Kasvetli, üzücü, kanlı, gözyaşı dolu her şeyden, hepimiz ayrı ayrı bıktık. Ölümlerden, patlayan bombalardan, babasız kalan çocuklardan, yurdundan koparılan insanlardan, toprağından sürülen gençlerden ve daha bir dolusundan…
Üzülme kapasitemizi doldurduk.
Zannettiğimiz anda…
Görüyoruz ki daha üzüleceğimiz, daha yapacağımız çok şey var. Görüyoruz ki hala elimizi uzatmamızı bekleyen insanlar var. Görüyoruz ki bizim geçti, bitti sandığımız ne varsa aynı yerinde ilk günkü gibi duruyor.
Tıpkı Filistin meselesinde olduğu gibi.
Hafta sonu sabahın erken saatlerinde kalkıp kendim için bu kadar büyük bir iyilik yaptığımı fark etmeden gittiğim kongrede inanılmaz şeyler oldu. Hem kendime kızdım, hem bize şükrettim, hem ağladım, hem dua ettim, hem temennilerde bulundum, hem kim ne yapıyor, bundan sonrasında bizim yapabileceğimiz ne var görmüş oldum.
Anladım ki hiçbirimiz yeterince Filistin meselesine eğilmiyoruz ama bir yandan da aslında hepimiz aynı derde dertleniyoruz.
Kongrede bildiri sunanlardan biri olan Meram Belediyesi Proje ve Eğitim Koordinatörü Zehra Betül Salur gibi.
Yaptığı projelerle insanları tanıştırmak, onları bilinçlendirmek istiyor. Projelerinde en önemli maksadının gençlere ümmet bilincini aşılamak olduğunu söylüyor. Filistin kongresindeki bildirisini soruyorum. “Yüksek Lisans ya da doktora tezim bu alanda değil, ancak hayatımın doktorasını bu mesele üzerine yapıyorum.” diyor.
Zehra Hanım, Kudüs’e 3 kere gitmiş. 4. yolculuğuna hazırlanıyor. Hani direniş diyoruz ya… Zehra Hanım tam da bunu söylüyor. “Gazze, İzzettir” diyor. Tüyleriniz diken diken oluyor. Kudüs’te yaşadıklarını anlatıyor. Onların da Abdülhamid Han’a ne denli saygı duyduklarından bahsediyor. İnsanların Abdülhamid Han’ın Filistin topraklarını vermemek için gösterdiği direnişe büyük saygı duyduklarını anlatıyor.
Gurur duyuyorsunuz.
Duymamak elde mi?
Yakın zamanda yaptığı başka bir projesinden de bahsetti Zehra Hanım. Gençlere, millete hizmet olması adına yaptığı projelerde biri de Abdülhamid Han’ın izinden Meram Atiyye-i Seniyye Projesi. O proje kapsamında da hem Konya hem Türkiye genelinde önemli adımlar atmışlar. Emeklerinin karşılığını yakın gelecekte görmelerini temenni ediyorum.
Öyle kolay ağlayan biri hiç olmadım hayatımda ama Zehra Hanımın sunumu beni derinden etkiledi, fark edemediğim biçimde yanaklarımın ıslandığını hissettim.
Sunumunun sonunda gidip o eli sıktım tabii. Tekraren teşekkür olsun bu yazı da. Unutmadığı ve unutulmaması için gösterdikleri çaba için.
Zehra Betül Salur gibi, dertli insanların çoğalacağına inanıyorum ben. Filistin’in tek yürek olununca daha iyi anlaşılacağını biliyorum. Oradakilerle bir olmanın, duada birleşmenin, niyette birleşmenin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha görmüş olduk bu vesile ile.
Acı çekiyoruz ya hani biz onlar için, lütfen çekelim.
Onlar Hz. Ömer’in, Selahaddin Eyyubi’nin, Yavuz Sultan Selim’in emaneti olan beldeye sahip çıkarken biz de lütfen burada biraz acı çekelim.
En azından bunu yapabilelim.
Dünya üzerinde bu kadar uzun zamandır kan ağlayan başka bir coğrafya yok. İstiyoruz ve yürekten umuyoruz ki, (Filistin Meselesi ve Türkiye konulu kongre için Konya’ya gelen Filistin’in ilk Türkiye Büyükelçisi Dr. Ribhi Halloum’un da konuşmasında dediği gibi) zafer elbet bir gün Filistinlilerin olacak. Biz göremeyeceğiz belki ama iman ettik ki torunlarımız bu zaferi görecekler!
Zafer, inananların olacak!