah düzeyini devam ettirebilmeleri mümkün değil. Onlar bir kişiye dokuz pul mantığına alışmış insanlar. Bu dengesiz paylaşım tablosunun da teknoloji ithali ya da çalışmayla izah edilmesi mümkün değil. O yüzden inanıyoruz ki eğer içerideki laik fanatikler olağanüstü süreçlerin başlaması ile ilgili bir start vermezlerse ekonomik anlamda Türkiye’nin önü açık. Fakat laik fanatikler ülkenin önünün de tıkanması pahasına eski sıtmalarına tutulur, bir de titrerlerse işimiz zor. Çünkü onlar kendi dinlerini kurtarıp İslam’a yol vermemek için koskoca bir ülkeyi çıkmaza sokmayı iyi bilirler. Bu konuda oldukça tecrübeliler.
ABD ve Avrupa’nın birlikte hareket ederek Irak’ta yaptıkları talan, Irak’la birlikte ABD’nin de ekonomik sonunu getirmiştir. ABD en az Irak kadar çıkmazda. Fakat devam eden sömürüsü onları ayakta tutuyor. Yeni ortaya çıkan gelişmeler ise ABD’nin Ortadoğu halklarını eskisi gibi tırtıklayamayacağıdır. Çünkü İsrail meselesinden dolayı arası açık bu halklarla Irak meselesinden dolayı derinleşmiş bir düşmanlık yaşamaktadır. Şu anda ABD’nin Ortadoğu’da, geçmişinde şu veya bu şekilde sorun yaşamadığı bir ülke kalmamıştır. Yeni dönemde işgalci İsrail’in İran’a sünmeye çalışması da bu sorunu pekiştirecek ve muhtemelen halkların düşmanlığını kukla Ortadoğu rejimlerinin de sahiplenmesine sebep olacaktır.
İsrail-İran sorunu çıkarsa, ilerleyen dönem ABD ve İsrail’in yalnızları oynadığı dönem olacaktır. Çünkü İran’ın geçmişinde ABD ile ideolojik, dolaylı temaslardan dolayı da İsrail ile problemi vardır. Ama hiçbir Avrupa ülkesi ile ne geçmişinde ne de günümüzde bir sorunu yoktur. Kavga etmemiş, oldukça da yüksek bir ticari hacim yakalamıştır. Olaya soğukkanlı bakıldığı zaman görülebilir ki İsrail’in İran’a bulaşması ABD ve İsrail’in yalnız kalması, hatta perişan olması demektir. ABD tüm bunları, peşine takıldığı İsrail’in iğrenç politikaları için yapmaktadır. Bunu yaparken hem kendi halkını hem de tüm dünyayı sıkıntı içine sokmaktadır. Avrupa’nın ilerleyen dönemde ABD ve İsrail’in bu saldırgan tutumundan uzak kalacağını düşünüyorum. Çünkü tüm bunların bir Alman’ı ya da Fransız’ı veya İtalyan’ı, hatta Belçikalı’yı, olmazsa Danimarkalı’yı ilgilendireceğine inanmıyorum. Dünyadan başka yaşama alanı tanımayan bu ülkelerin halkları sırf İsrail için sizce de bu kısacık hayatta bu kadar uzun sıkıntılara taraf olurlar mı? Devlet idareleri taraf olsa bile halklarına izah edebilirler mi?
O yüzden, geçmişi hep yanlış tarafta durmakla ve kaybetmekle meşhur Türkiye devleti bir şekilde bu konuda soğukkanlı davranmak zorundadır. Avrupa’yı kendi çıkarları için yanlış süreçlere sokan İsrail ve ABD gibi bizde de ülkeyi yanlış tercihlere iten laik fanatikler vardır. Bunların irtica paranoyası da Avrupa ve ABD’nin 11 Eylül paranoyası gibidir. Bu paranoyaların benzer özellikleri, olmayanı varmış gibi gösterip istedikleri kaos ve kargaşayı istedikleri zaman çıkartmaktır.
Halkı Müslüman olan Türkiye, farklı yönlere çekilen direksiyonu doğru yöne çevirmek zorundadır. Üç beş paranoyağın ideolojik tatminleri için kesinlikle yürütmeyi düşündüğü doğru politikalardan taviz vermemelidir. Doğru olanın yapılmasının bedeli ne ise hem halk hem de yönetim ödemek zorundadır. Ortadoğu’nun ekonomik birikimi kendisine alan arıyor ise, bu ister Dubai’den gelsin, ister Tahran’dan gelsin kucak açılmalı ve ortak çalışmalar başlatılmalıdır. Çünkü bu insanlarla aynı dine inanmamıza rağmen içerideki fanatikler dışarıdan aldıkları taktikle bizi onlardan uzak tutmuşlardır. Yüzyıllardır hem onlar hem biz sömürülmüşüz. Bunun adını çağdaşlık koymuşlar, ilericilik koymuşlar, ama bizi hep kendilerine muhtaç etmişlerdir.
Dünyanın konjonktürü Türkiye için atak yapmaya müsaittir. Hem ekonomik alanda hem de dünya için söz sahibi olma alanında. Bu konu üç beş laikin egosuna peşkeş çekilmeyecek kadar önemli, bir o kadar da hassas bir konudur. Bu hassas konuya hükümetin ve halkın titizlikle sahip çıkıp bu çıkış sürecini kesintiye uğratmaması lazımdır. ABD ve İsrail, Ortadoğu ve Latin ülkelerinde, hatta Avrupa’nın büyük bir kısmında pozisyon kaybetmiştir. Bu kaybın arttırılmasına yönelik destek dünya için yapılabilecek en büyük hayırdır. Gözüken bir dönemde yıkılacağı kesin olan ABD, uzantıları ile birlikte yok olacaktır. Bu yok oluşta etkin olan da yıkılış sonrası egemen olmak durumundadır. Bu egemenlikte Türkiye de payına düşeni almak istiyorsa eski alışkanlıklarını bırakıp yeni bir vizyon devreye sokmak zorundadır. Bu yeni vizyonun temsilcilerinin de balo ve valsi çağdaşlıkla denk tutan CHP ve fanatik uzantılarının olamayacağı muhakkak. Bu yeni vizyon ancak Müslüman halkıyla aynı düşünceleri paylaşıp iç bütünleşmeyi sağlamış, bize göre yatırım yapmak için yer aradığını zannettiğimiz Ortadoğu sermayesine de güven verecek kadar da onlardan olanlar olacaktır. Bu yapının yerli fanatiklerce engellenmeye çalışılacağını görebiliyoruz. O yüzden milletin desteği ve sahipliği onların bu çabasını boşa çıkaracaktır. Millete düşen milletin uzağındakilerin gazına gelmeden açılımın büyümesine destek vermektir.