“Lâle Devri’nden Bir Âlim /Hadimi”

Araştırmacı Yazar Melâhat Ürkmez’in son romanı “Lâle Devri’nden Bir âlim /Hadimi” Destek Yayınları’ndan çıktı

 

Mevlâna Celâleddin-i Rûmi ve Şems-i Tebrizî gibi mutasavvıflar hakkında yazdığı romanları ve araştırmalarıyla tanınan; ayrıca kendisine Türkiye Yazarlar Birliği tarafından, III. Milletlerarası Tarihi Roman Büyük Ödülü Beratı verilmiş olan Araştırmacı Yazar Melâhat Ürkmez’in son romanı “Lâle Devri’nden Bir âlim /Hadimi” Destek Yayınları’ndan çıktı

Yazar Melahat Ürkmez, Osmanlı’nın Lâle Devri yıllarında, İstanbul’da sekiz yıl medrese eğitimi gördükten sonra Hadim’e dönerek babasının medresesini büyüten Ebu Said El Hadimi’nin medresesine, Osmanlı ülkesinin her yanından talebe akını olduğunu, binlerce talebe yetiştirdiğini, içlerinden önemli âlimlerin çıktığını belirttikten sonra  “Osmanlı Sultanı III.Ahmet, Hadimi’yi İstanbul’a davet ederek ülkenin en kapsamlı bilgiye ve ilmine sahip bir âlimi olarak Ayasofya’da yapılan münazarada, Avrupalı müsteşriklerin karşısına çıkarmıştır. İlmine ve başarısına vâkıf olduğu için kendisine en yüksek makamları teklif ederek İstanbul’da kalmasını istemiştir. Ancak mevkiye, makama itibar etmeyen idealist Hadimi, bu teklifi af dileyerek kabul etmemiş, memleketine dönmüştür. Yine aynı şekilde I.Mahmud da Hadimi’yi saraya davet ederek ‘Huzur Dersleri’ verdirmiş, o da yüksek makamlar teklifinde bulunarak İstanbul’da kalmasını istemiştir, yine Hadimi aynı özrünü beyan ederek memleketine dönmüş, talebe yetiştirmeye, devrinde ihtiyaç duyulan konularda kitap telif etmeye devam etmiştir. Osmanlı’da hiç hukuk kitabı olmadığı için bilgisi eksik kadıların zaman zaman yanlış kararlar verebildiğini göz önüne alarak Osmanlı’nın ilk hukuk kitabını yazmıştır. Bu hukuk kitabı sonraki anayasalarda ve hatta cumhuriyet devri anayasasında da kaynak olarak alınıp bazı içtihatları yakın zamana kadar anayasalarda da kullanılmaya devam etmiştir. Sadece hukuk, tefsir, hadis, ahlâk, fıkıh, kelam, tasavvuf alanlarında değil; mantık, edebiyat gibi alanlarda da eserler telif etmiş, şiirler yazmış, medresesinde pozitif ilimlere de yer vermiştir. Verdiği icâzetnâmeler yani diplomalar İstanbul ve bütün Osmanlı ülkesinde denk ve muteber sayılmış ve hatta İstanbul Medreselerinde verilen icâzetnâmelere de Hadimi’nin adı yazılmıştır” dedi.

“ROMAN YAZMAM 7 YILA MAL OLDU”

Yazar Melahat Ürkmez, sözlerini şöyle sürdürdü, “Hadimi Hazretleri her kesim insan tarafından çok sevilen bir âlim olmasına rağmen hakkında bilinenler sığ ve sınırlıydı ve anlatılanlar birkaç tane menkıbeyi geçmiyordu. Yazarlık hayatıma başladığım yıllardan beri ve Hadimli olmam hasebiyle bir Hadimi romanı yazmak istiyordum. Akademik ama roman dilinde yazayım ki her kesim zevkle okusun istiyordum. Kolay değildi dolayısıyla sürekli erteliyordum. Netice olarak araştırmaya başladım; dört buçuk yıl malzeme topladım, notlar aldım. Hadim’de yaşamış yaşlı insanlarla konuştum. Defalarca İstanbul’a gidip araştırmalar yaptım. Kapsamlı bir bilgi arşivi oluşturduktan sonra yazmaya başladım. Sıkı bir çalışma sonucu romanımı iki buçuk yılda tamamladım. Araştırmam ve yazma sürecim yedi yılı buldu. Romanım henüz iki ay önce çıkmış olmasına rağmen fazlasıyla ilgi çekti. Romanımın kitapçılarda hızla tükenmeye başlamasından dolayı Hadimi Hazretleri’nin ne kadar çok sevildiğini ve yedi yılıma mal olmuş olsa da buna fazlasıyla değdiğini düşünüyorum” dedi. Üniversitelere de sitem eden Ürkmez, Hadimi’nin seksen tane eseri olmasına rağmen sadece bir şerhi ve birkaç tane risalesinden başka günümüz Türkçesine çevrilmiş eseri bulunmadığını belirterek, üniversitelere de çağrıda bulundu. Üniversitelerin ilgili fakülte ve bölümlerinin, Hadimi gibi her yönüyle emsal teşkil edebilecek bir değerimizi tez çalışmalarıyla yeni nesillere tanıtmaları gerektiğinin altını çizdi.