M. Zâhid Kevserî Sempozyumu yapıldı
Tarihte milletler yetiştirdikleri büyük şahsiyetlerle anılır. Çünkü bunlar, tarih yapan değerlerdir. Bizler büyük medeniyetimizin çocuklarıyız. Medeniyetimizin maddi-manevi inşasında sayamayacağımız kadar büyük şahsiyetler rol almıştır. İşte bu şahsiyetlerden birisi de M. Zâhid el-Kevserî olup, Osmanlının yetiştirdiği son devrin müçtehit düzeyinde bütünlükçü bir İslam âlimidir. Hem Osmanlı ve hem de Osmanlı hinterlandının parçalanmasını yakinen görmüş-yaşamış bir inkıraz döneminin insanıdır. Dolayısıyla böyle dönemlerin âlim ve mütefekkirlerinde fikir değişimlerinin yoğun yaşanması ve dillerinin biraz muğlâk olmasına rağmen, aksine biz onun fikirlerinde bir istikamet görüyoruz. O, başta Arap Dili ve Edebiyatı, Kelam, Akâid, Fıkıh, Hadîs, Mezhepler Tarihi, İslam Tarihi ve Kur'an-ı Kerîm ilimleri alanında derin ve köklü bilgi sahibidir. Bu alanlarla ilgili gerek te’lif, gerek tahkik ve gerekse ta’lik alanında yüzlerce eser vermiştir.
24-25 Kasım 2007 tarihlerinde Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi-Düzce Belediyesi işbirliğiyle Uluslararası Düzceli M. Zahid Kevserî Sempozyumu yapıldı. Yerli ve yabancı birçok ilim adamı Allâme M. Zahid Kevserî’yi çeşitli yönleriyle tartıştı. Tartip heyeti başkanı Prof. Dr. Abdullah Aydınlı’nın dediği gibi değerlerimizi tanımak ve tanıtmak boynumuzun borcudur. Allâme Kevseri, çok buhranlı bir dönemde yaşamıştır. Ülkemizin yetiştirdiği dünya çapında bir âlim olan Kevserî de bunlardan birisidir. Bu sempozyuma Fas’tan Pakistan’a, Sirilanka’dan Güney Afrika’ya, Ürdün’den Fas’a, Cezayir’den S.Arabistan’a, mısır’dan Suriye’ye varıncaya kadar çok değerli ilim adamları ve ülkemizin seçkin ilahiyatçıları katıldı. Aydınlı’nın ifadesiyle son dönem bir Osmanlı âliminin portresi olan M. Zâhid el-Kevserî İslam dünyasını temsil eden âlimleri bir araya getirmeyi başardı. Çok verimli ve başarılı bir sempozyum yapıldı. Burada gerek Sakarya İlahiyat Fakültesi’ne ve gerekse Düzce Belediyesine çok çok teşekkür ediyoruz. Her yönüyle mükemmel bir organizasyonu gerçekleştirdiler.
Sosyolojik ve tarihsel anlamda, fikir ve hâdiseler arasında yoğun bağlantılar vardır. M. Zâhid el-Kevserî, Osmanlı hinterlandının emperyalistler tarafından parçalandığı tarihsel bir dönemde yaşamıştır. Belki de bundan dolayı o, hayatın her alanında bir tevhid aramıştır. Bu parçalanmışlığı yeniden tevhid etmeyi, sadece siyasi coğrafya ile sınırlandırmamış; itikat ve fikir alanına da taşımıştır. M. Zâhid el-Kevserî, belki de bundan dolayı, her ne kadar kimi görüşlerine katılmasa da İslam medeniyetinin kuruluşuna hizmet etmiş ve kendisini İslam’a nispet eden şahsiyet ve dini akımlara karşı saygı duyan bir dil kullanmıştır. O, itikat ve amelde Ehl-i sünnet inancına sahip olmasına rağmen, yerine göre “hasım” dediği Mu’tezile hakkında bile adâlet ve hakkaniyetten yana tavır ortaya koyar. Bu konuda o, genellemeci yaklaşımlardan kaçınır. Tam bir ilim adamı tavrıyla etik kuralları gözetir ve meselelere nesnel açıdan yaklaşır. M. Zâhid el-Kevserî, mezhep taassubundan ziyâde bir ilim adamı olarak muhatabının fikirlerinde mantıklı tutarlılık arar. Yine yerine göre, bazı akâid konularında nas dururken akla sığınan, kimi zaman da müteşâbih konularda aklı terk ederek nassa sığınan kimseleri eleştirir.
Geleneğimizin hem hâfızı ve hem de muhâfızı olarak değerlendirdiğimiz M. Zâhid el-Kevserî, ne Müslümanların sorunlarına kayıtsız kalacak şekilde körü körüne geleneğe sığınmış ve ne de tamamen bir medeniyet imhâsının adını, din anlayışlarında yenilik koyanların câzibesine katılmıştır. O, gelenekten yana bir tutum sergilemekle birlikte tutarlı ve kalıcı olan yeniliklere de daima açık olmuştur. Ona göre, faydalı olan yenilik, evrenin sırlarından yeni bilgiler elde ederek onu hayatın ihtiyaçları için kullanmak, ahlaki bozulma ve dini sarsıntıların sebeplerini gidermek suretiyle, toplumun işlerini ıslah etmektir. İslam toplumlarının konumunu yükseltecek ve diğer milletlere muhtaç olmaktan kurtaracak şey, böyle bir bakış açısıdır.
Günümüzde İslamî ilimlerin metodolojisinin tartışıldığı dönemde, onun izlediği yöntemin ufuk açıcı ve öğretici olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.